Bildirilerinde yer alan “Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir” gibi ifadeler nedeniyle gözaltına alınan ve yargılanan amirallerin haklı olduklarının mahkeme gününde apaçık ortaya çıkması, ilahi adalet olabilir mi? İktidarın değişmesinin ardından vatansever amirallerimizin birer madalya ile onurlandırılmaları gerektiğini düşünüyor ve vatansever bir Atatürkçü olarak, Ukrayna’da yaşananlardan yola çıkarak, kanıtlar eşliğinde, bazı saptamalarda ve uyarılarda bulunmak istiyorum.

***

Türkiye’de de tıpkı Ukrayna’da olduğu gibi bir ABD planı uyarınca, Erdoğan’ın önderliğinde AKP’nin kurulmasına 23 yıl önce karar verilmiştir. Erol Mütercimler’in anlattığı ve yalanlanmayan bilgilere göre (Youtube - AKP'nin Kuruluş Günü ve Ekibi Amerika), 24 Ekim 1999’da Avukat Münci İnci’nin evindeki kalabalık toplantıya, Amerikan Konsolos Yardımcısı Schertz ile Tuğrul Türkeş el ele gelmiş ve burada Erdoğan’ın başbakan olacağı açıkça dile getirilmiş. 3 yıl sonra, 2002’de, Bahçeli’nin erken seçim istemiyle DSP-MHP-ANAP koalisyonunu bozmasıyla, bu plan gerçekleşmiş; ardından FETÖ ile AKP’nin işbirliği ile Atatürkçülerin tasfiye süreci başlamıştır. Ergenekon kumpasının başladığı 2008 yılında yazılan ABD/İsveç ortak yapımı ‘İki Kutba Ayrılmış Bir Türkiye için Beklentiler: Laik ve Üniter Bir Gelecek mi?’ başlıklı 78 sayfalık raporun 71 ve 72. sayfalarında, ‘2014’te cumhurbaşkanı olacak Erdoğan’ın daha sonra ikinci kez seçileceği’ öngörüsünden hemen sonra, Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’ndan istifaya ‘ikna edileceği’ ve yerini Kılıçdaroğlu’nun alacağı da yazıyor ve bu öngörü rapordan bir buçuk yıl sonra FETÖ’nün seks kaseti ile gerçekleşti.

Şimdi soralım: 17-25 Aralık 2013 skandalları sonrası iyice yıpranmış Erdoğan’ın karşısına 2014 Haziran’ında Ekmeleddin gibi zayıf bir adayı ‘Ekmek için Ekmeleddin’ gibi saçma bir sloganla çıkartan, “Tıpış tıpış sandığa gidip oy vereceksiniz” diyen Kılıçdaroğlu’nun amacı, ABD raporundaki ‘Erdoğan 2014’te Cumhurbaşkanı olacak’ ifadesinin yerine getirilmesi olabilir mi? 6 Nisan 2014’te Haber Ekspres’te yazdığım ‘Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı olur mu?’ başlıklı yazımda, Ankara’da belediye seçimini muhtemelen kazanmış Yavaş için, “...oylar yeniden sayılmaz ve hakkının yendiği şüpheleri giderilmezse, mağduru destekleyen halkın seçeceği cumhurbaşkanlığı için biçilmiş kaftan olabilir” diye yazmıştım ve mağdurluk konusundaki düşüncem, Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasına karşın tekrar edilen son İstanbul seçimlerinde kanıtlandı. 2014’teki seçimde yüzde 51.79 oy alan Erdoğan ilk turda seçilirken, Ekmeleddin yüzde 38.44, Selahattin Demirtaş yüzde 9.76 oy almıştı. Yani Mansur Yavaş aday gösterilse, Erdoğan kesinlikle ilk turda seçilemeyecekti ve Yavaş’ın ikinci turda seçilme şansı çok yüksekti. “Ekmeleddin seçilemezse bedelini öderim” diyen ve 8 yıldır çekilen işkencenin en büyük sorumlusu olan Kılıçdaroğlu, hiçbir bedel ödemedi. Bugün, kamuoyu yoklamaları Mansur Yavaş’ın yüksek bir oy oranı ile ilk turda seçileceğini göstermesine karşın, aday olmak istiyor.

Ukrayna’da yaşananlar, ülkeyi yöneten liderlerin ne kadar önemli olduğunu kanıtladı. 9 kez seçim kaybeden ve hiçbir başarısı olmayan Kılıçdaroğlu aday olursa, bir kez daha kaybetme olasılığı çok yüksek. ABD’nin değil, Türkiye’nin kazanmasını istiyorsanız, lütfen sesinizi yükseltin, bir 8 yıl daha kaybetmeyelim.

2008 tarihli ABD raporunun 72’nci sayfasında laiklerin, yani Atatürkçülerin, siyasi olarak marjinalize edileceği, yani önemsizleştirileceği de yazılı. Bu durumda ‘Yeni CHP’ safsatası ile CHP’den uzaklaştırılan Onur Öymen gibi değerli Atatürkçülerin de siyasete dönmeleri çok önemli.

Atatürk'ün “Yurtta barış, dünyada barış” sloganını haykıran insan sayısı arttıkça, ‘Dünya’ daha yaşanabilir bir yer olacaktır. Sedef Kabaş’a özgürlük…