Göğü kucaklayıp getirdim sana/ Kokla/ Açılırsın/ Solmuşsun/ Benzin sararmış/ Yorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün/ Öyle bükük bakma bana/ Çam kolonyası getirdim sana/ Kentli dağlıların haklı sevdasını -Z.Özger

Öykü, Çarlık Rusyası’nda geçer. Çar yardımcılarıyla şehri dolaşmaya çıkmış bir gün. Yolda bir kanal inşaatı görmüş, durdurmuş arabasını, işçilerin yanına gitmiş. İşçiler Çar’ı karşılarında görünce çok heyecanlanmışlar. Çar, elinde kazmasıyla kan-ter içinde kalmış bir işçiye yaklaşmış ve sormuş: “Bu kadar yoruluyorsun, peki iyi seni mutlu edecek para kazanabiliyor musun?”

İşçi karşılık vermiş: “bana yetecek kadar kazanıyorum efendim!”

“Yani ne kadar?” diye ısrarla sormuş Çar.

İşçi tevazuyla şu yanıtı vermiş: “Borçlarımı ödeyebiliyorum. Geleceğe için faize yatırabiliyorum ve kalanı ile de her gün sıcak yemek yiyebiliyorum efendim.”

***

Çar çok şaşırmış. Ülkesinde boğaz tokluğuna bir işçi aldığı az bir parayı bu kadar çok yerde bu kadar nasıl verimli kullanabilir diye merak etmiş.

Dayanamamış yine sormuş: “Peki paranı yettirebiliyorsun da bu kadar faydalı işe nasıl fırsat yaratabiliyorsun?”

İşçinin yanıtı şöyle olmuş: “Babama bakıyorum, onu hiç yalnız bırakmıyorum. Saygımda asla kusur etmiyorum. Her ihtiyacını karşılıyorum. Böylece borcumu ödüyorum. Bir oğlum var. Nafakasını çıkarıyorum. Bu geleceğe yatırım anlamını taşır da! Yani paramı faize böylelikle yatırmış oluyorum. Evimin küçük bir bahçesi var. O bahçede yetişen sebzelerim var. Eşim o sebzelerden çok leziz yemekler yapıyor. O yemekleri yiyorum.”

Çar, işçinin yanıtlarından çok etkilenmiş. Onu bir kese altınla ödüllendirmiş. Sarayına dönmüş. Hep kendisini ziyaret edenlerle övgüyle işçiyi, verdiği yanıtları paylaşmış.

***

Hayat önemli ve akışkan bir musluk gibidir. Hayat, gerçek e düşle birlikteyken hayattır.

İnsanlar hayatı en çok duygulanarak ve düşünceleriyle yaşar. O hayatı “Dünya Şairimiz” Nazım Hikmet şöyle tarif eder:

“Atlılar atlılar kızıl atlılar/ Atları rüzgar kanatlılar!/Atları rüzgar kanat…/ Atları rüzgar…/ Atları…/At…/ Rüzgar kanatlı atlılar gibi geçti hayat…”

Gönül zengini insanlar, çok ama çok yoğun yaşarlar o hayatı. Umutsuzluğu bir hastalık bilmişlerdir onlar, yaşlanmaz umutları asla! Dertler, sıkıntılar dünyasında yürekleri güzelliklerin, iyiliklerin yuvasıdır. Anadolu coğrafyasının ozanı Yunus Emre, onların yaşamını “tertemiz ve güzelleştirerek” şu dizeleriyle ne güzel anlatmıştır:

“Ten fanidir, can ölmez, gidenler geri gelmez. Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil!”

***

Rus emekçiden, Çar’dan söz ettik, hayattan, hayata bakıştan, rotasından, umuttan söz ettik.

“Bıkma Yaşa” sloganının yaratıcısı Samatyalı Üstat Aydın Boysan’ın dediği gibi yazımızı şiirlerle bağlar bitiririz ya. Hemen dizeler sunalım, “Şair Ceketli Çocuk” Kazım Koyuncu’dan:

“Umutsuz dahi olabiliriz/ Geleceği görmeyebiliriz/ Hiçbir şeyimiz olmayabilir/ Ama hiçbirimizi sevgisiz bırakmasın bu hayat…”

Son söz yerine; hayatı sevdiklerinizle, sevenlerinizle paylaşın.

İyiliklerle yaşayın…