Doğru söze kızılmaz ki? Çünkü doğru tektir ve doğru doğrudur!.. 2020 yıllarının İzmir’de en büyük raylı sistem toplu taşıma yatırım projesi olan Buca Metrosu’nun temel atma töreninde Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, haklı bir serzenişte bulundu: “Ankara’ya seslenmek istiyorum” dedi ve seslendi de: “İzmir bu ülkede değil mi?”
Tabi ki bu ülkede, sayın Başkan. Hem de Türkiye’nin 81 ilden oluşan bölünmez bir bütünün parçasıdır. Türkiye ve Ege ekonomisinin kalbinin attığı yerdir. Dört buçuk milyonun yaşadığı şehirdir, Atatürk’ün ve Cumhuriyetimizin kalesidir. Sorun da zaten bu… Bu kentin AKP’nin genleriyle uzlaşamaması!..
Anımsayın, ne gavurluğumuz kaldı ne söylenmedik laf; genellikle sustuk ama her seçimde gereken yanıtı verdik. Neyse eski defterleri açmayalım, çünkü kimseye yararı yok, biz dönelim konumuza… İzin verirseniz sıralayalım mı? Üçkuyular-Bornova Evka-4 metrosunu kim yaptı? Aliağa-Menemen-Halkapınar-Menderes-Selçuk; kilometrelerce, Türkiye’nin kent içi en uzun raylı sistem yatırımı olan İZBAN’ı kim hayata geçirdi? Üçkuyular-Narlıdere metro inşaatını (bitmek üzere) kim inşa ediyor? Üçkuyular-Halkapınar tramvayı ile Karşıyaka; Alaybey-Bostanlı tramvayını yapan kim? Mavişehir-Çiğli tramvay hattını kim yapıyor? Bakıyorum; karşısına tek bir metresi için, 'Hükümet-iktidar' diyemiyorum. Çünkü AKP iktidarı 2002’den bu yana İzmir’de bir metre uzunlukta bile bir metro ya da tramvay inşa etmedi.
İşin gerçeğine bakarsak, bu iktidar gözünde Somali kadar kıymetimiz yok!.. Altı seneyi aşkın bir süredir, Halkapınar-Santral Garaj arasında 4.4 kilometrelik metro inşa edeceğim diye bizi artık oyalayacak demiyorum kandıran Ankara, Somali’ye yağdırıyor, yağdırıyor… Limanlar yapıyor, otoyollar inşa ediyor, viyadükler köprüler inşa ediyor. Hem de “hibe” olarak! Kısacası sanki Somali bu ülkenin 81 ilinden biri, İzmir ise Afrika’da sıradan bir kent. İzmir’e vermediğini Somali’ye veriyor…
Kim Ankara’ya bu konuda seslenirse seslensin, haklıdır. Kent halkı olarak az bile sesimizi çıkarıyoruz. Vergimizi veriyor muyuz? Veriyoruz… Peki bunun bir bölümünü yatırım olarak geri alıyor muyuz? Hayır! O zaman neyi tartışıyoruz ki? Gelin hep birlikte Ankara’ya Başkan Tunç Soyer’in ağzından bir kez daha seslenelim: “İzmirliler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil mi? Biz İzmir’i demir ağlarla örüyoruz. Narlıdere Metrosu’nu ve Çiğli Tramvayı’nı bitirmek üzereyiz. Buca Metrosu’nun temelini attık. Bugün eşzamanlı yürüttüğümüz tam altı raylı sistem projesi ile mevcut olanlara ilave toplam 93 kilometrelik metro-tramvay inşa edeceğiz.
