Bir üçleme olarak düşündüğüm yazı dizisinin başlıkları Yunan işgaliyle başlayan sürecin içinde yer alan ve belli başlı dönüm noktalarına ve zihniyete tekabül eden “İonia Üniversitesi”, “İonia Devleti” ile işgalin yayılma hızından çok daha hızlı bir şekilde ilerleyerek işgali sonlandıran “Büyük Taarruz ve Takip Harekâtı” olacaktır. Çünkü Sakarya Savaşı’ndan sonra Yunan ordusunun çekildiği Eskişehir-Kütahya hattında kurduğu savunma hattı için İngilizlerin şu ifadesi, “Türkler eğer bu hattı 6 ayda geçebilirlerse 6 günde geçmiş saysınlar”, Gazi Mustafa Kemal’in askeri dehası ile çürütülmüş oluyordu.
Yunan kuvvetlerinin İzmir’e girmesiyle birlikte burada hızlı bir şekilde gelişen Yunan örgütlenmesi diğer işgal bölgelerinden farklı bir yıkım ve değişime neden oldu. Bölgeden sorumlu olacak Yunan Yüksek Komiseri Aristidis Stergiadis’in Yunanistan Başbakanı tarafından İzmir’e gönderilmesi ile de bambaşka bir dönem başladı. Diğer yandan Yunanistan’ın İzmir’e girmesi bir işgalden çok ilhak hareketiydi. Bunu gösteren birçok olgu arasında şunları kaydetmek yerinde olur; kara yollarının yeniden yapılması, aşevleri kurulması, Yunan bankalarının şubelerinin taşınması, basın-yayının güçlendirilmesi, nüfus yapısıyla oynanması ve hatta İonia Üniversitesi’nin kurulması için harekete geçilmesi Yunanistan’ın İzmir’i vatan ya da Yunanistan’ın bir parçası olarak gördüğünü ortaya koyuyordu. Yunanistan’dan İzmir’e ciddi bir para akışı gerçekleşiyor ve İzmir, Yunan düşüne uygun bir şekilde yeniden tasarlanıyordu. Bunun için etnografik ve folklorik araştırmalar yapılıyor, raporlar hazırlanıyordu. Müslüman Türkler ve Müslüman olmayan Türkler ayrı ayrı ele alınarak asimilasyon politikalarının uygulanabilirliği araştırılıyordu. Tüm bunlara koşut olarak İzmir Rumları bekledikleri ‘kurtarıcıya’ kavuştuklarına inanıyor, Yunan dünyası için Megali İdea ise umut edilenden daha yakın görünüyordu.
İşgal sırasında Yunan İdaresi eğitim alanında birçok girişimde bulunur; yeni okullar açılır, okulların tedrisatında önemli değişiklikler yapılır, bu değişiklikler için saha araştırmalarına kadar varan çalışmalar yapılır. Hatta eğitim politikalarının belirlenmesi açısından Nisan 1921’de Aya Fotini Merkez Kız Okulu’nun salonunda yapılan ‘I. İzmir Eğitim Kongresi’ başarılı olarak değerlendirilir.
İzmir’de Rum Eğitim Sisteminde Rekabet ve Arayış
İzmirli Rumlar arasında modern eğitim anlayışı çerçevesinde süren tartışmalar eskiye dayanır. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, 1808 yılında Fransa’dan getirilen İzmirli zengin bir Rum tüccarın oğlu olan ve iyi bir eğitim almış bulunan İzmir Rum Evanjelik Okulu mezunlarından ünlü Filolog (aynı zamanda hekim ve çevirmen) Adamantios Korais (Coray) (1748-1833) tarafından kentte Filoloji Jimnazyumu kurulur. Evanjelik Okulu ile Filoloji Jimnazyumu arasındaki rekabet aslında geleneksel olan ile modern olanın çatışmasıydı. Bu rekabet ortamında Sinod Meclisi dini okul kimliğinde eğitim veren Evanjelik Okulu’nun yanında yer alır. Bunu bir mektupla İzmir Metropolitliği'ne de bildirir. Ancak Filoloji Jimnazyumu’nun güçlü bir finans yapısına sahip olmaması ömrünün uzun olmaması sonucunu da doğurur ve bu okul 1819 yılında kapanmak zorunda kalır. Evanjelik Okulu süreç içinde, kütüphanesi, doğa bilimleri koleksiyonu ve müzesiyle ve yaygın şubeleriyle kentte önemli bir eğitim kurumu haline gelir.
Konstantínos Karatheodorí
Venizelos, İzmir’de üniversite kurulması ile ilgili Aralık 1929’da parlamentoda yaptığı konuşmada şunları söyler, “...Size hatırlatmak isterim ki; büyük savaş sonunda hükümet sadece ikinci bir üniversite değil üçüncü bir üniversite dahi kurulması kararını almıştı. Konuyla ilgili büyük matematikçi Konstantínos Karatheodorí’yi davet ettim ve bu konu için kendisine ne kadar güvendiğimizi söyledim. Bu iki üniversiteye ihtiyacımız var ve önce İzmir ile başlayalım sonra da Selanik ile devam ederiz, dedim...”
