Ruslar'ın İzmir’e ilgi duymaları, 1770 Çeşme vakasından sonradır. Kuşkusuz Osmanlı donanmasını Çeşme boğazında yendikleri için, Rus tarihinde Çeşme, İzmir’den daha popülerdir.
Prusya Krallığı'nın ise1845’lerde İzmir’deki konsolosluğunun aktif olduğu belgelenebiliyor. Fakat İzmir’de en az sayıda tebaya sahip krallık, Prusya idi
İzmir, bir liman ve ticaret kenti olarak, on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında, Rusya pasaportu taşıyan az sayıdaki (yaklaşık 150 kişi) taciri kendisine çekmiş görünmektedir. Bu durum, kuşkusuz sadece İzmir’in ticari potansiyelinden kaynaklanmadı, aynı zamanda Rus çarları Aleksandr (1805-1825) ve I. Nikolay’ın (1825-1855) yayılmacı ve özellikle Akdeniz’e inme siyasetinin bir sonucuydu. Ruslar bu dönemde Kafkasya, İran, Polonya ve Osmanlı devleti üzerine ciddi bir baskı ve siyaset uyguladı. 1828’de Ermeniler'in yaşadığı toprakların tümü Ruslar'ın eline geçti. Ruslar, Çanakkale ve İstanbul boğazları üzerinde de bir kontrol kurma çabası içine girdiler. Bu siyasetin bir sonucu olarak, İzmir’de Rusya pasaportu taşıyan bir grup tacir teşekkül etti. Nitekim İstanbul’da Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde, 1846 tarihinde İzmir’de ticari faaliyet gösteren Rus (Moskov) tebaasına bağlı tacirlerin kayıtları içeren bir defter, bu durumu teyit etmektedir.
Tanzimat’ın ilanından sonra, Sultan Abdülmecit (1839-1861) devrinde, Batı emperyalizminin de Osmanlı devletine girmesiyle birlikte, İzmir’de Napoli, Sardunya, Toskana, Danimarka, Ceneviz ve Fransız tebaasından tacirlerinin yanı sıra, Rus tebaalı tacirler de aktif olarak çalışmışlardır. Bunlar İzmir’de ev, mahzen, kahvehane, arsa gibi emlak sahibi olmuşlar, aileleriyle birlikte İzmir’de Frenk Sokağı etrafında ikamet etmişlerdir.
RUS AYDINLARI
Aslında Ruslar'ın İzmir’e ilgi duymaları, 1770 Çeşme vakasından sonradır. Kuşkusuz Osmanlı donanmasını Çeşme boğazında yendikleri için, Rus tarihinde Çeşme, İzmir’den daha popülerdir. Ancak, Rum metropoliti ile Avrupalı konsolosların İzmir’de ticari temsilcilik açmaları sebebiyle, Ruslar da Akdeniz siyasetleri açısından İzmir’e ticari ve politik bakımdan önem vermişlerdir. Rus ticaret ve harp gemileri, posta vapurları, Rusya’ya gelip giderken İzmir limanına uğruyorlar, ticari malları taşıyorlardı. İzmir’den balmumu, zeytinyağı, tütün, üzüm, incir, mazı, palamut, kökboya, tekstil, sığır derisi gibi emtia yüklüyorlardı. Rus tacirleri, İzmir merkezde bulunan hanlarda veya kendilerine ait evlerde kalarak, çeşitli alanlarda ticari faaliyet gösteriyorlardı. 1821 yılında İzmir’de yaklaşık 150 tacirin Rus tebaasından olduğunu belirtelim.
İzmir, Rus gemilerinin deniz güzergâhında olması sebebiyle, bir Rus konsolosu İzmir’de görevlendirildi. Bu konsolosa bağlı olarak çalışan bir tercüman da görev yapıyordu. Konsolosun asli görevi, tacirlerin sorunlarıyla ilgilenmekti. Zira bu tacirler, İzmir’deki Osmanlı mahkemelerinin verdikleri kararlara razı olmuyorlardı. Bazen Rus komutanlar, Ege ve Akdeniz’i ziyaret ettiklerinde, İzmir’deki konsolosa da uğruyorlardı. Özellikle İzmir’e gelen Rus Musevi muhacirlerinin işlerine de Rus konsolosu bakıyordu. Bu hareketlilik, Rus aydınlarının görüşlerinin İzmir yoluyla Osmanlı devletine nüfuz etmesine neden oldu. Osmanlı idaresi, genel olarak, Fransız filozoflarının düşünürlerinin görüşlerine ek olarak, Rus filozof ve edebiyatçılarının ayrılıkçı görüşlerinin de kendi sınırları içinde yayılmasından pek memnun değildi. İzmir’de Rus konsolosu yerinde olmadığı zamanlarda İsveç konsolosu ona vekâlet ediyordu. 1840’ta İzmir’de Rus tebaasında Tatar ve Kazakların İzmir’e esir olarak getirildiği de anlaşılıyor.
