Dolar kuru tırmanışını sürdürüyor.
‘’Babalar gibi satacağız’’ mottolu ekonomi(!)
geldiği noktada tepetaklak.
Herkes, Türk Lirası’nın hızlı değer kaybının şokunda, artışın faturalarına nasıl
yansıyacağını düşünmekte. Devletin tepesi, kan ağlayan ahaliye
‘’dövizlerini bozdurun’’ çağrısında. Döviz bürolarının fiyatlamaları fahiş noktada.
(Normalde 5-10 kuruş olması gereken alış-satış farkı 1 TL.)
İlgili bakan, kur artışının ‘’çok net bir saldırı olduğunu, mevduatlara el konulmayacağını’’ açıklama gereği duyuyor gece yarısı. Merkez Bankası da toplam 10 maddelik TL ve döviz
likiditesinde uygulayacağı kuralları deklare ediyor. Cari açık, dış borçlar derken, paramız pul olurken Hariciye Bakanımız ‘’AVM ve beton cenneti’’ Türkiye’yi ‘’dünyada yatırım yapmaya en uygun ülke’’ ilan ediyor!
Geçen yıl ‘’deve sidiği şifadır’’ fetvasıyla gündem olan İlahiyatçı şimdi de ‘’Elinde dövizi, altını olanların bozdurup TL’ye çevirmesi farzdır’’ diyebiliyor. Vergilerin artacağından, zamların yağacağından, işsizliğin tavan yapacağından, ücretlerin düşeceğinden, bu nedenle ocakların söneceğinden bahseden yok!
Vah ülkem vah!..
***
Uğur Dündar Usta’nın tweetindeki, ülkemde kazandıkları milyarları yurt dışındaki
vergi cennetlerine aktarıp off shore şirketlere ‘’yığanlardan’’... ABD’de ya da İngiltere’de aldıkları mülklere ‘’servet yatıranlardan’’... Hani Londra’da sokak ‘’satın alanlardan’’…
Lira başaşağı çakılırken, dünyadaki para birimleri karşısında önlenmeyen düşüş yaşarken;
10 yılda devletten 800 milyar dolar ihale alan ‘’işadamlarından’’… ‘’Tık’’ yok!..
(Köprü, tünel, yol, hastane, havaalanı ihalelerini -dolar bazlı- alanlardan söz ediyoruz.)
Mesela mevduatlarının ne kadarı dövizde, ne kadarı TL’de açıklasalar da öğrensek.
(Acaba dolarlı ihale taahhütlerinden feragat etmişler midir?)
Bu ‘’ses vermeyenlerle’’ mi ‘’hepimiz aynı gemideyiz?’’ Olsak olsak ‘’aynı filikada oluruz!’’.
Bizim o gemilere binecek/ satın alacak paramız yok ki!..
***
Evet; otoriter politikalarla yıllardır ülke kötü yönetiliyor. Cumhuriyet değerleri altüst edilmiş.
Toplumda inatlaşma, kutuplaşma had safhada. Dış siyasetimiz yanlış. Üretim yok. Hukuk askıda! Liyakatsızlık almış başını gidiyor. İsraf büyük. Bütün bunların müsebbibinin muhalefet olduğunu her gece ekranlardaki ‘’kadrolu konuklar’’ iddia ediyor. (Ülke yangın yeri, umurlarına değil.)
Dostlar!
Dolar yükseliyor diye sevinmek, yurtseverlik değildir! Sarmaldan çıkacak akılcı çözümler mutlaka geliştirilmeli. ABD politikasını, salt rahip üzerine değil ‘’İran ambargosuna uymamızı’’
istemeleri üzerine okumak gerekiyor.(Rahip, iktidarın tek kozu sanki!)
Bu memleket, aydınlık ve güzel Türkiye bizim!
Avuçiçi kadar kalsa da umut bizim!
***
Yazıyı yine şiire; Ataol Behramoğlu’nun ‘’Türkiye,
Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum’’ndaki dizelerine sığınıp bitirelim;
‘’Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Boynu bükük ay çiçeği
Şiirin ve aşkın geleceği
Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Dağ rüzgarı, portakal balı
Alçak gönüllü, hünerli, sevdalı
Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Yazgısı kara yazılmış gelin
Kurumuş sütü memelerinin
Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Harlı bir ateş gibi derinde yanan
Haramilerin elinde bulunan
Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Güngörmüş, bilge toprağım
Yunus, Pir Sultan ve Nazım
Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Bozlat, ağıt, halay ve zeybek
Dumanı üstünde ekmek
Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Yüzü kırış kırış anam
Ağlayan narım, gülen ayvam
Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Asmaların üstünde gün ışığı
En güzel geleceğin yakışığı
Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Zinciri altında kımıldayan
Bitecek sanıldığı yerde başlayan’’