Yaşanan deprem felaketi bize bir daha Türkiye’nin fay hatlarının çevrelediği bir konumda olduğunu acı bir şekilde hatırlattı. Her gün medyada, yapılan panel ve oturumlarda bu tartışılıyor, alınması gereken önlemler sıralanıyor, deprem öncesi ve sonrası simülasyonlarla anlatılmaya çalışılıyor.

Deprem bir doğa olayıdır. İnsanların bir katkısı yoktur. Ancak insanlar doğal fay hatlarının yanı sıra suni fay hatları yaratabiliyor. Bunu kimi zaman savaşlarla kimi zaman daha iyi bir dünya yaratmak iddiasıyla yaptıkları girişimlerle ortaya koyuyor.

Bunların yanı sıra söylem tarzları, seçilen konular, inatlaşmalar, egemen olma hırsları toplumlar arası yeni ve ürkütücü fay hatlarının oluşmasına neden oluyor.

Seçim sürecinin başladığı şu sıralarda, seçim sonuna kadar uzanan zaman dilimi içersinde liderlerin birbirlerine karşı söylemleri, tutumları bu alanda Türkiye için bir sınav niteliğindedir. Etnik ve mezhepsel konumları içeren, ayrımcılığı keskinleştiren bir yaklaşım, 15 Mayıs sabahı ülkeyi farklı bir noktaya getirebilir. Kırıldığı zaman ülkeyi bir kaos ortamına sokacak böyle bir fay hattının oluşturulması ülkenin bekası açısından son derece önemlidir.

Onun için seçim propagandası sürecinde parti liderleri ve sözcülerinin söylemlerine dikkat etmeli, ülkenin üniter yapısını tehdit edecek oluşumlara neden olabilecek davranışlardan kaçınmaları, ayrıştırıcı değil birleştirici bir dil kullanmaları, hoşgörülü olmaları gerekmektedir. Oluşan böyle bir “SOSYAL FAY HATTININ” kırılması sonucu oluşabilecek gelişmeleri düşünmek bile istemezsiniz.

Türkiye’nin varlığını sürdürebilmesi ağızlardan çıkacak sözlere bağlıdır.