Peki ya Ankara? Üzerinize aldığınız dört buçuk kilometrelik Halkapınar-Otogar Metrosu nerede? Neden başlamıyorsunuz? Yedi senedir yatırım planında olmasına rağmen neden şimdiye kadar tek bir adım atmadınız? Depremzedeler için bulduğumuz krediyi, kıyı planlarını ve tek bir imzayı bekleyen onlarca projemizi ne zaman onaylayacaksınız? İzmir 2021’de 133 milyar lira vergi ödemesine rağmen merkezi yönetim bütçesinden sadece 3.5 milyar liralık yatırım aldı. Yani kırk verdi, bir aldı. Kırkta birlik bu oran asla kabul edilemez. Tüm İzmirlilerin şunu bilmesini istiyorum. İçinde bulunduğumuz bu durum, bizi asla yıldırmadı. Aksine yeni yatırımlar için kararlılığımızı daha da arttırdı. Sadece 3 yılda, 2019 yılından bu yana, İzmir’de yaptığımız yatırım tutarı 11 milyarı aştı. Ülke ekonomisinin en büyük darboğazını yaşadığı şu günlerde, İzmir tarihinin en büyük yatırımını başlatmamız işte bu kararlı duruşumuzun sonucudur. Koşullar her ne olursa olsun, İzmir’in refahını büyütmeye ve bunun adil dağılımını sağlamaya devam edeceğiz. İzmir buna muktedirdir. Daima da muktedir olacaktır.”
Tekrar edelim; doğru söze ne denir ki?
--------------------
Altılı ittifak seçim ittifakına dönüşür mü?
Altı muhalefet partisinin "güçlendirilmiş" parlamenter sistem üzerinde uzlaşması kuşkusuz ki önemli bir gelişme. Bu uzlaşmanın, bir seçim ittifakına dönüşüp dönüşmeyeceğini de yakında göreceğiz. DEVA ve Gelecek Partisi'nin, kendi başlarına barajı geçebilmeleri bugünkü bilgilerimizle mümkün görünmüyor. Onun için bu iki partinin de Millet İttifakı içinde yer almaları büyük olasılık. Millet İttifakı adı verilen "koalisyonu" hem güçlendiren hem de yürümesini güçleştiren bir katkı olacak bu. Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener'in biraz terleyeceği bir süreç olacak orası kesin.
İLGİNÇ SONUÇLAR
Bu noktada Metropoll'ün Türkiye'nin Nabzı araştırmasının Ocak 2022 sonuçlarına dikkatinizi çekmek istiyorum. Ocak 2022 itibariyle Millet İttifakı'na yakın olanların oranı yüzde 43,7. Cumhur İttifakı'nın oranı yüzde 40. İki ittifaka da yakın olmadığını ancak tercih edebileceğini söyleyenler eklenince Millet yüzde 49.7, Cumhur yüzde 42.1'e ulaşıyor.
ARTIŞ HIZI DÜŞÜK
1 Ocak 2021 günü dolar 7.43 liraydı. 20 Aralık günü 17.50'ye kadar çıkmış, yılı 12.24 liradan kapatmıştı.Asgari ücrete sıkı bir zam yapıldığını da unutmayalım. Bir tür fırtına içinde, çalkantıyla geçen 12 ayın ardından Millet İttifakı, yüzde 42.4'ten, 43.7'e çıkarken Cumhur İttifakı aynı sürede 3 puana kadar artış sağlayarak yüzde 40.0'a çıkmış. Bu tablo, muhalefetin, iktidarın işleri kötü yönetmek için gösterdiği onca çabaya rağmen önemli bir ilerleme kaydedemediğini gösteriyor. Çünkü hükümetin olup biten her kötü şeyden CHP'yi sorumlu tutmasının seçmen tabanında karşılığını bulması söz konusu. Sosyal medyada bolca dolaşan, çoğu zaman güldüğümüz "zamları Bay Kemal yapıyor" videolarında konuşan vatandaşlar, buna gerçekten inanıyorlar. İnanıyorlar çünkü kafalarının bir köşesinde yarım yüzyıldan fazla bir süredir yürütülen propaganda hâlâ etkili. O vatandaşları, önyargılarından kurtaracak gelişmeyi, Millet İttifakı'nın DEVA ve Gelecek Partisi'ni de kapsayacak şekilde büyümesi sağlayabilir. Ve bir kez daha yazacağım: Seçmenin önüne tutarlı bir program ve o programı uygulayabileceği inancını seçmene verebilecek bir aday konmadan, bu tablonun değişmesi mümkün değil.
