Cemaat ve tarikatlar Anayasal suç olmasına rağmen “torba kanunlarla” korunuyor
Geçen hafta, bir tıp fakültesi öğrencisinin yaşamak zorunda kaldığı yerdeki huzursuzluğunu kendi ağzından dinledik. Üzerine konuşulanlar, yapılan söylemler, düşünceler ne olursa olsun tek bir sonuç vardı: Enes’i kaybettik.
Tarikat ve cemaat yurtlarında kalan öğrencilerle yapılan söyleşilerde, öğrencilerin çoğu Enes’in veda mektubundakine benzer kaygıları dile getirdiler. Enes’in ölümüyle tekrar gündeme gelen cemaat ve tarikatların son durumu Spektrum portalında raporlaştırıldı.
İlk soru şu: Sosyal medyada ne yaptığımızı denetleyen, karar veren kurumların yanında öğrencilerin yatıp kalktığı ve hayatının çoğunu geçirmek zorunda kaldığı tarikat ve cemaat yurtlarına ilişkin devletin neden bir denetim mekanizması yok?
Soru iki: Tarikat ve cemaat yurtları bir nevi eğitim kurumları hâline gelmeye çalışırken hangi devlet kurumuna bağlı? Hangi mevzuatlar aracılığıyla bu yurtların kuruluşu yapılıyor? Hukuki dayanakları var mı?
SÖZDE KAPATILMIŞLARDI
Anayasa madde 174 ile “değiştirilemez inkılap kanunları” arasında yer alan “tekke ve zaviyeler” kapatılmıştı. Tarikatları yasaklayan ilgili 677 sayılı kanunla da; şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik ile bu unvan ve sıfatların kullanılması ile bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifası ve kıyafet giyilmesi men edilmişti.
Ne yazık ki cemaat ve tarikatlarla ilgili bu yasalara rağmen Türkiye’nin gerçekliği değişmedi, yasal olmasa da varlıkları devam etti. Mali açıdan Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından denetlenen cemaat, tarikat, tekke ve zaviyelerin kurduğu vakıf gibi sivil toplum kuruluşları halen eğitim ve öğretim açısından hiçbir denetlemeye tabi olmaksızın faaliyetlerini sürdürüyorlar.
DENETİM YETKİSİ KALDIRILDI
2012 itibarıyla denetleme imkânlarının nasıl yok edildiğine, cemaat/tarikatlara yasal olarak nasıl fiili bir meşruluk verildiğine ve bu kuruluşların siyasetle nasıl iç içe bir koruma altında kolayca hareketlerini devam ettirdiklerine gelince…
Anayasa madde 24’te açıkça belirtildiği üzere “Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında …” yapılması gerekmektedir.
Kur'an Eğitim ve Öğretimine Yönelik Kurslar ile Öğrenci Yurt ve Pansiyonları Yönetmeliği’nde yapılan 2012 değişikliğiyle kurslar ve bunların yurtlarında Millî Eğitim Bakanlığı’nın denetim yetkisi kaldırıldı. Artık bu kuruluşlardaki denetim “eğitim ve pedogoji” açısından değil, dinî olarak doğru bilgiler verilip verilmemesi üzerine kurgulandı. Oysa ki Millî Eğitim Temel Kanunu “Resmî, özel ve gönüllü her kuruluşun eğitimle ilgili faaliyetleri, Millî Eğitim amaçlarına uygunluğu bakımından Millî Eğitim Bakanlığı'nın denetimine tabi” olduğunu öngörmekteydi.
2012 yılında Millî Eğitim Bakanlığı’nın Kur'an kurslarını denetim görevine son verilmesi ve kurslardaki yaş sınırının kaldırılmasıyla bu yapıların açtıkları yasal-yasa dışı kurum sayıları hızla arttı.
4+4+4 olarak bilinen 6287 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle sistem tamamıyla yasa dışı dinî oluşumların lehine evrildi. Daha sonra bu kurumların açılmasındaki kısmi engeller de kalkmaya başladı. Son olarak da TCK madde 263 aracılığıyla kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açan/işleten kişilere hapis cezası kaldırıldı(!)
Ve bugün bizler, denetlenmeyen bu kuruluşlarda yaşananları ancak acı tecrübelerle öğreniyoruz. Ancak devletin eğitim ve yaşam hakkını korunma sorumluluğu olduğu da kimse tarafından unutulmamalı.
***
HER TARİKATIN WHATSAPP GRUBU VAR
Bir Yargıtay üyesinin itirafları, ülkenin cemaat ve tarikatlara nasıl teslim edildiğini göstermesi bakımından hem üzücü hem de tehlikenin boyutları açısından ilginç.
