Ortadoğu'daki gelişmeler ileriye dönük olarak küresel boyutu kapsayacak şekilde tırmanma eğilimi içerisine girmiştir. Lokal olarak Suriye’de "VEKALET" savaşları olarak nitelendirilen siyasi ve silahlı çatışmalarda "ANA" unsurların alana girmesiyle başka yöne evrilmeye başlamıştır. Bunun en somut örneğini İsrail'in Suriye ve Lübnan'ı hedef alan girişimleri göstermiştir.
İran'ın bölgedeki etkinliğini kırmayı hedef alan bu yaklaşımları Sünni-Şii ayrışmasını pekiştirmiş, yeni ittifakların kurulması yönünde adımlar atılmasına neden olmuştur. Amerika'nın bölgede "ELİ-AYAĞI" olarak gördüğü İsrail'i yalnız bırakmamak adına bölgedeki çıkarlarını korumak için oluşturmaya çalıştığı İsrail-Kürdistan-Ermenistan kuşağına destek veren Suudi Arabistan ve Katar dışında kalan Arap ülkelerine karşı, Rusya-İran ve Türkiye'nin oluşturduğu blok yeni oluşumların hazırlığı içerisindeler. Bu gelişmeleri tetikleyecek ve yönlendirebilecek etkin bir aktör Mart ayında sahnede yerini almaya hazırlanıyor.
Mısır. Mart'ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında Mısır’ın ABD'nin oluşturduğu blok içerisinde yer alması bekleniyor. Geçmişte olduğu gibi bir İsrail-Mısır işbirliği, bölgede Lübnan ve Hamas'a yönelik silahlı müdahalelerin yanı sıra, Doğu Akdeniz'deki ekonomik alanların kullanılmasında ve Kıbrıs'ın geleceği konusunda etkin olabilecektir.
Perde arkasında duran Çin'in alacağı tavır da bu gelişmelerde yönlendirici olacaktır. Korkulan olay ise politikalarını gerçekleştirmek için İsrail'in,İran'a nükleer bir saldırıda bulunmasıdır. İtibarını kaybeden Netanyahu'nun yapacağı böyle bir çılgınlık küresel boyutta bir savaşın fitilini ateşleyecektir. Mısır'ın tutumu tüm bu politikaların temel taşı olması bakımından önemlidir.