İlk Osmanlı-Prusya diplomatik ilişkileri, III. Ahmet dönemine kadar geri gider. III. Mustafa, Rus ve Avusturya yayılmacılığına karşı, Prusyalılar ile anlaşma yapmak istemişse de başarılı olamamıştır. Osmanlı elçisi Ahmet Resmi Efendi (öl. 1783) elçi olarak Berlin’e gönderilmiştir. Ahmet Azmi Efendi (öl. 1821) Berlin’e elçi olarak gönderilen Osmanlı diplomatıdır. Moltke (1800-1891) ve Goltz Paşa (1843-1916) Osmanlılar'ın hizmetinde bulunmuş Prusyalı askerlerdir.

Prusya Krallığı'nın 1845’lerde İzmir’deki konsolosluğunun aktif olduğu belgelenebiliyor. Prusya’nın himayesini kazanmış iki yabancı tacir (müstemen) İzmir’de faaliyet gösteriyordu. Gerçekten, İzmir’de en az sayıda tebaya sahip krallık, Prusya idi. (Başbakanlık Arşivi, No. 2101).  On sekizinci yüzyılın sonlarında (hicri 1205) İzmir’de Prusya Konsolosluğu'nun mevcut olduğu anlaşılıyor. Hatta konsolosun adamlarına Serez, Selanik, Edirne, İslimiye, Uzuncaabat panayırlarında piyasa araştırması yapması için Osmanlı idaresince izin verildi. Konsolosluğun tercümanlık hizmetleri Ermeniler tarafından yapılıyordu. İngilizler, Hollandalılar ve Prostestanlar İzmir’de aynı mezarlığa defnedilirken, Prusyalılar için İzmir’de üç dönümlük ayrı bir mezarlık satın alınmıştı. İzmir Prusya Konsolosluğu'nun ünlü tercümanı Ermeni Serkiz Simonyan’dır. Yuda Menahim isimli bir Yahudi’nin kısa süreliğine tercümanlık yaptığı anlaşılıyor.

MAKARNA KARHANESİ

İzmir konsolosunun görevi, Ege ve Balkanlarda ticari potansiyeli araştırmak, Prusya tacirlerini İzmir’e davet etmekti. Bunlar denizden İzmir’e gelirler, diğer Batılı tacirler gibi, karayoluyla Bursa’ya giderlerdi. Kuşkusuz Osmanlı devleti ile Prusya Krallığı arasında diplomatik, askeri ve ticari ilişkiler devam etti. Birbirleri arasında hediye alışverişi, atamalar gibi konularda ilişkiler sürdü. İzmir bağlamında en önemli noktalardan biri, Prusya-Fransa Savaşı'nın, İzmir’e yansıması oldu. İzmir’deki Yunanlılar ile Katolikler arasında, 1870-1871 yıllarında neredeyse bir çatışma çıkacaktı. Osmanlı hükumeti, çatışmayı önlemek için İzmir’e asker sevk etti.

1845 tarihli Osmanlı belgesine göre, İzmir Prusya Konsolosu Zatali oğlu Zatali isminde makarnacılıkla uğraşan bir kişiydi. Bu zat herhâlde Ludwig Spiegelthal olmalı. İzmir’de epeyce servet ve emlakının olduğu anlaşılıyor. Konağında makarna imal ediyor (makarna karhanesi var), boya mağazasına sahip, deniz kenarında aşçı dükkânı, bakkal dükkânı, odalar, meyhane, halat dükkânı, kunduracı dükkânına sahip bir adamdı. 1845 yılında 97 bin 560 kuruşluk bir servetinin olduğu belgelenebiliyor. Prusya tebaasından olan ikinci kişi ise tercüman Artin oğlu Serkiz’dir ki saatçilikle de uğraşmaktadır. İki müstemenin isimleri, Konduras oğlu Verset ki Frenk terzisi olarak çalışmaktadır, diğeri de vapur simsarı olan Nikolaki’dir. Bu yıllarda Hollanda, Sardunya, Toskana, Fransa gibi Avrupalı devletlerin İzmir’de daha çok tebaası varken, Prusya’nın çok az sayıda tacire ve tebaaya sahip olması, Prusya Krallığı'nın İzmir’de çok etkili olmadığını gösterir. Prusya konsolosu 1866’da İzmir’deki Diafonesses (Diyakoz) Mektebi (ilkokul seviyesinde rahibe okulu) canlandırmaya çalışıyor. 1867’den sonra Alman devletinin kurulmasıyla, Almanlar'ın İzmir’deki etkileri artmaya başlayacaktır. Kilise, konsolosluk (konak), klüp, otel ve sigorta şirketleri, okul ve yardım cemiyetleri, sonradan canlanacaktır. 1867’ye kadar Prusya’nın İzmir’de ticaret ve diplomaside etkili olduğu görülmüyor. Yalnız İzmir’de makarnanın imali ve tüketicilere tanıştırılmasında bu konsolosunun etkili olduğu anlaşılıyor.

