Toplamı 6.2 milyar lira...
Eski paraya göre söylersek 6.2 katrilyon lira
Lafı eğip bükmenin alemi yok.
Senin benim param.

***

Vergi diye toplanan katrilyonlarca lira.
Gelecek yıl için bütçeye kondu.
Okul, yol, su, hastane yapılacak sanmayın.
Bu para doğrudan müteahhitlere gidecek.

***

Hangi müteahhitlere diye sorarsanız?
Okul, yol, su yapana değil.
Devletle masaya oturup, “Yaparım ama zararımı karşılarsınız” diyen otoyol, tüpgeçit, köprü ve şehir hastanesi yapanlara.
Az buz para değil.
Garanti ödemeleri kapsamında 3.6 milyar TL, şehir hastaneleri için ise 2.6 milyar TL ödenek.
Şimdiki bütçe açığımızın yüzde 10'u.

***

İzmir'de oturacaksınız.
İzmir'in Ankara'ya yolladığı vergilerin yarısından daha azını belediyelerinize gönderecekler.
Bu yetmezmiş gibi projelerinize onay vermeyecekler.
Bütün bunlara kızıp duracaksınız.
Siz kızıp dururken, belki de hiç geçmediğiniz/geçmeyeceğiniz İstanbul'daki otoyollara, köprülere, tünellere ve de ne işe yaradığı belli bile olmayan şehir hastanelerine sizin vergilerinizle sırf zarar etmesinler diye para ödenecek.
Sonra da kısa yoldan, “Çalıyorlar ama yol yapıyorlar” gibi bir özdeyişe sahip olacaksınız.

***

Bu arada, örtülü ödenek harcaması yılın 9 aylık döneminde geçen yılın tamamında yapılan harcamanın da üzerine çıkıp yeni bir rekora imza attı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Yıldırım'ın yetkisindeki örtülü ödenekten bu yıl ocak-eylül döneminde yapılan harcama ise 2 milyar 201 milyon lirayı aştı.
Sadece bu yılın eylül ayındaki gizli ödenek harcaması 81.7 milyon lira.
Anlaşılan “itibardan hiç tasarruf” etmemişiz...

***

Hiç kullanmadığınız hizmetlere para ödeyeceksiniz.
Hiç öğrenemeyeceğiniz hizmetlere katkıda bulunacaksınız.
Bunları sizin adına denetlemekle görevlendirdiğiniz vekilleriniz de bunların hiçbirini sorup denetleyemeyecek ve buna da demokrasi diyeceksiniz.
Son halk oylamasının sırrı işte buydu...
***
Kafayı dağlara taşlara mı vururuz artık, yoksa köprü bacağından aşağı mı sallandırırız kendimizi bilinmez.
Bilinen odur ki, bu saatten sonra bilmediklerimizin sayısı, bildiklerimizin yanında solda sıfır kalacak.
Üstelik de kendi elimizle teslim ettiğimiz için itiraz hakkımız da olmayacak.

***

Çocuklar açmış, sefilmiş, okulda üst üste okuyormuş.
Kadınlar yol ortasında doğranıyormuş.
Madenciler ruhsatsız ocaklarda üç kuruş için can veriyormuş.
Ruhsatlı olanlarında da hayatını kaybedenlerin davası sulandırılıyormuş, uzadıkça uzuyormuş.
Hiç şikayet hakkımız yok...

***

Nazım Hikmet'in dediği gibi;
“Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer /
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak/ kabahat senin, -demeğe de dilim varmıyor ama- / kabahatin çoğu senin, canım kardeşim...”