Dünyanın ilk misyoner teşkilatı 1649 tarihinde İngiltere’de kurulmuştur. İngiltere kendi sömürgelerine veya sömürmek isteyip de ulaşamadığı ülkelere çeşitli ad ve görevde misyonerler göndermeye başlamıştır.

Whatsapp Image 2024 07 11 At 10.55.12

19'uncu yüzyıl sonunda misyonerlerin sayısı 7 bine ulaşmıştır. İngiliz, Fransız ve Amerikalı misyonerler ilk önce Türkleri Hıristiyan yapma gayretine kapılarsa da Anadolu’nun yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, emperyalist ülke misyonerleri için güzel bir çekim alanı oluşturmuştur.

Türkiye’ye gelen ilk İngiliz protestan misyonerlerin, 1804’te kurulan ‘British and Foreign Bible Society’e bağlı oldukları bilinir. ABD’li misyonerler ise 1826 tarihinden itibaren ilk defa Anadolu’da görülmüştür. Onların, Anadolu’da çıkan ilk Ermeni isyanlarının, yönlendiricileri olduklarını ilerde okuyacağımız belgelerden anlayacağız.

İLK YABANCI OKULU

Anadolu’da ilk yabancı okul Fransız misyonerleri tarafından açılan ‘Saint Benoit’dir. 1834 tarihinde, Beyoğlu’nda açılan ilk Ermeni Lisesi, kuruluş amacı dışında çalıştığı için, Ermeni Patriği’nin şikâyeti üzerine hükümetçe kapatılmıştır. 1914 yılında ise Anadolu’da eğitimde bulunan 707 yabancı okulun ülke olarak dağılımı şöyledir: 465’i Amerikan, 83’ü İngiliz, 72’si Fransız, 44’ü Rus (Beyrut), 24’ü İtalyan, 7’şer Almanya ve Avusturya, 3’ü Yunan (İzmir).   

1861 yılında, Cristopher Robert, İstanbul’da Robert Koleji’ni kurmuştur. Misyonerler, yaptıkları etkin ve yoğun çalışmaların sonucunda hedeflerine ulaştıklarını şu cümlelerle ifade etmişlerdir: “Biz Bulgar milliyetçilerini Robert Koleji’nde yetiştirdik.”

1886 tarihinde Amerikan misyonerlerce kurulan Merzifon Koleji, kuruluşunun altıncı yılında, Ermeni milliyetçilerinin yetişme merkezi haline gelmiştir. 1921 yılında yapılan bir aramada, Merzifon’daki Amerikan Hastanesi’yle kolej içerisinde toprak altında gizli yollar ve depolar bulunduğu ve silahların ve cephanelerin buraya gizlendiği ortaya çıkmıştır.

ANADOLU’DA NÜFUS SAYIMI

Burada önemle bilinmesinde fayda olan bir konu da, sayım sonuçlarını yayınlayan İstatistik Genel Müdürlüğü’nün ilk başkanı Fethi Franko isimli bir musevidir. 1892 yılında kurulan bu kurumun ikinci başkanı Migırdıç Şinabyan, 1897-1903 tarihleri arasında bu görevde kalmıştır. Sonra yerini Robert isimli bir Amerikalıya bırakmış, o da 1908’e kadar bu görevi yerine getirmiştir.

Türkiye’deki Ermeni Nüfusu (1914 yılı resmi verilerine göre), Patrikhane'ye göre 1 milyon 780 bin ila 3 milyon; Osmanlı İmparatorluğu verilerine göre 1 milyon 160 bin ila 1 milyon 300 bindir. 1914 yılında Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermeni nüfusun yaklaşık 1 milyon 300 bin olduğu İstatistik Genel Müdürlüğü’nce kabul edilmiştir.

