Kimi şiirler vardır; şairinden daha çok bilinir, bellekten silinmez dizeleri. Fahriye Abla, Leylim Ley, Beni Bu güzel havalar mahvetti, Otuz Beş Yaş, Her ölüm erken ölüm, Ben Sana Mecburum, Hayatta ben en çok babamı sevdim, Lavinia, Hasretinden Prangalar Eskittim, Güneş Topla Benim İçin…

Örnekleri çoğaltmak olası. Bu şiirleri şıp diye biliriz, ezberden okuruz.

Ahmet Muhip Dıranas, Sabahattin Ali, Orhan Veli, Cahit Sıtkı, Cemal Süreya, Atila İlhan, Can yücel, Özdemir Asaf, Ahmed Arif, Ülkü Tamer…

Nâzım’dan o denli çok unutamadığımız şiirler, dizeler var ki say say bitmez.

***

Karadutum, çatal karam, çingenem / Nar tanem, nur tanem, bir tanem / Ağaç isem dalımsın salkım saçak / Petek isem balımsın ağulum / günahımsın, vebalimsin.”

Bu dizelerin sahibi kim diye sorsam, biliyorum ki sevgiye, aşka, sevdaya inanan her şiir sever el kaldırır: Bedri Rahmi Eyüboğlu…

Gün 21 Eylül. 47 yıl önceki bugüne, 21 Eylül 1975’e dönersek, Bedri Rahmi’nin sonsuzluğa göçüşünü anımsarız. Anadolu sevdalısı, aydınlanma savaşçısı; şiiri, resmi, rengi içsellleştiren, aşkla bütünleştiren bir sanat insanını duyumsarız. 'Sözcüklerin dirimli, devinimli dilini renkleriyle, çağdaş bir kucaklayışla yeniden yarattı' diyebiliriz Bedri Rahmi için.

Düz yazıları, denemeleri, mektupları, gezi yazıları, mavi yolculuklarıyla da bir yandan yaşamı, doğayı, insanı ve yaşama sevincini yüceltirken, bir yandan da sanatın yapıcı, aydınlatıcı işlevini vurgulamaktan, bu düşünceyi yaymaktan geri kalmayan bu sanat ve yazın insanını anmamak olanaksız.

Biz köy türkülerindeki şiir balını otuz yaşına geldikten sonra tadabildik” diyen şair, türkülerimizde halkımızın özü ile bütünleşen gizli bir bağın varlığını görür. Barışın, insan olmanın, erdemli duruşun, aydınlanmanın, çağdaşlığın, umudun özü, ışığı olan sevgi de hiç eksilmez dizelerinden.

Gel çıkalım sevgilim gel / Gel kurtaralım birler hanesinden/ Çekelim gidelim bir uçtan uca/ Açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar/ Sevelim sevelim sevelim/ Sevebileceğimiz kadar”

Anısına, resimlerine, şiirlerine, yapıtlarına saygıyla.

YİNE BARIŞ

Söz sevgiye, barışa gelince, 21 Eylül Dünya Barış Günü de anılmadan geçilir mi? 'Uluslararası Barış Günü' olarak da bilinen Dünya Barış Günü, Almanya'nın 1939’da Polonya'ya girdiği 1 Eylül olarak kabul edilir. Her yıl küresel ölçekte kutlanır; ancak Birleşmiş Milletler'in (BM) 7 Eylül 2001’deki kararıyla 21 Eylül olarak kabul edilen Dünya Barış Günü belirli gerekçelerle bu tarihe kaydırılmıştır.

1 Eylül de, 21 Eylül de olsa insanlık adına, halklar adına, daha yaşanır dünya adına barışa açıyoruz gönlümüzü, yüreğimizi. Bugün, Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği Başkanı şair Ümit Yaşar Işıkhan da şiir, dans, canlı heykel, mask gösterileri ve şiir alayı için saat 19.00’da Konak Hasan Tahsin Anıtı’na çağırıyor sanat ve barış severleri.

'KRAL VE KÜÇÜK CADI'

Gaziantep’ten şair-yazar dostum Meral Can Uludağ, Klaros Yayınları’ndan çıkan çocuklar için yazdığı 'Kral ve Küçük Cadı' masal kitabıyla esenliyor bizi.

Kimseciklerin bilmediği bir ülkede bir kral, kendi hallerinde topraklarını ekip biçen insanlar, bir de adı 'Sevgi Ağacı' olan bir ağaç varmış. Sevgi Ağacı’nın dallarında ardı ardına sevgi tomurcukları açar ve meyve verirmiş her mevsim. Meyveleri hiç tükenmezmiş. Bu ülkenin halkı, o meyveleri yermiş yemesine ama meyveler, zamanla işe yaramaz olmuş. Çünkü bu meyveleri yiyenlerin içinde iyilik, güzellik yoksa insanları çirkinleştirirmiş. Ülkede yaşayan insanların gittikçe çirkinleştiği Kral’ın gözünden kaçmamış…”

Sonrası mı? Onu da masalı bitirince öğrenirsiniz.