Konstantínos Karatheodorí (13 Eylül 1873, Berlin-2 Şubat 1950, Münih), bu büyük planın kurgulayıcısı ve uygulayıcısı olarak tarihteki yerini alacaktır. Babası bir zamanlar Osmanlı Devleti’nin Brüksel Büyükelçiliğini de yapmış bir İstanbulludur. Karatheodorí Belçika Askeri Akademisi’nde bir mühendis olarak başladığı kariyerini Almanya’da Göttingen, Berlin, Bonn ve Hannover gibi kentlerde sürdürür. Breslau (Almanya) Teknik Yüksek Okulu’nun kuruluşunu gerçekleştirir. Bilim çevrelerinde Einstein ile olan yakın dostluğu ve Yunanistan’ın Atina dışında bir ikinci üniversiteye olan ihtiyacını savunması ile tanınır.
Berlin-Humboldt Üniversitesi’nde Farmakoloji Öğretim Görevlisi Georgios Ioakimoglou da kendisine yardımcı olması için İzmir’e davet edilir. İzmir Yunan İdaresi’nin Aralık 1920’de aldığı kararıyla “İonia Üniversitesi”nin kurulacağı ilan edilir.
“Ex Oriente Lux” (Işık Doğu’dan Yükselir)
Üniversite için İzmir’in seçilme nedenlerinden birisi, Karatheodorí’nin Venizelos’a sunduğu raporda şöyle geçiyordu; “...Küçükasya halklarının bir araya gelmesini, kentte yaşayan azınlıkların kamusal yaşama katılımını ve bölgenin gelişmesini sağlamak.“ Bu amaca ulaşmak için Karatheodorí’nin üniversiteye uygun gördüğü motto da bunu açıkça ortaya koyuyordu: “EX ORIENTE LUX“. Yani ışık doğudan yükselir. Batı’nın kendisine kök arayışında yaslandığı Greko-Romen kültürünün bir ayağı olan Grekler artık kendilerini uygarlık taşıyıcısı olarak görüyorlardı. Hâlbuki Batı kendi iktidarı için her şeyi kullanır ve işi bitince de kirli bir mendil gibi atardı. Çünkü “Eurocentric“ (Avrupa merkezcilik) düşünce kendisinden başka hiç kimseyi Avrupalı görmez; hele de Yunanlılarla ve Anadolu Rumları ile ilgili yazdıkları binlerce kitap ortadayken. Zaten onun için değil midir ki, İzmir ve İstanbul’da yaşayan –ağırlıklı olarak Katolik olanları kapsayan- kesimi Levanten olarak tanımlama ihtiyacı duymaları. Doğu’nun Katolikleri kendilerini Avrupalı sayarken, diğerleri (gerçek!) onları Avrupa treninden çoktan inmişler olarak değerlendirmek ihtiyacı duyar.
Ticaret Sultanisi’nden İonia Üniversitesi’ne
Üniversite binası olarak da, İzmir Valisi Rahmi Bey’in katkılarıyla İttihat ve Terakki tarafından 1917 yılında “Ticaret Sultanisi” olarak inşasına başlanmış olan ve günümüzde İzmir Kız Lisesi olarak bilinen bina seçilmiştir. Anılan tarihte yapının dış kısmı bitirilmiş iç kısmı kalmıştı; eksikler tamamlanarak üniversite burada hayata geçirilmeye başlar.
Her türlü hazırlığın yapıldığı, zengin bir kütüphanesinin de kurulu bulunduğu üniversitenin Hijyen Enstitüsü ve kütüphanesinin 10 Ekim 1922’de açılması planlanır. Ancak süreç hiç de öngörülen şekilde işlemez; cephede Mustafa Kemal ve düzenli orduya geçmiş kuvvetler ardı ardına zaferler kazanmaya başlar ve Yunan ordusu bozguna uğrar. Buna bağlı olarak üniversite açılamayacak ve bir hayal olarak kalacaktır. Karatheodorí, üniversitenin kuruluşu için getirilen materyalleri ve kütüphaneyi Atina Üniversitesi’nin yeni merkez kütüphanesine aktarmayı başarır.
9 yıl sonra
İkinci üniversiteyi kurmak mümkün olmaz ama üçüncü olarak düşünülen Selanik Üniversitesi’nin kuruluşunun 5. yılına binaen 1931 yılında yapılan toplantıda konuşan üniversitenin Hukuk ve Ekonomi Fakültesi profesörlerinden Periklis Vizoukidis Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra gelişen olaylara bağlı olarak hâlâ özlemle şuna dikkat çekiyordu: ‘…Yunanistan henüz silahlarla donanmışken yepyeni bir düşünce geliştirdi […]; bu düşünce Yunan Felsefesi’nin kaynaklarının bulunduğu topraklarda yepyeni bir Yunan üniversitesi kurmak. Üç bin yıl önce Grek İonlarının hayat bulduğu topraklarda… İonia kıyılarında mavi-beyaz Yunan bayrağının dalgalandığı o zamanlarda…’” (Maria Georgiadou, Die Gründung der Ionischen Universität in Smyrna. Die griechische “zivilisatorische Mission” im Orient, in: Südost-Forschungen 56, 1997, S. 291)(İzmir’de İonia Üniversitesi’nin Kurulması-Yunanlıların Doğu’da “uygarlaştırma misyonu” in: Südost-Forschungen içinde, sayı 56,Yıl 1997, s. 291)