“Nöbetten çıktım. Çok yorgunum. Artık kendimi yavaş yavaş tükenmiş hissediyorum. Sonbaharda mücadeleye hazır mıyım bilmiyorum. Yorulmuş bir savaşçı yeni bir savaşa nasıl başlar bilemiyorum. Allahım sen bu belayı üzerimizden kaldır. Çocuklarım (üç oğlum) kızarmış gözlerimi, yorgun bedenimi görünce istifa etmemi istediler. Siz olsaydınız ne yapardınız? Bir yanda halkım. Ve yarı yolda bırakıp yüklerini artırmak istemediğim meslektaşlarım. Bir yanda psikolojisi bozulmuş evlatlarım…”

“Dün sabaha kadar korona yoğun bakımda hasta baktım. 37 yaşında hiçbir hastalığı olmayan bir polis hasta vardı. 2 gün önce aşırı solunum alıp vermekten yorulduğunu ifade etmiş ‘Ben çok

yoruldum lütfen beni entübe edin’ bile demişti.”

(Dr.Hakan Ekalma)

***
“Yine buradan, doğru bildiğim yoldan yürüyerek sesleniyorum; Allah rızası için siz de dikkat edin şu maskenize, mesafenize, temizliğinize... Edin ki, artık önümüzü görelim! Gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmayan ben, gözüm görmediği için herhalde korkuyorum çünkü şu virüsten!.."
(Dr.Metin Yadigaroğlu)

***

Yer Gaziantep; Kovid’li hasta yoğun bakımda ölünce 100 kişilik akraba grubu hastaneyi basar. Doktor, hemşire, güvenlikçi ve 5 polise saldırır, yaralar. Son günlerde şiddetin tavan yapmış halidir. Dostumuz Opr. Dr Suat Kaptaner’in isyanı da her şeyi özetliyor: “Bize şiddet uygulayan bu gibi yaratıklar ve bu şiddeti caydırıcı önlem ve cezalarla hala önleyemeyen yetkililer, mesleğimizden nefret ettiriyorsunuz gün geçtikçe!..”

***

Her gün can kurtarmak isterken toprağa düşen sağlıkçılarımız ve hala “meslek hastalığı” sayılmayan korona… 65 yaş üstünü potansiyel salgın üssü görme çabaları, kısıtlamaları onlara odaklı düzenlemeler.. Bir yanda Bilim Kurulu’nun bazı üyelerinin salgınla mücadele etme yöntemlerini anlatma yerine, nasıl ürkütücü şekilde yayıldığını TV’lerde paylaşmaları. Ankara’da vaka sayısı 5 bine yaklaştı! Bir yanda ilgili bakanın evde izole olması gereken 100 bin kişinin şehirlerarasında çaresizlikle dolaştığı itirafı. Diyanete tahsis edilen senatoryum (!) Bir yanda virüs tanımaz mitingler, açılışlar, etkinlikler, sınavlar, bir yanda yasaklanan müzik, sanat faaliyetleri…

Bir yanda Kovid'li hastaları toplu taşıma ile evlerine yollamak. Ardından R. Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü kapat, sonra “korona aşısı üreteceğiz” de(!)

***

Bütün bunlar içinde bulunduğumuz süreci o kadar net anlatıyor ki… Meslek aşkına sahip çıkan, birbirinden kahraman sağlık çalışanlarımız, eczacılarımız, emek veren herkes; kıymetlilerimizdir. Hakları ödenmez! Sağlık çalışanlarının feryadını Ankara duysun! Sonuçta ülkemizde çember daralıyor, açık hava hastanesi haline geldik resmen! Artık hemen her evde, işyerinde bir hasta ve bulaşlı pozitif vaka var! Korona belasıyla mücadele, ortak akılla ve dayanışmayla, kurallara eksiz uymayla yapılmalı. Gelin o özveri simgesi asla pes etmeyen sağlıkçılarımızı yalnız bırakmayalım. Bu virüs bize çok şey öğretirken, bilimi de siyasete kurban etmeyelim!.. Bu işler de alkışla olmuyor ayrıca!.. Bakın Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) açıklaması, her şeyin özeti: “Bu kış çok zor çetin geçecek, daha fazla ölüm göreceğiz.’’

Öyleyse; maske mesafe ve hijyenden asla ödün yok!

Sonsöz; İstanbul Tabip Odası, yarın “Yönetemiyorsunuz! Ölüyor, tükeniyoruz” çağrısıyla temsili bir yürüyüş düzenleyeceğini duyurdu! 18 Eylül’e kadar da ölümlere artan hasta sayısına dikkat çekmek, hayatını kaybeden vatandaşlar ve sağlık çalışanlarının anısına tüm sağlık kurumlarında 4 gün “siyah kurdele” takarak çalışacak!..