Aynı senaryo yine pişirilip önümüze konuldu ve iki-üç mankafa milli eğitimci, görev yaptıkları ilçelerde, yine birkaç belediye başkanı Hristiyan adeti diye yılbaşı kutlama ve süslemelerini yasakladı.

İnanın harbi mankafa bunlar.

Ne kadar yazsan-çizsen de, okumadıkları, okumak nedir bilmedikleri için, imamın, onun bunun söylediklerine inanıyorlar gariplerim. Sonra da saçma-sapan söylemler!

Aksine… Tarihçilere göre yılbaşı kutlamaları Türklerden Hristiyanlara geçmiştir. Yani; Hristiyan toplumunun, Hunlar'ın Avrupa’ya gelişlerinden sonra bu geleneği görerek almış oldukları ve bu geleneğin İsa’nın doğumu ile ilgili değil de “Güneşin Yeniden Doğuşu” ile ilgili olduğu tezi geçerlidir.
Net olarak söylüyorum; “Yılbaşı kutlamaları asla ve asla bir Hristiyan geleneği değildir…”

Çünkü;

Hristiyanlık dini takvimine göre, en önemli iki dinî bayramı; “Christmas” (yani Noel) ve “Paskalya”dır. (Yumurta Bayramı da denir)

Bunlardan Christmas, 25 Aralık’ta kutlanır ve Hazreti İsa’nın doğum günüdür. “Milât Bayramı” ya da “Kutsal Doğuş” olarak da adlandırılır. Bu bayram, tüm Hristiyan ülkelerde yılbaşı ile birlikte, uzunca bir tatil dönemini de kapsar ve yılbaşı tatili ile birleşir. Tıpkı bizde bazen 9 güne kadar çıkan Ramazan ve Kurban bayramlarını dikkate alırsak, yılbaşı sadece Christmas’ın devamı ve sene sonuna denk gelen bir tatilden ibarettir.

Hristiyanlar için dini-manevi ve sosyal olarak önemli olan 1 Ocak yılbaşı değil, Christmas’a denk gelen 25 Aralık’tır.

Durum bu kadar açık ve net iken, ülkemizde yılbaşı kutlamalarına genelde belli bir kesim tarafından tepki verilmektedir. Anlamsızdır, cahillik ve bilgisizliktir.

Haaaa, bana yılbaşlarında birçok insanda alışkanlık haline gelen aşırı alkol tüketimine duyulan tepki nedeniyle bu karşı-çıkış ifade edilse bile; o da hariçten gazel okumaktır.

Yılbaşı eski Türk geleneğidir

Tarihçiler, “yılbaşı kutlamalarını” eski Türklere dayandırır ve yılbaşı kutlamalarının Türkler'in tek tanrılı döneminden alınmış olduğunu, “Yeniden Doğuş Bayramı” şeklinde kutlandığını ortaya koymaktadır.

Eski Türkler'de Nar Güneş’tir, Dugan da Doğandır.

Bu suretle doğan güneşi simgelemektedir ki Güneş de eski inanışlarda en büyük simge ve tapılandır. 22 Aralık’tan sonra gelen ilk dolunayda kutlanan “Nardugan Bayramı” ile halen devam eden bazı gelenekler de eşleşir. Günümüzde de uygulanan bir geleneğe göre senenin başladığı dakikalarda evin kapısında nar kırmak ve bozuk para atmak bu eski geleneklerden biridir.

Yılın ilk iş gününde işyerini açtığında da bu gelenek tekrarlanır. Nar kutsal meyve kabul edilir.

“Nar”, zaten insanlık tarihi süresince bereket ve düzeni temsil eden ve incelendiğinde yapısı ve katmanları açısından belki de en enteresan meyvedir. İçindeki tanelerin çokluğu ile bereket, sıra sıra dizilmiş taneler ile de düzen simgelenir. Bu nedenle hem dinî açıdan hem de masonluk gibi ezoterik topluluklarda bereket ve düzen temsili açısından simgeliği kabul edilmiş müstesna bir meyvedir.
Dini inanç olarak görmek yanlış. Ve Yılbaşı; dünya genelindeki farklı din ve inanışlardaki insanlar arasında, umutla beklenen günlerin sevincini yaşamak adına farklı şekillerde kutlanır. Bu kutlamanın bir yerine dini bir inanç yerleştirmek herkesin kendi kararıdır. Kişi bu konuda özgüdür.

Eski Türkler'de, yeni senenin karşılanması önemli bir olguydu. Hatta bahçelerdeki ağaçlara yiyecek asmak ve bu suretle olmayanlarla paylaşmak geleneği bile vardı.

Uzakdoğu’da ise geçmişte ve halen her yeni senenin karşılanması için yapılan kutlamaların ne kadar abartılı olduğunu görebilirsiniz.