ARA DURAK
Osmanlı arşiv belgelerinde ‘İzmir’deki Rusya bezirgânları’ olarak belirtilen bu kişilerin Rus aslında Slav kökenli kişiler olmadıkları anlaşılıyor. Bunlar bir şekilde Rusya’nın hamiliğini elde etmiş İzmir’de yaşayan Ermeni, Yahudi, Rum ve İtalyanlardı. Bunlar İzmir’de Frenk, Kefeli ve Kasap Hızır mahallelerinde ikamet ediyorlardı. Bunların bir kısmı Urla, Gördes, Aydın, Bergama, Selanik, İstanbul, Sakız gibi yerlerden İzmir’e gelmiş olan gayrimüslim tacirlerdi. İzmir kökenli olanlardan bazılarının da Rusya tebaasından oldukları, Ortodoks kiliselerindeki ayinlere katıldıkları belgelenebiliyor. Bunlar genellikle ‘işletmeci/müstecir’ olarak çalıştılar.
Tanzimat’ın ilanından sonra (1839) gayrimüslimlere sağlanan imtiyazlar neticesinde, Rus tebaasından olan bu tacirler, hizmetkâr besleyebiliyorlar, bağ dikebiliyorlar, hemen hemen bütün ticari alanlarda faaliyet gösterebiliyorlardı. Bunlar, çanakçı, yorgancı, urgancı, tenekeci, kuyumcu, yemişçi, eyerci, kanaviçeci, şişeci, simsar, francalacı, manav, pamukçu, cevahirci, kantarcı, peştamalcı, manifaturacı gibi mesleklerde çalıştılar. 1888 tarihli bir belgeye göre, Rus kâğıt parası koçik, İzmir’de tedavüldeydi.
Rus tebaasından olanlar arasında özellikle Ermeniler dikkati çeker. İzmir’in Kasap Hızır Mahallesi, bu yıllarda Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı bir yerdir. Erzurum gibi Doğu bölgelerinden İzmir’e gelen Ermenilerin bir kısmı, Rus pasaportu elde etmişlerdi. İzmir’de Büyük Arap Hanı ile Vezir Hanı'nda ikamet ediyorlar, genellikle tekstil ve değerli taş ticaretiyle uğraşıyorlardı. Hatta on dokuzuncu yüzyılın sonlarında milliyetçiliğin artmasıyla birlikte, Rus tebaasından olan Ermenilerin, İzmir limanını kullanarak, Kayseri’ye silah götürdüklerine dair belgeler vardır.
Rus pasaportu taşıyan Rum kökenli tacirler ise İzmir’de hekimlik, saatçilik, tenekecilik, kunduracılık, peştemalcilik, attarlık, yemişçilik ve rakı imalatı yapıyorlardı. Bunlardan biri deniz kenarında Frenk kahvehanesi işletiyordu. Rumlar, Frenk sokağına yakın Aci İstefani mahallesinde oturdular. Demek ki bu kahvehane İslam kahvehanelerinden farklıydı.
Rus tebaasından olan Yahudiler ise sayıca çok azdı. Bunlar, İzmir’in Kefeli mahallesinde ikamet ettiler. İzmir Rus Yahudileri açısından, Filistin’e ulaşmak için bir ara durak vazifesini gördü. Doğu Akdeniz’i ziyaret eden Rus hacılar için de bir ara duraktı İzmir.
Bu tacirlerin zenginleşmesi İzmir ve Manisa’daki İslam tacirlerinin tepkisini çekti. 1821-1822 yıllarında İzmir’de Rus tebaasıyla İslamlar arasında ciddi sorunlar yaşandı. Rus pasaportu elde edenlerin, Yunanistan’ın bağımsızlığı için çalıştılar, İzmir’de İslamları katlettiklerinden dolayı İslam halkı galeyana geldi ve İzmir kadısı ile naibini öldürdüler. Bunun üzerine, yüz elli civarındaki Rus tebaasından kişi, gemilere binerek İzmir’i terk etmişlerdir. Olaylar, Manisa’ya da sıçramış, İzmir’de bulunan Avrupalı konsoloslar gemilere binerek kenti terk etmişlerdir.
Rus yayılmacılığından çok az sayıda Rus İslam tacirler (Tatar-Kazanlı) yararlandı. Rus tebaasından az sayıda İslam tacirin, İzmir ile ticaret yaptığı belgelenebiliyor. Bunlar daha çok halı ticareti ile meşgul olmuşlardır.