Yerel seçim sonuçları hala tartışılıyor. Böyle bir sonucun oluşmasını hangi faktörler etkiledi. Bunların yanıtları aşağı yukarı belli. Başta ekonomi olmak üzere özgürlüklerin kısıtlanması,
can güvenliği, kadın cinayetleri, doğa katliamları, hayvan hakları, eğitimde tarikatların
etkin hale gelmesi, sağlık alanındaki olumsuzluklar, enflasyon, zamlar, partizanlık gibi
olgular halkı birebir etkileyen olaylardı. Bir de bunların oluşmasını sağlayan devleti ve
yönetimi doğrudan etkileyen cari açığın artarak büyümesi, merkez bankasının boşalması,
dış ticaret dengesinin bozulması, dövizle doğrudan yatırım yapılmaması, dövizin borsaya
girip karlı olarak yurtdışına çıkarılması, kredibilite notunun düşük olması, liranın her geçen gün değer kaybetmesi.
Yurtiçi ve dışındaki bu olumsuzlukların oluşmasının temelinde yatan tek bir unsur var “ADALETSİZLİK”. Uluslararası kuruluşlar tarafından tescillenen bu durum Türkiye’yi bir döviz kıskacı içine sokmuş, yatırım yapılamaz, güvenilmez ülke haline getirmiştir.
AKP’ye yakınlığı ile bilinen Yargıda Birlik Platformu, Alman Yeni Yargıçlar Derneği’nden görüşme istemi kabul edilmedi. Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Martin Wenning Morgenthaler, Yargıda Birlik Platformu Başkanı Dr. Birol Kırmaz’a gönderdiği mektupta ret gerekçesini şöyle açıkladı.
“Sayın Kırmaz, NRV (Almam Yeni Yargıçlar Derneği) temsilcileri ile görüşme isteğinize ilişkin 27 Şubat 2016 tarihli mektubunuz için çok teşekkür ederiz. Umarız isteğinize uygun davranmayışımızı anlayışla karşılarsınız. YARGINNIN GÖREVİ HÜKÜMETİ KORUMAK DEĞİLDİR. NRV demokrasi ve azınlıkların korunması özellikle devletin üçüncü erki olarak yargının bağımsızlığını savunmaktadır. Bize göre yargı, diğer iki erk ile başa çıkabilecek yeterlilikte olmalıdır. Her erkte sahip olduğu araçları kötüye kullanma eğilimi mevcuttur. Bu nedenle, erklerin her tasarrufu hizmet ettiği toplumun dikkatli bir denetimine tabi olmalıdır.
Yargının görevi, hükümeti eleştirilere karşı korumak değil tam tersine yurttaşların temel haklarını korumaktır. Gördüğümüz kadarıyla günümüz Türkiye’sinde bağımsız yargının bu prensipleri hiç bir şekilde hayata geçirilmemektedir.
Türkiye’de demokrasi ve hukuk devletinin durumuna ilişkin ürkütücü bilgilere sahibiz. Hükümet üyelerine ve yüksek bürokratlara karşı soruşturma başlatan yargıç ve savcıların görev yerleri değiştirilmiş ya da meslekten ihraç edilmişlerdir. Onların soruşturmaları özellikle yolsuzluk iddialarıyla ilgili olanlar düşürülmüştür. Mesleki görevleri kapsamında yasa dışı silah kaçakçılığı şüphesi ile bir TIR’ı kontrol eden üç savcı ve bir polis (jandarma komutanı) birkaç aydır cezaevindeler. Kürtlerin savunmasını üstlenen avukatların kendileri suçlanmış ve tutuklanmışlardır. Üzüntü veren gidişatı eleştiren gazeteciler ve politik olarak aktif yurttaşlar suçlanmış ve tutuklanmışlar, kamu hizmetlerinden uzaklaştırılmışlardır.
Bütün uygulamalara yargıçlar ve hakimler tarafından izin verilmektedir. Bu nedenle, mevcut durumda birçok yargıç ve savcının bunun Türkiye’nin üstün çıkarlarına uygun olduğu bahanesi ile kendilerini hükümete ve onum temsilcilerine teslim ettiklerini düşünüyoruz.
Bu koşullar altında, bizim izlenimlerimize göre, hükümete çok yakın ve sorunun parçası olan bir yargıç örgütü ile temas kurma eğiliminde olmayışımızı anlayışla karşılayacağınızı umuyoruz. Böyle temaslarla örgütünüze tanınırlık görüntüsü verme niyetinde değiliz. Saygılarımla.”
Belirtildiği gibi Türkiye’de adaletin olmayışı yıllar öncesinde dile getirilmiş, yatırımcı, finans kuruluşları ve benzeri ekonomi ve sosyal yatırım kuruluşlarının yaşanacak bir olumsuzluk olayında haklarını nerede ve nasıl arayacakları sorusunu ortaya koymuştur. Bunun sonucu Türkiye ekonomik bir darboğazın içine girmiştir.
Seçim sonuçlarını bir de bu açıdan değerlendirin. İçine düştüğümüz bu sarmalın içinden adalet ve özgürlükler olmadan çıkmak olası değildir. Sonuçların temelinde adalet ve özgürlük arayışı yatıyor.