İzmir 17. Yüzyıl başlarından itibaren bir transit liman kenti olarak yıldızının parlamasıyla birlikte dünya ticaret ağının bir parçası da olmaya başladı. Bu başlangıç sürecini, kenti ve liman özelliğini transit amaçlı kullanan ve bu süreci dinamize edenler İngiliz, Fransız ve Hollandalı tüccarlar olmuştur.

18. Yüzyıl’ın ortalarından itibaren yeni bir süreç başlamış ve kentte ticareti dinamize eden bu unsurlar hem kentin geniş bir coğrafyanın merkezi olmasına hem de bu ticari genişlemeye bağlı olarak kendi eğitim, ibadethane, hastane, postane vd kurumlarını oluşturmaya başlamışlardır.

19. Yüzyıl başlarından itibaren kentte ticari etkinlik gösteren milletlere Amerika, Rusya, İsviçre, Belçika, Avusturya ve Prusya gibi ülkeler de eklemlenmiştir.

İZMİR'DE ALMANLAR

Osmanlı’nın olduğu kadar İzmir’in de uzun yüzyılı olan 19. Yüzyıl boyunca İzmir önemli olaylara sahne olmuştur. Bu süreç içinde özellikle yüzyılın ikinci yarısından itibaren Almanlar da kentte önemli bir aktör olmaya başlamıştır. 18. Yüzyıl ortalarına kadar İzmir’de Almanların varlığına pek rastlanmaz. 1750’lerde kente gelen Alman Pastör Stephan Schulz, kentteki Almanlarla ilgili şu bilgileri verir: “…Belki de bu durumumuzu bilen Bay Mann bizi yemeğe davet etmişti. Bay Mann, Württembergliydi. Tübingen yakınlarında doğmuş; gençliğinde arabacılık öğrenmiş ve bu meslekle askere alınmış. En son Türklerle yapılan savaşta esir düşmüş ve köle olarak bir Rum'a satılmış. Rum da, onu, İzmir'de yaşayan bir Hollandalı tüccara devretmiş. Hollandalı tüccar, bakmış ki Bay Mann okuma-yazma biliyor ve Hollanda dilinde yazılmış hukuk kitaplarını okuyabiliyor o da Bay Mann'ı sekreter olarak kullanmaya karar vermiş. Önce yaşlı kançılaryanın yardımcılığına getirilen Bay Mann, sonra da onun yerini almış. Geçen zaman içinde bir de Rum kadınla evlenmiş Bay Mann.” Ayrıca Schulz’un aynı tarihlerde İzmir’de tanıştığı camcı Franz da kentteki bir diğer Alman’dır.

BİRİNCİ ALMAN CEMAATİ

Doğu Yahudilerini Hıristiyanlaştırma misyonunda çalışan Pastör Schulz ikinci gelişinde kentten ayrılırken (1757) kentteki Hollandalılar kendisinden İzmir’de kalarak cemaatlerine pastörlük yapmasını ya da İzmir’e bir pastör göndermesini rica ederler. Schulz ikinci seçeneği tercih eder. Konuyla ilgili Halle’de yapılan uzun araştırmalar sonucunda Christoph Wilhelm Lüdeke isimli genç pastör İzmir’e gelmeyi kabul eder. 19 Nisan 1759’da kente gelen genç pastör, cemaat kurmanın ve bir ibadethane oluşturmanın tüm zorluklarıyla karşılaşır. Danimarka Kralı’ndan ve Danzig (Polonya) cemaatinden temin ettiği mali desteklerle ve hazırladığı tüzüğüyle İzmir’deki Birinci Alman Protestan Cemaati’ni 1762’de kurar. Karşılaşılan çeşitli zorluklara rağmen cemaat 1806 yılına kadar varlığını sürdürür. Ondan sonra tarih sahnesinden çekilir.

İKİNCİ ALMAN CEMAATİ

Cemaatin ikinci defa oluşum tarihi olan 1857’de kentte yaşamakta olan Almanların sayısı 40 civarındadır. Bu dönemde İzmir’de Alman varlığının ortaya çıkmasında önemli iki isimden söz etmek gerekir. İlki kente ilk defa 1851 yılında gelen ve kentteki ilk Alman Kız Okulunun açılmasında öncü rol oynayan Theodor Fliedner ve diğeri Alman Cemaati’nin ikinci defa 1857 kurulmasında etkin olan dönemin İzmir Prusya Başkonsolosu Ludwig Spiegelthal’dir. Alman toplumunun İzmir’de kurumsallaşması bu iki ismin öncülüğünde kurulan kurumlar sayesinde olmuştur. 1857 yılında kurumsallaşan İzmir İkinci Alman Protestan Cemaati, uzun uğraşlar, kermesler, bağışlar sonucu toplanan paralar ve Sultan II. Abdülhamit’in 1899’da verdiği izinle ancak 1906’da bir kiliseye kavuşabilir. O kilise de 1922 Büyük İzmir Yangını’nda yanar.

