15 Mayıs 1919 günü emperyalizmin oyuncağı olan Yunanlılar İzmir’e çıkmıştır. Mustafa Kemal Paşa, annesinin Şişli’deki evinde yaptığı çalışmalar sırasında, Anadolu’dan gelen subaylardan Anadolu’nun son durumu hakkında bilgi almaktadır. Aldığı bilgiler de hiç iç açıcı değildi. Anadolu’da tam bir anarşi hüküm sürüyor, Babıâli taşra teşkilatını sanki unutmuş ve onunla hiç meşgul olmuyordu.
Mahalli idareler hantal ve beceriksiz, her türlü kurum, başıboşluk nedeniyle kökünden sarsılmıştı. Particilik kavgaları almış yürümüş, en küçük bir kasabada bile ittihatçılık ve itilafçılık mücadeleleri vardı. Düşmanlar bundan memnuniyet duyuyor ve bir kısım hain memurlarla işbirliği yaparak anarşiyi körüklüyorlardı. İstanbul basını ciddi bir subay, özellikle kurmay subay düşmanlığı başlatmıştı diyen Ali Fuat Paşa, o günleri şöyle anlatıyordu:
“Mustafa Kemal Paşa’nın Şişli’deki evinde yaptığımız sohbet ve görüşmelerde, Milli mukavemeti İstanbul’dan değil, Anadolu’dan idare etmenin gerekli olduğunu anladık. Birçok yüksek mevki sahibi kişiyle görüşülmüş ve konuşulmuştu. İçlerinde yalnız eski Deniz Bakanı Rauf, Jandarma Genel Kumandanı Albay Refet Beylerle bazı ordu kumandanları ve kurmay başkanları Anadolu’da fiili olarak vazife almayı kabul etmişlerdi. Diğerleri aynı cesareti gösteremiyorlar, kararsızlık gösteriyor, türlü türlü görüşler ileri sürüyorlardı.”
Mustafa Kemal Paşa Şişli’deki evinde Harbiye Bakanlığında müsteşar olarak görevli İsmet (İnönü) Bey’le de görüşmüştü. İsmet Bey, Paris’te yapılacak barış konferansı için gerekli belgeleri hazırlıyor ve buraya gönderilecek Türk heyetine üye seçilebileceğini tahmin ediyordu. Mustafa Kemal Paşa, İsmet Bey’i masa üzerine yaydığı bir haritanın başına getirerek şunları sordu:
“Anadolu’ya gitmek için en iyi yol hangisidir ve bir direniş hareketine girişmek için en elverişli bölge hangisidir?”
İsmet Bey dikkatle haritayı inceledikten sonra:
“Demek kararınızı verdiniz” dedi ve ilave etti:
“Anadolu’ya gitmek için bir sürü yol ve bir sürü de yer var. Ne yapacağınızı bana ne zaman söyleyeceksiniz?”
Bu soru üzerine Mustafa Kemal Paşa arkadaşına:
“Zamanı gelince” diye cevabını verdi.
1919 Senesi Mayıs’ının 19. Günü Samsun’a Çıktım
Dokuzuncu Ordu Kıtaları Müfettişi, Padişahın Fahri Yaveri Tuğgeneral Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a yöredeki asayişi sağlamak için gelmişti. Samsun’dan Erzurum’a, ama kurtuluşa doğru yapacağı yolculuğu Mustafa Kemal Paşa’dan dinleyelim:
‘1919 senesi Mayıs’ının 19. günü Samsun’a çıktım.’ Bu sözler sadece Mustafa Kemal Paşa için değil, yeni Türk Devletinin kuruluşu için de çok önem taşımaktaydı. Mustafa Kemal Paşa İstanbul’da bulunduğu yaklaşık 6 ay boyunca Anadolu’ya resmî bir görevle geçebilmenin yollarını aramıştır. Şayet bu yolla Anadolu’ya geçemeseydi, bir Türk aydını, bir Türk subayı olarak da geçmeyi plânlamıştı.
Mustafa Kemal Paşa, Samsun’da bulunduğu süre içinde birçok kolordu komutanları ile ilişki kurmayı gerçekleştirmişti. Böylece girişeceği hareketin kimlerle birlikte yürütülebileceğini tespit etmiş oluyordu. Samsun’da kalmaktansa seksen kilometre kadar içerde bulunan Havza’ya geçmeyi daha uygun bulmuş ve 25 Mayıs 1919 günü Havza’ya varmıştır. İzmir’e, Manisa’ya ve Aydın’a düşmanın girmesi karşısında Türk ulusunun büyük bir tepki göstermesini sağlamak istiyordu.