İşte o itiraflar:
FETÖ'nün yargı ve bürokrasideki yerini bugün iki tarikat doldurmuş durumda. Biri, Nakşibendiliğin İskenderpaşa Camisi kolu tarafından kurulan Hak-Yol Vakfı'nın yurtlarından yetişenler. Diğeri, Menzil'ciler… Ardından 'Okuyucu' ve 'Yazıcı' diye bilinen Nurcu cemaatler geliyor.
Yargıtay üyesine göre Hak-Yol yargıda egemenliğini ilan etti. HSK ve Danıştay'ı kontrol ediyor. Adalet Bakanlığı ve Yargıtay'da hayli etkin. Üyeleri arasında FETÖ ile bağlantılı kişiler olduğundan “Hak-FETÖ” olarak da tanımlanıyor.
Yargıtay üyesine göre yargıdaki her tarikat ve cemaatin kendi WhatsApp grupları var. Bu gruplarda haremlik selamlık toplantılar yapılıyor. Atamalara müdahale ediliyor.
Aynı Yargıtay üyesi 4 hakim savcı adayının kendisine gelerek, "Bize hangi gruba katılmamızı önerirsiniz?" dediğini üzülerek anlatıyor. Şöyle devam ediyor:
"Çok üzüldüğüm günlerden biriydi. Bana şunu sordular: 'Hangisine girelim? Gruplar var, cemaatler var, bize ne öneriyorsunuz?' Dedim ki: 'Devlete bağlı çalışın. Şimdi Hak-Yol güçlü olabilir. Daha önce de FETÖ güçlüydü. 30 yıl hakim savcılık yapacaksınız.' Bunu soracak kadar çaresizler. Çünkü bir grubun içindeyseniz, yanlış da yapsanız, hepsi sizi savunuyor. Gruptan değilseniz, isterseniz 24 saat çalışın, yaranamıyor, dışlanıyorsunuz."
***
'İZMİR’E DAİR TV…'
Şimdi bu ne diyeceksiniz?
Okuduğunuz gibi “İzmir’e Dair TV”; Youtube üzerinden önce İzmirlilere, sonra da tüm ülkeye yayın yapan İzmir sevdalılarının kurduğu bir internet televizyonu. Hani derler ya; “yaşadıklarımız, gördüklerimiz, okuduklarımız ve öğrendiklerimiz bizi biz yapar” diye; bu kanalın amacı da bu.
“İzmir’e Dair TV” geçtiğimiz ay tam da böyle bir ruhla yola çıktı. İzmir’in çok değerli ve müstesna “Dev Adamı” Erhan Gölbey önderliğinde bir grup İzmir sevdalısı, yaşadıkları topraklar için emeklerini birleştirmeye karar verdi ve bir araya geldiler.
Çok keyif alacağınızı, bir o kadar da İzmir’de yaşananları üstatlarının görüntülü olarak ilk ağızdan öğreneceğinizden emin olarak yazıyorum; Örneğin, Uşşakizade (Latife Hanım) Köşkü’nün uzun yıllar müdürlüğünü yapan Ahmet Gürel sizlere Atatürk’ü anlatacak.
İzmir’in en yeni kültür ve sanat haberlerini yılların gazetecisi Esat Erçetingöz’den öğreneceksiniz. İzmir’in tarihi ve turistik güzelliklerini usta rehber dostumuz Mehmet Gülümser’den dinleyeceksiniz.
Psikoloğundan diyetisyenine, nükte ustasından, spor yorumcusuna, sağlık sohbetlerine, kadın sorunlarından güncel konulara, edebiyata ve kitaba kadar alanında pek çok uzman “İzmir’e Dair TV’de” sizlerle birlikte olacak.
Bu insanların ve daha onlarcasının tek bir beklentileri var; birikimlerini bu şehrin insanlarıyla paylaşmak.
Kimler derseniz?
Safiye Takık, Yelda Çetiner, Nurhan Ertuğrul, Birhan Başak, Işın Sayın, Ceylin Aydınay, Mustafa Apak, Erdal Taşkıran, Aydan Kumral Yümer, Kutay Ürkmen, Leyla Koç Somer, Selda Meriç, Bilge Keykubat, Didem Çavuşlu, Selda Kezer, Salim Yılmaz, Murat Şeker, Merve Baykan Egeli, Nilay Alpbaz ve Sinem Aksoy, şimdilik sizlerle birlikte olacak değerli İzmirliler. İnanıyorum ki gerisi gelecek, bu gruba yeni üstat isimler katılacaktır.
Youtube’tan izlemenizi tavsiye ederim, İnanıyorum ki, çok keyif alacaksınız ve belki de kendi kendinize soracaksınız; “Ben niye yokum?..”