“Seviyoruz işimize geldiği gibi yaşamayı. Dilediğimiz gibi davranmayı. Her şey bizim istediğimiz gibi olmalı... Eleştirilmeyi hiç sevmiyoruz, alttan almayı da... Zaten her şeyi biz biliyoruz. En çok biz, daha fazla biz... Daha fazla toprak, daha fazla para, daha fazla ün...”

Bu cümleleri binlerce yıl önce Mısır topraklarında kuranlar, kendileri için yüz binlerce köle tarafında yapılan pramitlere mumyalanarak defnedildiler. Bu kral ve kraliçeler bir alemden başka bir aleme giderken yanlarında değerli eşyalarını almak istediler ama onları hiçbir yere götüremediler. Nesiller sonra onların torunlarının torunlarının torunları, geride kalan ihtişamlı yapıları, anıtları, mezarları ve geçmişte yaşananları hikayeleştirdi. Çölün ortasında bir masal ülkesi yarattılar. Pek çok yazara pramitler, kral ve kraliçeler için kitaplar yazdırıldı, belgeseller çektirildi, sinema filmi çekenler desteklendi ve masal kent dünyanın pek çok yerinden insan çekmeye başladı.

Ama elinizdeki ürünün reklamını sürekli kılmazsanız değer kaybına, ilgi kaybına uğrarsınız. Bizim bugünlerde arayı sıcak tutmaya çalıştığımız Mısır hükümeti kesenin ağzını açtı ve basit bir taşınma hikayesini şova dönüştürdü. Mısır'da, 18 kral ve 4 kraliçe mumyası, Cumartesi günü 'Firavunların Altın Geçidi' olarak adlandırılan kortejle Kahire'deki müzeden Giza'daki yeni müzeye taşındı. Atlı arabalar, dansçılar, mumyaları taşımak için modifiye edilmiş araçlar, ışık gösterileri, top atışı ne ararsanız vardı hazırlanan gösteride. Törene Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi de katıldı. 150 televizyon kanalı tarafından canlı yayınlanan bu gösteriyi farklı ülkelerden 400 medya mensubu takip etti ve bu şova yaklaşık 10 milyon TL harcandı.

O görüntüleri kim izlese, Mısır'a gidip yeni açılan müzeyi görmek ister... Bence dünyaya müthiş bir tanıtım yapıldı. Ülke, darbeler yaşanan toprak algısının üzerini bu gösteriyle kapatmasını bildi. İmajını yeniledi. Hem de çok uygun bir fiyata... Evet 10 milyon TL alınan tepkiye göre çok uygun bir reklam bütçesi. Size daha iyi anlamanız için şöyle bir örnek vereyim: 2009 yılında çekilen Avatar filmin bütçesi 237 milyon dolar, yani yaklaşık 1 milyar 896 milyon TL.

***

Mısır, dünyayı iki müze arasında yolculuk eden mumyalarla sallarken bizde aynı günlerde medyaya şu görüntüler yansıyordu: Havada uçuşan bildiriler ve onları siyasi malzeme olarak kullanamaya çalışanlar. Sabah erkenden evlerden alınan emekli amiraller... Diğer tarafta; Antalya Korkuteli’nde bulunan Roma dönemine ait eserlerin duvar olarak kullanıldığı, matkapla delinerek musluk takıldığı, üzerine de sıva ve boya yapıldığı ortaya çıktı. Köy muhtarı “Köye çeşme gerekti. Biz kötü bir niyetle bunu yapmadık” dedi.

İstanbul'un Esenler ilçesinde alt katlarında peynirci ile tatlıcı bulunan binalar arasında kalan su terazisi tarihçilerin tepkisine neden oldu. Tarihçi Mehmet Dilbaz, “Bizans dönemine kadar tarihlenen eski bir kültürel miras. Su terazilerinin ana fonksiyonu İstanbul'a şehir dışından getirilen suların basıncını ayarlamak için inşa edilmiş bir nevi su basınç sistemi kontrol mekanizması. Esenler ilçesinde bulunan bu su terazisi aslında ilçe sınırlarındaki nadir sayıdaki eserden bir tanesi” dedi.

Bunlar sadece aynı günlere denk gelen haberler. Daha neler yaşanıyor bizim ülkemizde neler... Ancak İstanbul demişken bozulan siluetinden bahsetmemek olmaz.

***

Osmanlı İstanbul’u iki siluetle tanınır, birisi Suriçi’nin Marmara ve Boğaz başından görünüşü, ikincisi de Tophane kıyıları. Buradaki en mühim eserler hiç şüphesiz ki Mimar Sinan’ın Kılıç Ali Paşa Camii ve Sultan II. Mahmud tarafından yaptırılan Nusretiye Camii. Bu iki caminin önüne yapılan inşaata nasıl izin veriliyor, şaşılacak şey. Sanki Mimar Sinan'ın İstanbul'daki eserleri, etrafına yapılan çirkin yapılarla gizlenmek isteniyor. Oysa onun bilgeliğinin ve ustalığının önüne kimse geçemez...

“Seviyoruz işimize geldiği gibi yaşamayı. Dilediğimiz gibi davranmayı. Her şey bizim istediğimiz gibi olmalı... Eleştirilmeyi hiç sevmiyoruz, alttan almayı da... Zaten her şeyi biz biliyoruz. En çok biz, daha fazla biz... Daha fazla toprak, daha fazla para, daha fazla ün...” cümlelerini bugün kuranlar bile.