Türkiye’nin birçok sorunu var: İklim değişikliği ve orman yangınları, hiçbir hukuk devletinde görülmeyen biçimde Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmaması, adaletin, ekonominin, eğitimin, Ordu’nun çöküşü, Büyük Ortadoğu Projesi’ne bağlı olarak yaşananlar ve sığınmacı sorunu, sahipsiz hayvanlar…

Hal böyleyken, Kılıçdaroğlu veya Akşener ile ilgili yazı yazmak istemiyordum. Genel başkanlıktan ayrılışlarının ardından, iktidarın oyları giderek hızla düşerken, her ikisi de unutulmamak için çırpınıyor ve çırpındıkça daha çok batıyor. Onlar konuştukça, halk bu ikili yüzünden yakın geçmişte kaçırdığımız büyük fırsatı anımsıyor. Daha derine, daha çukura gömülmemeleri için artık susmaları ve siyasetten tamamen çekilmeleri gerekiyor; bu hem onların, hem Türkiye’nin çıkarına.

Fatih Altaylı’nın yaptığı ağır eleştirilere yazılı olarak verdiği yanıtta kullanılan ve CHP Genel Başkanlığı yapmış bir kişiye yakışmayan hakaretler, Kılıçdaroğlu’nun siyasi sonunun geldiğini gösteriyor; artık aklı başında hiç kimse onun arkasında durmaz. Altaylı’nın “Beni haklı çıkaracak daha iyi bir hamle yapamazdı” yorumuna katılıyorum.

Yine de Altaylı’nın Kılıçdaroğlu’na yönelik ‘AK Parti’nin adamı, vatan haini’ suçlamalarına tam olarak katıldığımı söyleyemem. Kendisine yapılan suçlamaların kanıtını isteyen Kılıçdaroğlu’nun ne olduğunu, Ekmeleddin’i cumhurbaşkanlığına aday gösterip, Erdoğan’ın ilk kez cumhurbaşkanı seçilmesini sağladığı dönemde, yani 10 yıl iki ay önce araştırmış ve belgeleriyle yazmıştım. İlk belge son derece önemliydi, çünkü Kılıçdaroğlu’nun Baykal’dan görevi devralmasından bir buçuk yıl önce yazılmıştı. ‘İki Kutba Bölünmüş Bir Türkiye için Beklentiler’ başlıklı ABD/İsveç yapımı bu rapor, Baykal’ın seks kaseti çıkmadan birkaç ay önce, hazırlayan iki yazardan biri olan Svante E. Cornell tarafından, zamanın CHP genel başkan yardımcısı Onur Öymen’e sunulmuştu. Raporun 71. sayfasında ‘2014’te cumhurbaşkanı olacak Erdoğan’ın, daha sonra ikinci kez seçileceği’, 72. sayfasında ise ‘Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’ndan istifaya ikna edileceği ve yerini Kılıçdaroğlu’nun alacağı’ peş peşe yazılı idi. Tümü gerçekleşti; yani Erdoğan ve Kılıçdaroğlu aynı emperyal planın iki parçasıydı ve ‘kullanıldılar’.

10 yıl önce sunduğum ikinci belge ise Kılıçdaroğlu’nun, Soros’un TESEV’inin 183 numaralı kurucu üyesi olmasına ilişkindi. Soros’un Macaristan’ında altı muhalefet partisinin oluşturduğu ‘Masa’nın, seçilebilecek aday Budapeşte Belediye Başkanı Gergely Karacsony yerine, Peter Marki-Zay’ı aday göstermesi ve baskıcı Başbakan Viktor Orban’ın yeniden seçilmesinin hemen ardından, bizim 6’lı Masa’nın, kesin kazanacak Yavaş veya İmamoğlu yerine Kılıçdaroğlu’nu aday göstermesi bir ‘rastlantı’ mıydı acaba?

Özetle, Kılıçdaroğlu hain midir bilemem ama Erdoğan’ın ‘Tek Adam’ olabilmesi ve iktidarını yıllarca sürdürebilmesi için en başından seçilmiş özel bir kişi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kendini daha fazla kullandırtmamasını, artık susmasını, mutlaka konuşacaksa önce danışmanı Levent Gültekin’e söylediği “Benim kendi adaylığımı engelleme şansım yok” sözüne açıklık getirmesini diliyorum.

Akşener hakkında fazla araştırma yapmadım. Ancak Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın Akşener bir araştırma şirketi sahibine “Adamı (Erdoğan’ı) cumhurbaşkanı seçiyoruz” dediği iddiasının doğru olduğunu ve bir süre sonra kanıtlanacağını tahmin ediyorum. Kanımca 6’lı masada Kılıçdaroğlu ve Akşener’in bir ortaoyunu oynadılar ve her ikisine verilen görev, Erdoğan’ın ‘Tek Adam Rejimi’ni sürdürmesiydi. Başarılı (!) da olduklarına göre artık dinlenmeyi hak ettiler!