Ekin, hars, kültür… Seç beğen al deseler, elbette Türkçesini yeğlerim. Ne var ki kapsama alanını, alışkanlığını, yaygınlığını da düşünerek yine bugün kültür diyorum. Peki kültürü kısaca özetle deseler; tarihsel, toplumsal gelişim süreci içerisinde oluşturulan somut, soyut değerlerin bütünü derim.

Bir topluma ya da halk topluluğuna özgü düşünceleri, sanatsal üretimleri de içeren varsıl bir yaşam alanı kültür.   

Sanatın, yazının, geleneksel el becerilerinin, emeğin, aydınlanmanın, çağdaşlaşmanın, sevgiye, dayanışmaya, paylaşmaya odaklaşan olgunun da çevrimindedir.

Bunca işlevsel alanı ve anlamı olan kültür eylemi, birey davranışlarını yönlendirerek toplumsal düzeni sağlar. Topluma kimlik kazandırır.
Toplumsal dayanışmayı, birlik duygusunu, bilincini sağlar. Özellikle de dilin, kültürün önemli öğesi, taşıyıcısı olduğuna inanırım.

Bu bağlamda kültür evlerini, kültür merkezlerini, yaşamdan ayrılmış değerli yazın ve sanat insanlarının yaşadığı müzeleri çok sesli, çok işlevli, kent belleğine sahip çıkan oluşumlar diye düşünürüm. Çünkü onlar geçmişten günümüze kalıtın en güçlü anlatıcılarıdır.

                                                     ***

Geçtiğimiz 7 Eylül 2022 Çarşamba günü KUAKMER (Kuşadası Fatma Özel Arabul Kültür Merkezi) de “Şiirin, Yazının, Haberin Peşinde 57 yıl” konulu bir söyleşiye katıldım.

Dinletiler, imzalar, söyleşiler, sergiler… KUAKMER’de günler hiç boş geçmiyor. Bence bu tür etkinlikler ülkemin her yanında yaygınlaşsa ne güzel olur.

Bu etkinliklerin  yönlendiricisi sevgili Zerrin Boratav Bağçivan’ın sorularıyla epey terledim. Güne bir renk ve tat katmak adına iki şarkıyı da seslendirmeden geçemedim.

9 Eylül Gazetemizde sayfa arkadaşım, TRT’den 42 yıllık dostum, müdürüm Orhan Baykal, şair dostlarım Ahmet Zeki Muslu, Hüseyin Ferhad, Hülya Deniz Ünal, Zehra Ünüvar, Talat Avcı, Gülşen Ersan, Ertekin Özcan, Işıl Özcan, Etem Oruç, Seval Arslan, Doğan Karaağaç'la da buluştuk.

Duruydu, içtenlikliydi, sıcacıktı, şiir ve şarkı yüklü bir akşamdı. Şiir, oyun, çocuk oyunu, masal türünde çok sayıda yapıta imza atan F.Özel Arabul’un müzede yer alan şu sözlerini de belleğime kazıdım: “Bana yeni bir şey öğret, bir şey söyle / Eskitmeye çalışmayacağım / Mutluluk gibi örneğin.”

   

VE KİTAPLAR…

Kuşadası’na yolum düşmüşken, KUAKMER’de söyleşirken, üç şair dostumun kitabı da dost imzalarıyla ulaştı bana.

Katılımıyla beni de gönendiren dostum şair-yazar Talat Avcı “MI ACABA”
(Kaloros Y. Mayıs 2022) deneme kitabında “denemenin özgürlüğüne bayılırım” diyor.

Manisa’dan Kuşadası’na yolunu düşüren, söyleşimize katılan  şair dostum Seval Arslan “ YA SONRA…” şiir kitabıyla esenledi beni.

Keşan’da 1972 yılında görev yaptığımız  109. Dönem yedek subay arkadaşım, şair dostum Ertekin Özcan yılın bir bölümünü Berlin’de yaşıyor, bir bölümünü de Kuşadası’nda geçiriyor. “BERLİN’DE TÜRKÇE ŞİİR” adlı derlemesinde Berlin’de yaşayan 27 şiir emekçisini buluşturmuş.

KOŞU HAYATTIR…

Böyle diyor Funda Müftüoğlu.

Şiiri yanı başından eksik etmeyen. Koşan, maratona katılan, ödüller alan, denizin sonsuzluğuna kürek çeken… Hekimliğin de gereğini yapan… Denizler yetmiyor, uzun soluklu koşulara sürüyor kendini.

Bu arada şiir yazmadan da eksik kalmıyor. 9 Eylül’de İzmir’de yarı maraton koştu, 100 yıl damgalı anı ödülü aldı.

Hadi o zaman yeni bir şiirine gidelim  Funda’nın.

“Denizin kokusu / Sözleşmiş rüzgarla, / Vermez yönünü bana / Şiirleşirken küreklerimiz köpük köpük /  Rüzgârı kandırmak güç. // Bir umut  /Mendirekte yetişiriz nasılsa / Salınırken dalga dalga  kokun / Körfez mi dalgın / Yoksa inadına rüzgâr mı yorgun?