Birinci Paylaşım Savaşı’nın galip devletlerinin isteği doğrultusunda savaş sonunda İzmir’deki Almanlar-yaşlı ve hastalar hariç-kenti terk etmek zorunda kalır. Konsolosluk kapatılır. Arşivi İsveç Konsolosluğu'na emanet edilir.


 

KENTTE ALMAN VARLIĞI

Almanların İzmir’deki varlığı, özellikle Sultan II. Abdülhamit ile Kayzer Wilhelm arasında gelişen ilişkiye bağlı olarak artış göstermeye başlamıştır. 1850’lerde 40 civarında olan kentteki Alman nüfusu, Kayzer’in Osmanlı ülkesini ilk ziyareti (1889) sırasında 214’ü bulmuştur. Bu artışta elbette iki ülke arasındaki ilişkilerin boyutlanmasının bir göstergesi olarak İzmir’de gelişmekte olan Alman ticaretinin de etkisi vardır. Güvenilir bir istatistik olan Cuinet’in verilerine göre kentteki Alman nüfusunda kısa sürede yüzde yüzden fazla bir artış olmuştur. 1890’ların sonunda kente iş yapmak amacıyla gelen Almanların sayısında da artış olmuştur. 1890’ların sonunda kente iş yapmak amacıyla gelen 736 kişinin 81’I İngilizken 84’ü Alman olmuştur (Fransızlar 136, Avusturyalılar 127, İtalyanlar 120).

ALMAN İZLERİ

Osmanlı İzmiri’nin son 70 yılında kentte önemli etkinlik gösteren Alman topluluğu, Alman Kız Okulu, Otel Huck, Otel Kraemer, Cafe Hoffmann, Prokopp Bira Fabrikası ve Bahçesi, Ignatz Müller’in Tepecik’te bugün Alman Kulesi olarak anılmasına yol açan yerdeki kulesi/evi, şarap fabrikası/mahzeni gibi kurum ve kuruluşlarıyla kentin eğitim, kültür ve ticari yaşamında önemli izler bırakmıştır.

Birinci Paylaşım Savaşı sırasında İzmirli Alman Kadınlar tarafından kurulan “Vereins Deutscher Frauen in Smyrna” (/İzmirli Alman Kadınlar Yardım Cemiyeti) hem Osmanlı ordusu hem de Alman ordusu yararına İzmir’de çok sayıda kermes düzenleyerek ve bağış toplayarak gerek cephedeki askerlere gerekse İzmir hastanelerinde yatan yaralı askerlere yardım ulaştırır.

ALMAN ŞARAP FABRİKASI

Nisan-Mayıs 1892’de İzmir’de Karl Humann’ın davetlisi olarak bulunan Alman bürokrat Johannes Hallbauer, Ignatz Müller’in şarapları ve şarap mahzeni hakkında şunları not eder:…29 Nisan öğleden sonra Bay Müller’in şaraphanesini ziyarete gittik. Bu sevimli insan bizi şaraphanesinin değişik mahzenlerinde –tabi ki her birinin tadına bakarak- dolaştırdı ve en beğendiğimiz şişeleri yukarı çıkararak evin önünde bir güzel ikram etti. Evin çevresi göz alabildiğine bağdı. Burada en dikkat çeken şey devasa büyüklükteki iki şarap tankı oldu. Kapasitelerini unuttum ama tahmin ediyorum 25 bin litreydi her birinin kapasitesi. Silindir şeklinde inşa edilen bu tanklar depremlerden de zarar görmüş; çünkü bu değerli içecek tankların çatlak yerlerinden sızmaktaydı.”

İZMİR'ANLATMAK

Evet, bu yukarıda anlattıklarımın çok daha geniş kapsamlısını kendi ana dillerinde dinlemek isteyen Alman dostlar tarafından Frankfurt’a davet edildim. 14-18 Temmuz 2022 tarihlerinde “Flörsheim Türk-Alman Dostluk Derneği”nin davetlisi olarak Flörsheim’da olacağım ve en sevdiğim şeyi yapacağım yani İzmir’i ve İzmir’deki Alman İzleri’ni anlatacağım. 16 Temmuz 2022 Cumartesi günü o çevrede olacak olan dostları konferansa beklerim. Dönünce de izlenimlerimi bu sayfalarda paylaşırım…