İdeoloji temellerine dayanmayan, siyasi kavramların ağırlığı olmayan, asrın gelişmelerini göz ardı eden, umut beklentisini sıradan olaylara bağlayan, vizyonu olamayan bir seçime gidiyoruz.

Seçime giren partilerin hedefledikleri iki olgu var. Biri ekonomik ve sosyal açıdan yüzü “DOĞU”ya dönük, totaliter ve dini kuralların etkin olduğu kişiye bağlı bir yönetimin egemen olduğu bir yönetim, diğeri yüzü “BATI”ya dönük, parlamenter rejimi benimseyen bir yönetimin Türkiye’ye egemen olmasını isteyen bir yaklaşım.

Her iki görüşün hedeflerine ulaşmak için ortaya koyduğu argümanlar, dünya ülkelerinin gelişen uzay ve nano teknoloji çerçevesinde uzayda yeni yerleşim alanları aradıkları dönemde Türkiye’nin konumunu belirleyecek bir yaklaşım görülmemektedir.
İdeolojik temeli olmayan, yalnızca 50+1’i hedefleyen bir yaklaşım sadece çıkar hesaplarının dışında bir anlam taşımamaktadır.

Özgürlük, adalet, adil gelir dağılımı, demokrasi, çevre, üretim, susuzluk, değişen iklim koşulları gibi insan yaşantısını yakından ilgilendiren konularda, ne kadar, nasıl, ne ile gibi soruların yanıtlarını bulmak zor.

***

Jenerasyon çatışmalarının ağırlık kazanacağı öngörülen bu seçimlerde gençlerin ve kadınların sonuçları etkileyeceğini söylemek kehanet sayılmaz. Siyasette etkin olabilecek bu yapının oluşturabileceği bir yönetim, dünyanın geldiği bu noktada Türkiye’nin alacağı yeri belirleyecek bir vizyonu ortaya koyabilir. 

İzmir İktisat Kongresi’nde getirilen öneriler, ileri sürülen tezler tünelin ucundaki bir ışık gibi bunun ilk adımı olabilir.

Gençler ve kadınlar yeni bir vizyon yaratmanın belirleyicileri olmalıdırlar. Aksi bir gelişim,
kısır siyasi çekişmelerin devam ettiği, “Eski tas eski hamam” misali “Kayıkçı” kavgalarının
sürdüğü bir ülke olmanın ötesinde bir anlam taşımayacaktır.