Eğer CHP'de yaşansaydı yer yerinden oynardı.
İlgili ilgisiz herkes demokrasi söylemleriyle kahraman edasıyla çekiştirir, basın toplantıları birbirini izler, sonuçta CHP'nin ne kadar antidemokratik bir yapısı olduğu sonucuna varılırdı.
Tek ses duymadık o yüzden...
Ben de günlerdir bekliyorum ne söylenecek diye, nafileymiş.

***

Sözünü ettiğim şey AKP İzmir'deki il başkanlığı değişimi.
Bu iş sadece, gitti Bülent Delican, geldi Aydın Şengül konusu değildir.
Aslında bu değişim, iktidar partisinin, Türkiye'nin üçüncü büyük ilinde yaşadığı kafa karışıklığının ete kemiğe bürünmüş halidir.
Çünkü İzmir, aynı zamanda Başbakanlık görevini üstlenen Binali Yıldırım'ın milletvekili sıfatını taşıdığı yerdir. Böyle bir değişimin yapılabilmesi için ya Başbakan'ın onayı vardır ya da Başbakan'a rağmen yapılmıştır.
“Haberim yok” demek inandırıcı değildir...

***

Çoğu kimsenin dikkatini çekmemiş olacak ki, hiçbir yerde Bülent Delican resmen görevinin başında iken, AKP'nin Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş'ın sosyal medya hesabından; “Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile yapılan istişareler sonucunda İzmir İl Başkanlığı'na 24. Dönem İzmir Milletvekilimiz Aydın Şengül atanmıştır” sözlerine tepki gelmedi.
Bülent Delican ise bu açıklamadan iki saat sonra görevden veda için gazetecilerin karşına geçti.

***

Ne oluyor, neler oluyor bile demeye kalmadan yapılan bu değişiklik doğal olarak insanın aklına şu soruları getirdi:
Bülent Demircan neden görevden alındı?
Görevden alınması için bir takım siyasi dengelerin kurulması mı beklendi?
Bülent Demircan, partisinin genel merkezine göre başarısız mı görüldü?
Hakkında yürütülen bir ya da birden fazla soruşturma mı vardı?
Bülent Demircan, İzmir'e otağlarını kurmak isteyen kimi çevrelere izin vermediği için genel merkeze şikayet mi edildi?
15 Temmuz başarısız darbe teşebbüsünden sonra el konan/kayyuma devredilen İzmirli şirketlerde diledikleri gibi at oynatmak isteyenlerin tekerine çomak mı sokmuştu?
Soruları dilediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz.
Hatta Bülent Delican'ın veda konuşmasının ayrıntılarına iyice bakacak olursanız, soruların sayısı yüzleri bile bulur.
Çünkü Delican veda konuşmasında diyor ki; “Yaptığım aslında bir veda açıklaması değildir. Partimizin, hareketimizin, davamızın birliğini ve gücünü gözetmeye elbette devam edeceğiz. Bugün meselelerimiz, derdimiz, bütün şahsi meselelerin üstündedir....”
Bununla da yetinmiyor.
“Bülent Delican olarak il başkanlığım boyunca partimin yol haritasına-siyasette tutarlılık ve süreklilik ilkesine bağlı kaldım” diyor.

***

Bence anlayana sivrisinek saz sözleri bunlar.
46 ay boyunca görevde kalan, Başbakan'ın milletvekili olduğu ilde, üstelik de CHP'nin kalesinde bunca dengenin içinde siyaset yapmak zor iştir.
Şimdi daha da zor...
Çünkü, sıfır tepkiyle karşılanan, tepkisizliğin ötesinde yeni seçilen il başkanına yaranabilmek adına siyasetin tozlu sayfalarına kalkmış fotoğraflar çıkıyor sandıklardan.
Kral öldü, yaşasın kral...
Ama en önemli soru şudur:
Neden?
Bu soruya aklı başında, tutarlı ve mantıklı yanıt verilemediği sürece, iktidar partisinde daha çok Delicanlar harcanır gider.
Ve bu gidiş öyle bir zamana gelir ki, seçildiği ilin başkanının görevden alınmasına ses çıkarmayan Başbakan gider, hiç birimiz duymayız.
Üzerine ölü toprağı serpilmesi böyledir.
Sessiz ve derinden. Umarsız ve tepkisiz...