ABD’nin Ermeni Manda Talebinin Yerinde İncelemesi
30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan, Mondros Mütarekesi’nden sonra, İtilaf Devletleri birer birer İstanbul’a ‘Yüksek Komiser’ atamışlardır. 12 Ağustos 1919 tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri Amiral Mark L. Bristol’u İstanbul’a temsilci olarak atamıştır. Amerika’daki Ermeniler ve Ermeni yanlısı misyonerler, ABD Başkanı Wilson’u, Doğu Anadolu’da Amerika mandası (koruma) altında bir Ermenistan Devleti kurulması yönünde etkilemişlerdir. Başkan Wilson, Ermenilerin manda istemini yerinde incelenmek için Yüksek Komiser Amiral Bristol’u görevlendirmiştir. Amiral Bristol, olayları yerinde incelemesi için, General James G. Harbord’ı seçmiştir.
Anadolu’da kongrelerin yapıldığını öğrenen Gnl. Harbord, İstanbul’da ‘Kuvay-i Milliyeci’lerle tanışmıştır. Yol güzergâhlarını soran Kuvay-ı Milliyeci’ler, kendilerine, istediği bilgileri sağlamakta yardımcı olunacağı ve heyetin gidişinden de memnunluk duyacağını bildirmişlerdi. Kuvvacı’ların önerisi ise, Sivas’ta Kongre çalışması yapan Mustafa Kemal Paşa ile tanışmalarının uygun olacağıdır.
Sivas Kongresi ve General Harbord’ın Mustafa Kemal Paşa ile Tanışması
Gnl. Harbord’ın başında bulunduğu ekip Kafkasya ve Anadolu’da geçirdiği 30 gün içinde; Türk, Ermeni, Yunan, Tatar, Gürcü, Rus, İranlı, Yahudi, Arap, İngiliz, Fransız ve gittikleri yerlerde yerleşmiş olan Amerikalılarla görüşmüşlerdir. Bu ekibinin en ilginç buluşması, 20 Eylül 1919 günü, Sivas’ta Temsilciler Heyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa ile olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa ile Gnl. Harbord, Ermeni ve mandaterlik konusunu uzun uzun konuşmuşlardır. Gnl. Harbord, Anadolu’da yaptığı geziyle ilgili raporunun giriş kısmında; ‘Sivas ve Erzurum’daki milli hareketin ağır başlı ve olaylara hâkim olan liderleri ile görüştük’ diye başlıyordu. Mustafa Kemal Paşa’dan bu etkileniş, Gnl. Harbord’ın hazırladığı tüm rapora yansıdığı görülecektir.
Gnl. Harbord, Mustafa Kemal Paşa’ya:
“Anadolu’daki bu çabanızın başarısız olması halinde, ne yapmayı düşünüyorsunuz” diye sormuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın yanıtı şöyle olmuştur:
“Bir millet varlığını korumak ve bağımsızlığını sağlamak için akla gelebilecek her türlü girişimi ve özveriyi gösterdikten sonra, başarılı olur. Ya başarılı olamazsa demek, o milletin ölmüş olduğuna baştan kabullenmek demektir. Dolayısıyla, millet yaşadıkça ve özveriyle girişimlerini sürdürdükçe başarısızlık söz konusu olamaz.
Mustafa Kemal Paşa Amerikan Gnl. Harbord’la yaptığı temasları şöyle tekrarlar:
“Bret-Litovsk Antlaşmasının yapılmasından sonra Rusların Doğu vilayetlerimizi boşaltmaya başladıkları sırada Ermeni çetelerinin yapmış oldukları katliam ve yıkımlar yeteri derecede herkesin bilgisi içerisindedir.
Generali Harbord, Sivas’ta benimle görüştükten sonra bu bölgeleri ziyaret ederek ve buralarda Ermeni çetelerinin davranışları konusunda ayrıntılı gözlemlerde bulunmuştur. Daha sonra kendisine bu konuda anlatmış olduğum şeylerin doğru olduğunu bana yazan General Harbord, Amerikan kamuoyunun kendisinden faydalı bilgi sağlayabileceği bir tanığımızdır. Taşnaklar, daha sonra da Kars ve Oltu bölgelerinde Alexandropol Antlaşması’nın yapılmasına kadar cinayetlerine devam etmişlerdir.”