Şimdi biraz daha sıkı durun ve o Mankafalar’a anlatın;

Yılbaşı kutlamaları Türkler'den Hristiyanlara geçmiştir. Yani; Hristiyan toplumunun, Hunlar'ın Avrupa’ya gelişlerinden sonra bu geleneği görerek almış oldukları ve bu geleneğin İsa’nın doğumu ile ilgili değil de “Güneşin Yeniden Doğuşu” ile ilgili olduğu tezini görmekteyiz.
Çam ağacı süslemeye gelince…

Önce eski Türkler'de olduğu gibi insanlar bahçelerindeki ağaçları süslemişler ve ağaçlara elma nar gibi meyveler asmışlardır. Evin içinde çam ağacı süslemekle ilgili olarak ise bazı kaynaklarda bu geleneğin ilk olarak 1605’te Almanya’da görüldüğü ve oradan Fransa’ya ve diğer batı ülkelerine geçtiği ifade edilir.
Zaman içinde 25 Aralık Christmas ile yılbaşı tatilleri birleşmiş, zamanla buna bir de Christmas’ın ana konusu olan ve İsa’nın doğumu ile hiç alakası olmayan Noel Baba (Santa Claus) efsanesi de eklenince ortaya uzunca bir tatil çıkmıştır.

Tüm dinlerde, inançları ne olursa olsun tüm topluluklarda yeni yıl sevinçle ve umutla karşılanır. Uzakdoğu gibi Hristiyan olmayan çok büyük coğrafyaların da bu geleneği uyguladıkları dahi göz önüne alırsak yılbaşının bir Hristiyan geleneği olmadığını açıkça görebiliriz.

***

NARDUGAN BAYRAMI…

Yılbaşı, sadece takvimdeki rakamın bir artması değil, aynı zamanda ailenizle ve sevdiklerinize mutluluğu doyasıya paylaşabileceğiniz bir gün/gece anlamına gelmektedir.

Türkmen Ailesi olarak 2022 yılına girişi, YILBAŞI diye değil, NARDUGAN Bayramı olarak kutlayacağız.

Neden derseniz;

NARDUGAN Bayramı bizim ailemiz için kuşaklar öncesinden gelen bir gelenektir. Safkan Yörük evladıyım. Dedelerim ve onların dedeleri Orta Asya’dan göç edip Doğu Toroslar’da; Adana-Ceyhan-Osmaniye üçgeninde yaşamış göçebe kavimlerindendir. Dedem Ahmet Hamdi Türkmen’i görmedim. Ben doğmadan aramızdan ayrılmış. Babam Yusuf Kenan uzun uzun anlatırdı… Uzatmayayım…

Türklerde güneş çok önemlidir. İnançlarımıza göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık'ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra, gün geceyi yenerek utku kazanıyor.
İşte bu güneşin utkusu, yeniden doğuşunu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar.
Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor. O bayramın adı da; NARDUGAN

Nar=güneş, Tugan-Dugan=doğan. Yani Doğan Güneş…
Türkler yüzyıllar boyu, Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen'e dualar ediyorlar. Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına armağanlar koyuyorlar; dallarına alacalı ipler bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrıdan... Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın
çevresinde yırlar (türkü, ezgi) söyleyip oyunlar oynuyorlar.
Yaşlılar, büyük babalar, nineler görmeye gidiliyor; bir araya gelerek birlikte yiyip içiliyor. Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme... Bayram, yakınlarla bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur getirir inancı hakim.

Akçam ağacı yalnız Orta Asya'da yetişiyor. Araplar bu ağacı bilmiyorlar. Bu yüzden olayın, Türkler'den Hristiyanlara geçtiği, bunu da Hunlar'ın Avrupa'ya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıkları bir söylenti değil, kesin bir bilgi. Anlayacağınız İsa'nın doğumu ile hiç bir ilgisi yok. "Doğum, güneşin yeniden doğuşu…" Hepsi bu…
Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ Türkler'in “Çam Süsleme” adetini yıllar yılı araştırarak ortaya çıkartan bir bilim dahimizdir. Onun için yılbaşı çam süslemesi, Hristiyan geleneğidir, İsa’nın doğumunu kutlamaktır gibi abesle iştigal söylentilere kulak asmayın. Hepsi yalan, hepsi uydurma.

Türk’üm diyorsanız, bilin ki “Çam Süsleme” geleneği bizim adetimizdir. Gerisi Araplar'ın trişkadan söylemi, baskısıdır.

Ve yaşantınızda hiç bir şeyin sizleri üzmemesi dileklerimle Yeni Yılınızı ve NARDUGAN Bayramınızı kutluyorum.