Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir. (Mahatma Gandhi)
Birkaç gün önce Gaziantep’te 4 yaşındaki Asiye, sahipli bir köpeğin saldırısıyla yaralandı. Kentte bir toplantıya katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan da hadiseye ilişkin “Beyaz Türkler! Sahip çıkın hayvanlarınıza! Hayvanlarınıza sahip çıkın!” dedi, sonra da belediyelerin sokak hayvanlarını barınaklara toplamasını istedi: “Sahipsiz hayvanların yerinin sokaklar değil, barınaklar olduğunu unutmamalıyız(…) Tüm belediye başkanlarına sesleniyorum. Sıcak ve güvenli barınaklar kurararak gönül kazanabilirsiniz..”
Konuşmadan sonra birçok yerde belediye ekipleri hayvanları zulmederek toplamaya başladı.
Barınakların durumu ortadadır. Her biri, adeta ölüm kampıdır; meslektaşımız Zülal Kalkandelen’in dediği gibi! Oralarda hayvanların açlıktan birbirini yedikleri, hastalık, susuzluk ve bakımsızlıktan öldükleri realitedir. Belediyelerin amacı da hayvanları toplamak değil, korumaktır!
***
Hayvanlar, “patili dostlar”, sokakların -gerçekten- rengidir, zenginliktir! Her biri bize emanettir! Brezilya Cumhurbaşkanı Zair Bolsonar, sokak hayvanlarını istismar edenlere 5 yıla kadar hapis cezası verilmesini öngören yasayı, yanında köpeği varken imzaladı! Tiyatro Sanatçısı Sermiyan Midyat’ın şu sözleri duygularımıza tercümandır: “İnsanı hayvandan ayıran düşünebilmesi değildir. Yalan söyleyebilmesidir, soygun yapabilmesidir. İki yüzlü olabilmesidir. Oysa hayvanlar yalan söyleyemez. Mülkiyetsizdir ve tek yüzlüdür. Ve hayvan insandan daha düşüncelidir.”
Bu arada hemen ekleyelim; İstanbul’da “Boji”ye yapılan kumpası ne çabuk unuttuk?
***
Yazıya başladığımda aklıma geliverdi Dünya Şairimiz Nazım ve köpeği 'Şeytan' ve de ona yazdığı şiiri… Nâzım Hikmet’in uzun bacaklı ve tazıya benzer çok sevdiği güzel bir köpeği vardı. Nazım’ı 4 kez ölümden kurtaran sevgilisi Dr. Galina, Votkinsk’deki evinde, “Galina’nın Nazım’ı”nın yazarı Durdun Özden’e şairin köpeği hakkında şunları anlatır: “Şeytan’nın yapağılarını ben sıkça yıkardım… Rusya çok soğuk olduğu için Nâzım’ın soğuktan korunması ve hastalanmaması gerekiyordu. Annem ve ben, Nâzım’ı çok seviyor ve onun yeniden hastalanmaması için, annem benden daha çok itina gösteriyordu. Şeytan’ın tüyünden Nâzım’a kalpak, çorap, eldiven ve fanila örüyorduk. Nâzım da Şeytan’ın tüyünden örülen bu giyecekleri severek giyiyordu. Hatta Nâzım, Şeytan’ın ölümüne dayanamadı, bir ay kendine ceza verdi, sokağa çıkmadı ve o süre içinde yıkanmadı bile.”
Şair, 1956 yılında, “Şeytan’a Mersiye” adında bir de şiir yazdı: “Köpeğimin adı Şeytan’dı (dı)’lık adıyla ilgili değil, / Adına bir şey olmadı./Adına benzemezdi de/ Şeytanlar zalim olur,/Zalimler: yalancı ve kurnaz,/ Ama zalimler akıllı olamaz./Köpeğim akıllıydı./Biraz da ben öldürdüm köpeğimi,/Bakmasını bilemedim./ Bakmasını bilemezsen/ Ağaç bile dikme./ Elinde kuruyan ağaç/ Dert olur insana./ Yüzmek suda öğrenilir, diyeceksin./ Doğru./ Boğulursan/ Bir sen boğulursun ama./ Kaç sabahtır uyanıyorum,/ Dinliyorum ortalığı,/ Kapımı tırmalayan yok./ Ağlamak geliyor içimden,/ Ağlayamadığım için utanıyorum./ İnsan gibiydi./Hayvanların çoğu insan gibidir,/ Hem de iyi insan gibi./Kalın boynu kıldan inceydi dostluğun buyruğunda./Hürriyeti, dişleriyle bacaklarındaydı,/ Nezaketi, tüylü uzun kuyruğunda./ Göresim gelirdi birbirimizi./ En büyük işlerden konuşurdu:/ Açlıktan, tokluktan, sevdalardan./ Ama bilmedi sıla hasretini./ Benim başımda o iş./ Şairi cennete koymuşlar/ “Ah, memleketim!” demiş./ Öldü,/ Bu dünyada nasıl ölünürse,/ İnsan olsun, hayvan olsun, bitki olsun,/ Döşekte, toprakta, havada, suda,/ Ansızın, bekleyerek, uykuda,/ Bu dünyada nasıl ölünürse,/ Nasıl öleceksem,/ Nasıl öleceksek./ Bu gün gölgede otuz sekiz./ Ormana bakıyorum balkondan,/ Çamlar ince uzun yükseliyor kıpkırmızı,/ Gökyüzü çelik mavisi./ Köpeklerin dili bir karış,/ Göle gidiyorlar yıkanmaya./ Kıyıda bırakacaklar vücutlarının ağırlığını,/Balıkların bahtiyarlığını paylaşacaklar.”
Dr.Galina, “Şeytan”la ilgili anılarını anlatır o gün yazara. Şiiri, “Moskovalı Dostlara” adlı makaleyi de “Den Poeziya” dergisine göndermiş ve yayınlatmıştır.
***
En yakın komşularımız, patili dostları, hayvanları yaşatmaya çalışalım. Onlar sahipsiz değil!
“Hayvanların çoğu insan gibidir,/ Hem de iyi insan gibi.”
Ne yazık ki; bu ülkede en çok kadınlara, çocuklara, hayvanlara ve doğaya dokunuldu, dokunuluyor!