İZMİR'DE ALMAN ETKİSİ

İzmir araştırmacısı İlhan Pınar, İzmir’deki ilk Alman izini 1742 yılına tarihliyor ve Osmanlı arşiv belgesi onun görüşlerini teyit ediyor. İlhan Pınar’ın çevirisiyle, 1750’lerde kente gelen Papaz Stephan Schulz, İzmir’deki Almanlarla ilgili şu bilgileri verir: “…Belki de bu durumumuzu bilen Bay Mann bizi yemeğe davet etmişti. Bay Mann, Württembergliydi. Tübingen yakınlarında doğmuş; gençliğinde arabacılık öğrenmiş ve bu meslekle askere alınmış. En son Türklerle yapılan savaşta esir düşmüş ve köle olarak bir Rum'a satılmış. Rum da, onu, İzmir'de yaşayan bir Hollandalı tüccara devretmiş. Hollandalı tüccar, bakmış ki Bay Mann okuma-yazma biliyor ve Hollanda dilinde yazılmış hukuk kitaplarını okuyabiliyor o da Bay Mann'ı sekreter olarak kullanmaya karar vermiş. Önce yaşlı kançılaryanın yardımcılığına getirilen Bay Mann, sonra da onun yerini almış. Geçen zaman içinde bir de Rum kadınla evlenmiş Bay Mann.” Ayrıca Schulz’un aynı tarihlerde İzmir’de tanıştığı camcı Franz da kentteki bir diğer Alman’dır. İlhan’ın ifadesiyle “1830’larda İzmir’e çalışma amacıyla gelen ve arabacılık mesleğini icra ederek kentte görece uzun süre kalan Ernst Christoph Döbel, bize o günlere dair İzmir’le ilgili gözlemlerini aktarırken, kentteki Almanlar hakkında da bilgi verir. Kentte yaşamakta olan Almanlar'ın dayanışmasından kendisine yardımcı olmamalarından yakınan Döbel, kentteki Almanlar ile ilgili şu bilgiye yer verir: …O güne kadar İzmir’de bulunan hiçbir Alman ne benimle tanışmaya gerek duydu ne de bana ev veya iş bulmada yardımcı oldu. Hiç olmazsa akıl verebilirlerdi. Onu dahi yapmadılar. Benim bildiğim İzmir’deki Almanlar Bavyera’dan 1 marangoz, Silezya’dan 1 tesisatçı ve Saksonya’dan 1 terziden oluşuyordu. Bunların yanı sıra biri kunduracı, biri terzi ve biri de sepici olmak üzere 3 de Polonyalı vardı İzmir’de. Amerika’ya gitmeyi kafalarına koymuş bu son üçü hariç, diğerleri uzun zamandır kentte yaşıyorlardı ve evliydiler. Edirne’de karşılaştığım Württembergli marangoz da daha sonra İzmir’e geldi.”  İzmir’de Almanlar'ın etkisi Kayser Wilhelm’in İstanbul’u ziyaretinden sonra artmaya başlayacaktır.