Şimdi üniversite çağına gelen çocuklar için televizyon canlı yayınında adayların tartışması çok şaşırtıcı bir durum olabilir. Çünkü en son tartışma, onlar henüz doğmadan ya da henüz emekleme dönemlerindeyken gerçekleşmişti... Oysa biz şanslıydık. Parti başkanları karşılıklı oturup çatır catır tartışma yapabiliyordu. Belediye başkan adayları da aynı şekilde ekranlarda boy gösteriyordu. Buna rağmen bizler demokrasiyi eksik buluyor, yeterli görmüyorduk. Kıymetini bilememişiz.

Neyse 17 yıl aradan sonra tekrarlanan İstanbul Belediye Başkanlığı seçimleri öncesinde iki başkan adayı aynı programda bir araya geldi. Dünün sıradan bir olayıydı ama bugün için büyük bir gelişmeydi. Bazıları sevinçten neredeyse şehirde tur atacaktı. O kadar yani...

***

Aslında program “aman bir maraza çıkmasın” korkusuyla sakin hatta biraz sıkıcı geçti. Ama program bittiğinde adaylar ve aileleri, moderatörle birlikte fotoğraf çektirerek yıllar sonra böylesine önemli bir engeli aşmanın mutluluğunu yaşadılar.

Ortalık daha sonra alevlendi. Bu kez “programın galibi kim?” tartışmaları en önemli konu haline geldi. Engin düşüncelerini birkaç kez revize edip ekran başına geçen insanların, programdan daha uzun konuşmalarına tanık olduk.

***

Benim en çok dikkatimi çeken ise kartvizitinde gazeteci yazan büyük bir kanalın, Ankara Temsilcisi olan kişi oldu. Siyasetin de başkentinde olan şahıs programa Ankara'dan katılıyordu. Çok ciddi görünüyordu, bilgili imajı vermek için uğraşıyordu.

Moderatör İsmail Küçükkaya'yı suçladı... Dedi ki; “2010 yılında futbolda kim şampiyon oldu? Bu soruyu sorması, zekice bir iş olurdu.”

Zekasını kullandığı yere bakar mısınız?

“Zekice” dediği sorunun amacı şu: O dönem Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında ciddi sorun yaşandı. Şike iddiaları ortalıkta dolanıp durdu. Sonuçta bu organizasyonun FETÖ örgütü tarafından yapıldığı ortaya çıktı ve Fenerbahçe'nin şampiyonluğu tescillendi. Ama hala tatmin olmayan Trabzonlular da yok değil. İmamoğlu eğer yöneticilik yaptığı takımın, yani Trabzonspor'un şampiyon olduğunu düşünüyorsa Fenerbahçeliler büyük tepki gösterecek. Tersi olursa Trabzonlular tavır alacak ve böylece gazeteci olduğunu öne süren arkadaş, İmamoğlu'nu zora sokmanın keyfini yaşayacak. Üstelik böyle bir ortamı sağlamayan moderatörü suçluyor.

Bunu bir parti temsilcisi yapsa anlaşılır. Ama adam gazeteci. Dünyada sınır tanımayan gazeteciler var. Onlar gazeteciliğin etik değerlerinin korumak için örgütlenmiş. Bu arkadaş da sınır tanımıyor ama konuyu yanlış anlamış. Yandaşlık ve yalakalıkta sınır tanımıyor.

Sonuçta bu tartışmanın galibinin kim olduğunu 24 Haziran'da öğreneceğiz. Ama kaybedeni biliyorum; yalaka ve yandaş gazeteciler...