Okuma oranları düşük bir ülkeyiz. Bizde her şey görsel... Böyle olunca bugün tüm dünyanın savaştığı korona virüsü 2 yıl önce konu eden Netflix'in Güney Kore dizisi My Secret Terrius dikkatli gözlerden kaçmadı. Daha sonra bu ücretli platform bir de belgesel yayınladı: "Coronavirus, Explained."
Evde kapalı kaldığımız dönemde en çok izlenen belgesellerden biri oldu. Netflix-Vox işbirliğinde üretilen belgesel, salgını, salgınla mücadele çabalarını ve salgının ruh sağlığına etkilerini yönetmenin yollarını inceliyor... Bunlar dışında Netflix'te pek çok dizi, film ve belgesel var.
Bilmek, öğrenmek, eğlenmek ve iyi vakit geçirmek istiyorsanız parasını vererek canınız istediği kadar izliyorsunuz. Türkiye'de büyük bir izleyici kitlesi var. Seçime girse barajı kesin geçer.
Bu şirket sadece kazanmıyor, Türkiye'de yapımcılığa soyunarak yeni dizi ve filmlerin çekilmesini de sağlıyor. Böylece ülkemizde sinema sektörüne önemli bir destek veriyor. Zaten yurt dışında kendisini ispatlamış olan sektör de yeni projelerle hem daha fazla istihdamın kapısını aralıyor hem yeni yeteneklerin sivrilmesini sağlıyor hem tecrübesini artırıyor hem de ülkenin tanıtımına katkı sağlıyor...
Bir kazan kazan durumu var...
***
Gel gör ki bir Osman karakteri ortalığı karıştırdı. Milyon dolarlık yatırımlar, projeler Osman'a takıldı...
Osman o kadar çok konuşuldu ki dizi daha ortada yokken herkes onun cinsel hayatını öğrendi. Dizide sevişecek mi sevişmeyecek mi, öpüşecek mi öpüşmeyecek mi herkes bunları konuşur oldu. Onun cinsel hayatına takılıp diziyi, hatta platformu engellemeye çalışanların bu konudaki görüşleri Osman'ı daha cezbedici hale getirdi.
Ülkemizde siyaset günden güne farklılık gösterdiği için Netflix, kala da bilir gide de bilir. Ama diziden çıkarılan Osman bir gün çok daha güçlenerek geri döner.
Ve bir gün, "O hor gördüğünüz Osman var ya..." diyebilir.
Belki farklı bir isimle, farklı bir dizide ve farklı platformda yeniden hayat bulabilir...
Bugüne kadar Osman'ları, Osman'ları yaratanları kimse engelleyemedi. Sanatın devrimci ruhu her devirde anlatmak istediğini anlattı...
Tarihin, sansüre başvuranların galip geldiğini yazdığı olmamıştır ama mağlubiyetleri sayfalar tutar.
İşte onlardan biri... Usta şair, yazar ve gazeteci Atilla İlhan 16 yaşındayken aşık olduğu kızla mektuplaşırken, içlerine büyük üstat Nazım Hikmet'e ait dizeler de yazar. Mektuplar okul yönetimince bulunur ve Atilla İlhan'ın hem cezaevine atılır hem de okuma hakkı elinden alınır. Ama tüm engellemeler 2 yıl sürer. Atilla İlhan yaşadıklarından bir kitap çıkartır ve Nazım Hikmet'e biraz daha yakınlaşır.
***
Geçtiğimiz günlerde Sanatçılar Girişimi çok sayıda sanatçı ve yazarın imzasıyla, ülkede yaşanan sorunlara dair bildiri yayımladı. “Sevgili halkımıza” seslenişiyle başlayan ve her biri kendi alanında seçkin yazar, ressam, heykeltıraş, müzisyen, tiyatro ve sinema sanatçısının imzalarının yer aldığı bildiride, siyasal iktidarın çağdaşlık değerlerine karşı eylem ve girişimleri eleştirilirken, muhalefetteki güçler de daha cesur ve kararlı olmaya çağırıldı.
Bildiri şöyle bitiyordu: "Türkiye sahipsiz değildir. Çünkü bu sevgili ülke, kendisinin yetiştirmiş olduğu ve her biri kendi alanında değerini bütün dünyaya kabul ettirmiş yazarlara, şairlere, müzisyenlere, ressamlara, tiyatro ve sinema sanatçılarına, sanatın her alanından seçkin, bilinçli, bütün varlıklarıyla yurduna ve halkına bağlı sanatçılara sahiptir."