İzmir’in özelliklerinden biri, ülkemizde ilk köy tiyatrosunun kurulduğu il olması. 90 yıl olmuş Bademler Köy Tiyatrosu ilk oyununu sahnelediğinden bu yana. Selanik’ten Mustafa Kemal’in arkadaşı Mustafa Anarat’ın 1928 yılında Bademler İlkokulu’na öğretmen olarak atanması fitili ateşleyen kıvılcım olmuş ve 1933 yılında tiyatronun ilk oyunu Bademler köy meydanında sahnelenmiş. Tiyatronun ünü “Susuz Yaz”ın Bademler’de çekilmesinin ardından ülkeye yayılmış, Kenterler’in öncülüğünde köye bir tiyatro salonu kazandırılmıştı. Bademler’in ardından Türkiye’nin farklı bölgelerindeki -özellikle Ege ve Akdeniz’deki- köylerde köy tiyatrolarının kurulduğunu biliyoruz.

Köylülerin gündelik uğraşlarının yanı sıra, gönüllü olarak katıldığı bu etkinliklerin amacı profesyonel tiyatrocu yetiştirmek değil, onlara bir sosyalleşme, kendini ifade etme olanağı sağlamasıydı. Seferihisar’daki belediye başkanlığı döneminde Vedat Murat Güzel’in köy tiyatrosu girişimine destek veren Tunç Soyer, Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda Güzel’in çalışmalarının İzmir ilçelerinde yaygınlaştırılmasını sağladı. Geçen yıl da bu çalışmalar bir festival kapsamında sergilendi. 

HHH

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2. Köy Tiyatroları Festivali’nde, Ulamış, Yelki, Germiyan, Bademli, Ürkmez (Kadın Tiyatrosu), Yenibağarası, Kozak Yukarıköy, Belenbaşı, Konaklı köy tiyatrolarının yanı sıra Onur konuğu olarak Bademler Köy Tiyatrosu birer oyun sergilediler. Programda söyleşi ve atölyelerin yanı sıra, “Bizim Köyde Şenlik Var” belgeselinin gösterimi de yer almıştı. Vedat Murat Güzel’in moderatörlüğünde “Köyde yaşam ve Sanat” başlıklı panelin konuşmacılarından S.S. İzmir Köy Koop Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer, köy tiyatroları deneyiminin Köy Enstitüleri projesi ile ortaklaştığı ideallerini, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Fahri Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş Köy Enstitüleri’nin kuruluşundan kapanışına dek serüvenini ve bu serüvenin kahramanlarını anlattı.

Panelde, sanatçı arkadaşım Doğa Rutkay “Çocukluk yıllarımda oyun arkadaşlarım Aziz Nesin, Can Yücel, Ahmet Piriştina ve onların çocukları ile AST oyuncularıydı. Dünya görüşümü tiyatronun içinde büyümeme borçluyum” diyor; antropoloji uzmanı Prof. Dr. Emine Onaran İncirlioğlu, Anadolu köylerinde yaptığı araştırmalar sırasında katıldığı düğünlerdeki performanslar ve cenaze törenlerindeki ‘ağıtçı’lardan söz ederken,“köylerde tiyatronun gündelik hayatın bir parçası olduğuna”, “sanat ile zanaat arasındaki hiyerarşik ilişkinin yanlışlığına” ve “toplumda kadının işlevinin küçümsenmesinin siyasi bir şey olduğunu”  vurguluyordu.

Shakespeare’in dediği gibi “yeryüzü bir sahne” gerçekten de… Bu sahnede görevlerini en iyi biçimde yapan Hasan Ali Yücel, Tonguç öğretmen gibi ustalara ve onların mirasına sahip çıkanlara ne kadar teşekkür etsek az…