ERMENİLERİN BAŞKALDIRIŞI 

Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya yenilgisinden sonra imzaladığı 1774 ‘Küçük Kaynarca Antlaşması’yla Rusya, Osmanlı Ortodoksları üzerinde söz sahibi olmuştur. Antlaşma ile Kırım Osmanlı’dan bağımsızlaşıyor ve Rusya topraklarına katılıyordu. Ayrıca Karadeniz ve Akdeniz Rus gemilerine açılıyor, Karadeniz’deki Osmanlı egemenliği son buluyordu.

Osmanlı Devleti’nin zamanından önce dağılmasını kendi çıkarları açısından tehlikeli bulan Fransa ve İngiltere, Türk yöneticileri bu yönde teşvik ederek Osmanlı’nın bir an önce Avrupa medeniyeti ve devletleri genel hukuku içerisinde yerini almasını telkin etmişlerdir. Onun için önce 1839’da Tanzimat, sonra da 1856’da Islahat Fermanı ilan edilmiştir.

Osmanlı Devleti, uzun süren yenilgilerden sonra ‘Kırım Savaşı’nın galip devleti olarak ‘Paris Konferansı’na katılmıştır. 30 Mart 1856 tarihinde imzalanan Paris Antlaşması Balkan Hıristiyanlarının ayrıcalıklarının genişletilmesini içeriyordu.

Ermenilerin büyük beklentilerle gittiği ‘Berlin Konferansı’, 13 Haziran 1878’de gerçekleşmiştir. Konferansta, Ermeni sorunu uluslararası bir konu olarak daha da karmaşık bir hal almıştır. Berlin’de özerk bir Ermenistan devleti kurulması da tartışılmış ancak bu öneri kabul edilmemiştir.

Rus orduları Trakya’dan Yeşilköy’e kadar gelerek İstanbul’un kapılarına dayanmıştır. Doğu’da ise Rus orduları Erzurum’a kadar ilerlemiştir. Ancak Rusya, bu aşamada bağımsız bir Ermeni devletinden çok, ‘Ermenisiz bir Ermenistan’dan yanaydı. Bu istem, birçok üst düzey Rus devlet adamınca defalarca tekrarlanmıştır. Anadolu’nun yeraltı zenginliği karşısında, Ermenisiz bir Ermenistan sadece Rusların değil tüm emperyalist ülkelerin özlemiydi. Bu özlem, bugün de devam etmektedir. 

ERMENİ CEMİYETLERİ

'Ayastefanos' ve 'Berlin Antlaşmaları' ile Balkan Hıristiyan topluluklarından Romanya, Sırbistan ve Karadağ bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Bulgaristan ise özerk ve sınırları geniş bir prenslik olarak bağımsızlığa çok daha yaklaşmıştır. Bu arada Ermeniler de değişik adlarla bir takım dernekler kurup örgütlenmeye başlamışlardır. Kurulan bu cemiyetleri, kuruluş amaçlarına göre inceleyelim.

Karahaç Cemiyeti, Armenakan Partisi, Hınçak Komitesi, Taşnak komitesi, Fedai Hareketi, Namses Gurubu.

1890 tarihinde Tiflis’te kurulan Ermeni İhtilal Cemiyeti’nin kısa adı Taşnak’dır. İstanbul, Trabzon ve Van Taşnak Komitelerinin ortak yayınladığı ilk kanlı emir ise;

“Türkü, Kürdü her yerde, her türlü şartlarda vur. Gericileri, hainleri, sözünden dönenleri, hafiyeleri öldür, intikam al” olmuştur.

Osmanlı tebası olarak, yüzlerce yıl Türklerle beraber yaşayan Ermeniler, “Sadık Millet” ünvanı alarak ayrıcalıklara kavuştuktan sonra ne oldu da Anadolu’nun her yanı kana bulandı? Makalemizin başında, Türkiye’ye gelen İngiliz Protestan misyonerler ve ABD’li misyonerleri anlattık. Misyonerlerin, katkı adıyla ülkemizde yaptıkları tüm çalışmalar; din, toprak, maden ve de tarihi eser kaçakçılığı olarak, bağlı ülkelere dönmüştür. Atatürk’ün; “Yurtta Barış, Dünyada Barış” sözünü unutmayalım. Saygı ile...