*****
BAY NEBATİ “ALTIN” AVINDA!..
“Dolar molar, bizim yollarımızı kesmez. Ama yastığınızın altında dolar, altın varsa, bunları bozdurun.”
‘Milli mücadele... Bağımsızlık... Dış güçler” derken... Bu masalların hepsi geliyor geliyor, ‘yastık altındaki altın ve dövizi bozdurmaya’ dayanıyor! Aynı masal üç buçuk yıldır sürüyor. Erdoğan 2019, 2020 ve 2021 yılında çeşitli defalar ve son olarak bundan üç hafta kadar önce dönüp dolaşıp aynı çağrıyı tekrarlıyor: “Yastık altındaki altın ve dövizleri bozdurun!” Ancak, kimsenin oralı olduğu yok!.. Varsa ki, bu kadar çağrı yaptığına göre var, kimse altınını ve dövizini yastık altından çıkartmıyor. Neden? “Çünkü, insanların ekonomiye ve siyasete, kısaca iktidara güveni artık yok!”
Bu çağrılar birbirini izlerken, bakılıyor ki, kimsenin kılı kıpırdamıyor, 20 Aralık 2021 akşamı bir karar alınıyor. Elinde dövizi bulunduranların TL’ye geçmeleri halinde, alacakları faizden vergi alınmayacağı ilan ediliyor. Ayrıca, o TL hesaplarına 'kur garantisi' tanınıyor. Böyle bir “ikram” var, çünkü kasada “döviz” yok. Bu kararın ardından bazı kişiler dövizden TL’ye geçiyor. 15 Ocak’ta Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati kur garantisi tanınan TL hesaplarında “131 milyar lira biriktiğini” açıklıyor. Nebati, Londra’da iş adamlarıyla görüşürken, kur garantili mevduat hesaplarına ilişkin: “Bu bir başarı hikâyesidir.”
Talihsizliğe bakın ki, aynı gün uluslararası değerlendirme şirketi Fitch, Türkiye’nin kredi notunu düşürüyor. Açıklamasında Nebati’nin “başarı hikâyesine” de yer veriyor Fitch: “Kur garantili mevduat toplam mevduatın yüzde 5.8’ine denk geliyor.”
Yani, Bay Nebati’nin ‘başarı hikâyesi”, şu anda yüzde 5.8!
ZİHNİ SİNİR PROJE
AKP’nin ne olduğu belli olmayan ekonomik politikaları sayesince, ekonomik kriz her geçen gün biraz daha derinleşirken, sahneye yeniden Nebati çıkıyor. Kim bilir bu kaçıncı program? Hiç birinin rasyonel ekonomik politikalarla ilgisi olmadığı için, hiç biri tutmuyor. Nebati yeniden başa dönüyor: “Yastık altındaki altınları bozdurun.”
Bu altınlar nasıl bozdurulacak? Nebati’nin formülü hazır: “Kuyumcular, bankaların yanı sıra, 1.500 noktada altın kabul edecek bürolar ya da kuyumcular açılıyor.”
Dört yıla yakındır aynı çağrıyı yapıyorsunuz, tek gram altın gelmemiş, hâlâ yeni kuyumcu büroları filan.. Enflasyonla mücadeleye gelince...
Gıda maddelerinde KDV yüzde 8’den yüzde 1’e indiriliyor. Soru şu: “Acaba gıda üreticileri ve marketler gıda fiyatlarını aynı miktarda düşürecek mi?”
Nebati buna çareyi çoktan buluyor: “Enflasyonla mücadele timi kuruyoruz.”
Ticaret Bakanlığı bünyesinde zaten böyle bir ekip yok mu?.. Enflasyonla mücadelede muhteşem ve akıllara durgunluk veren “altın avı, enflasyon timi, kefalet senedi…”
Allah sonumuzu hayretsin. Çünkü artık işimiz sadece dualara kaldı!