O, “Bir şiir vardır benden ileri” der ve kendini “Şiir sever: Şadan Gökovalı” diye tanımlar.

Bir hafta önce şu mesajı yazmıştı: “Ati! Veda yazım Kurtdereli Mehmet Pehlivan’da bazı sözcük ve harf hataları var, düzelttirir misin?”

Hemen sordum, “Hocam elbette. Ama niye ‘veda’ yazdınız?”

Yanıtı; “Şişşşttt. Aramızda. Hastaneye yatıyorum.”

Onurlandırmıştı da ardından; “Parmaklarının ucuna aklını, parmaklarıyla bilgisayar tuşları arasına vicdanını koyan gazetecilerdensin sen. Sevgi…”

Nereden bilecektim, son görüşmemizmiş!..

Şadan Hoca…Şadan Hocam…

Nâzım’a göre “Büyük Şair”, Yaşar Kemal’e göre “Nobel’e ilk aday”, Bedros Usta’ya göre de “Bodrum’u Bodrum yapan”, “Merhaba” ile de özdeşleşen Cevat Şakir’in “Manevi Oğlu”dur. Bunu herkes iyi bilir. Ekleyeyim; “Mitolojinin Anası” Azra Erhat’ın da manevi oğluydu!
Öğrenmeyi, öğretmeyi, yazmayı yaşam tarzı yapmış “Kelimelerin Efendisi”ydi.
“Yazmak; yazarın, ozanın şehvetidir” mottosunun patenti onundu. “Altıncı Kıta” anılan Akdeniz Uygarlığı’nın en güzel yöresi Gökova; toz kondurmadığı kitaplarına/şiirlerine konu memleketidir. Yerel yönetim adını Gökova’da caddeye, Akyaka’da da bir sokağa ve tiyatroya vermiştir. Konak Belediyesi de oturduğu sokağa. Şair Çınar Çığ onun için, “Sen ilkçağda yaşasaydın; sözlerin bugün ders olarak okutulurdu” der…

***

Prof.Dr.Şadan Gökovalı…
Gazeteci-Yazar-Ozan, Radyo Programcısı, Akademisyen, Mitoloji Uzmanı, Rehberlerin Rehberi. Sevenlerinin ifadesi ile, “Bir koltukta bir dünya karpuz taşıyan namuslu yürek!”
“Gerçek anlamda gazetecilik yapılabilmesi için; yapıldığı ülkenin gazeteyi çıkaranın ve bizzat gazetecinin kendisinin özgür olması şartını” savunan meslek ustası!

Binlerce öğrenci yetiştirmiştir. Mustafa Balbay’dan Atila Sertel’e; Sedat Kaya’dan Yılmaz Özdil’e!
Onlarca kitap imzasını taşır. “Ben Halikarnas Balıkçısı Doğdum, Sevdim, Öldüm” yapıtında şöyle yazar: “Hayatta yaptığıma en çok sevindiğim şeylerden biri, Halikarnas Balıkçısı’nın kitaplarını basıma hazırlamak, eşdeyişle Balıkçı’yı yaşatmaktır (…) Balıkçı da ölmeden önce, ‘Ölsem ölüm bana galebe çalmamış olacak, çünkü Şadan var' dediydi”
Balıkçı’nın manevi mirasını en yaşatandır!..

***

Şadan Hoca şiirle özdeşleşendir. Sormuşlar ona, “Şiirle aranız nasıl?”

Muhteşem bir karşılık vermiştir: “Yaşamımdan şiiri çıkarırsanız, geriye giysilerim kalır.”

(Gazeteci Şairler-Okan Yüksel-2018 EKP Yayınları)

Günümüz şiirinin gülen sesi Sunay Akın’ın sık sık söylediği bir söz vardır: “Şadan’ın neresine dokunsanız, şiir fışkırıyor.”

Bu övgü sözlerine katılıp katılmadığını söylemezdi Şadan Hoca ama şiirin ilk sevgilisi olduğunu, ezbere çok şiir bilmesini (yaklaşık 5 bin şiir), bu sevgiye borçlu olduğunu belirtirdi.

Türk şiirine de en azından 50 kadar şair kazandırdığını da anlatırdı sohbetlerinde.

En sık kullandığı cümlesiydi bir şiir okuduktan sonra: “Oyumu şiirden yana kullanıyorum.”

***

Dostlarından Şair Veysel Gültaş şunu yazdı: “Denir ki; önce söz vardı, yine söz kalacak geriye...Sen ölmedin ki! Yazdıklarınla hep içimizdesin.”

Tiyatro Yönetmeni ve yazarı Haluk Işık da duygularımıza şöyle tercüman oldu: “Tarihimin önde gelen tanıklarından birini yitirdim. Kentin ve ülkenin en önemli simgelerinden birini yitirdik. Kültür, bellek, şiir ve bu topraklar çalışkan bir emekçisini yitirdi. Şadan Gökovalı ağabey, hepsi adına çok önemli bir boşluğu dolduruyordu. Bizi o boşlukla, büyük meselelerle ve Şadan Gökova'sızlıkla baş başa bırakmıştır. Şaşkınım, üzgünüm, kederliyim.”

***

Güzel İzmir’i, mitoloji, Azra Erhat, Halikarnas Balıkçısı, şiirler, şairler, sözcükler, kitaplar ve bizler Şadan Hocasız kaldık! Sevenleri, sevdikleri hepimiz için Şadan Hoca, bir daha dünyaya gelmeyecek, bir daha Ege göklerinin altında yaşamayacak nadir insanlardan biridir. Onu, en sevdiği kitaplara önsöz olmuş, kapak şiiri de yapılmış dizeleriyle analım:

“Ben halkım hey!/ Feleğin sillesini çok yemişim!/ Kalem vermişler elime,/ Diyeceklerimi türkülerle demişim…”