Trabzon’un Fatih Sultan Mehmet tarafından ele geçirilmesinden (1461) sonra savaş yapılmaksızın Osmanlı hâkimiyetine geçen Giresun, İran, Kafkasya ve Karadeniz’in kuzeyine yapılan Osmanlı askeri seferleri sırasında, hem deniz askerleri hem de Osmanlı kara askerleri için bir ara durak olmuştur

Osmanlı döneminde Anadolu'da iki farklı Giresun’dan söz edilir. Bunlardan biri Karasi (Balıkesir) bölgesindeki Giresun’dur, diğeri de Karadeniz kıyısında yer alan ve genellikle Trabzon’a bağlı olan Giresun’dur. Giresun veya Kiresun adı, Anadolu’da kırsal kesimlerde köy ismi olarak da geçer. Karadeniz kıyısında yer alan Giresun’un önemi, pazar yeri, kale ve limanından kaynaklanmıştır. Trabzon’un Fatih Sultan Mehmet tarafından ele geçirilmesinden (1461) sonra savaş yapılmaksızın Osmanlı hâkimiyetine geçen Giresun, İran, Kafkasya ve Karadeniz’in kuzeyine yapılan Osmanlı askeri seferleri sırasında, Görele, Tirebolu, Of ve Rize kaleleri gibi hem deniz askerleri hem de Osmanlı kara askerleri için bir ara durak fonksiyonuna sahip olmuştur. Aslında Giresun Kalesi, kendi başına, askeri bakımdan çok öneme sahip değildir. Giresun Kalesi, 1512 yılında Şehzade Süleyman’a (sonradan Kanuni Süleyman) tahsis edilmiştir, ancak, daha sonra burası yetersiz bulunmuş ve Şehzade Süleyman’a Kefe verilmiştir. Giresun’un canlanması, Yavuz Sultan Selim’in izlediği siyaset sayesindedir. Onun Trabzon valiliği esnasında, Giresun’da da Selim Han adına bir cami inşa edilmiştir. Giresun’un ilk Müslüman cemaatinin, bu cami etrafında teşekkül ettiği anlaşılmaktadır. 1568 Ejderhan Seferi için Giresun’dan Kefe’ye asker gönderilmiştir. 1581 yılında da ünlü nişancı Feridun Ahmed’e (Münşeatü’s-selatin’in müellifi) has olarak tahsis edilmiştir. Nişancı’nın haslarını Zünnun ismindeki adamı idare etmiştir.

CENEVİZ KOLONİSİ

Giresun merkez, Osmanlı idaresi devrinde, kozmopolit bir nüfus yapısına sahipti. İslamlar, Rumlar, Ermeniler, Çepniler, Kızılbaşlar (Tirebolu’nun köylerinde), Karadeniz’in kuzeyinden gelenler (Rus vatandaşları) ve Mübadiller, Giresun’un farklı yüzleridir. Giresun’un ilk İslamları, Balkan kalelerinden Giresun Kalesi'nde konuşlandırılan Osmanlı askerleridir. Denilebilir ki Karadeniz’in tüm diğer kıyı kentlerinde olduğu gibi, Giresun’da da İslamiyet, Balkanlar'dan getirilen askerler sayesinde yayılmıştır. Daha sonra Trabzon ve Rize gibi kesimlerden getirilen sivil İslamlar, Giresun’un İslam nüfusuna eklenmiştir. Osmanlı idaresinin ilk devirlerinde, askeri nüfusu İslam iken sivil nüfusu Ortodoks Rumdu. Rumlar ise, Trabzon Rum İmparatorluğu'nun bakiyesi olan Rumlar'dır. Bunlara az sayıdaki Cenevizlileri de eklemek gerekir. Uygun bir limana sahip olması ve küçük bir pazar yerine sahip olmasından dolayı, Giresun, Orta Çağlarda, Ceneviz kolonisi olmuştu. Kefe ile ticari bağı vardı. Ermeni nüfus ise Rum ve İslamlar'dan sonra burada iskân edilmiştir. 1908 tarihli bir Osmanlı arşiv belgesinde, Giresun’daki Ermeni kabristanından söz edilir. 1858 tarihli başka bir belgede ise Giresun’un Kumyalı mahallesinde bir Ermeni kilisesinin mevcut olduğundan söz edilir. Demek ki, kilise oluşturacak kadar bir Ermeni nüfus 19. yüzyıldan beri Giresun merkezde mevcut olmuştur. 1864 tarihli bir belgede Giresun merkezde bir Rum kilisesinin mevcut olduğu belirtilir. 1916 tarihli bir belge ise Giresun Rumları'nın emlakı yazılmıştır. 1925-1926 yıllarında Yunanistan getirilen Mübadiller Giresun’da yerleştirilince, Rumlara ait eski evler, Mübadillere tahsis edilmiştir. Giresun kent merkezine ait 1864 tarihli bir nüfus sayım defteri zamanımıza ulaşmıştır. Buna göre, Giresun, yedi mahalleden oluşan bir kenttir. Hacı Hüseyin Mahallesi, Ermeni, Rum ve İslamlar'dan oluşan karma bir mahalledir. Kapı, Kale, Hacı Siyami mahalleleri, İslam mahalleridir. Kumyalı Ermeni Mahallesi iken, Lonca ve Kokra, Rum mahalleleridir. Bu tarihlerde, Giresun’da Yunanistan ve Rusya’nın birer konsolosluğunun mevcut olduğu belgelenmektedir. Giresun, suhte isyanları, ayanlar (Laçinzade Hacı Mustafa, Tuzcuoğulları) ve eşkıya baskınlarından zara görmüştür. 1858 yılında burada bir gemi inşa edildiği de anlaşılıyor.

ÇEPNİ VİLAYETİ

Bu yıllarda Osmanlı idari teşkilatında Giresun’un bir bölgesinin Çepni vilayeti (nahiyesi) olarak isimlendirildiğini belirtelim. Giresun’un kırsal nüfusunun bir kısmını oluşturmuş olan Çepniler, Yavuz Sultan Selim devrinde, Giresun, Kürtün ve Vakfıkebir arasındaki bölgede yaşamış olan Oğuz boylarından bir boydu. Bunların bir kısmı Alevi (Kızılbaş) iken, diğer kısmı Sünni idi. 1461’den sonra bu bölge Osmanlılar'ın eline geçince, Osmanlı idaresi ile Çepniler arasında iyi ilişkiler kurulamadı. Bunun nedeni, geçmişte, Çepniler'in, Karakoyunlu, Trabzon Rum İmparatorluğu, Akkoyunlular ve nihayet Safeviler ile olan irtibatlarıydı. Nitekim 1733 yılında Çepniler'in bu bölgelerde ‘eşkıyalık yaptığı’, asıl vatanlarının Görele olduğu, bunların Görele’ye döndürülmeleri gerektiği, Rafızi ve ilhad oldukları için Yeniçeri Ocağı'na alınmamaları hususunda İstanbul’da emirler çıkmıştır. Osmanlı idaresi öncesinde Giresun ve çevresinin Türkleşmesi ve İslamlaşmasında önemli roller oynayan Çepniler'in, özellikle mezhebi ve siyasi sebeplerle, Osmanlı idaresi ile anlaşamadıkları belgelenebilmektedir.

Kale

Giresun, kalenin etrafında gelişmiş bir kıyı kentidir. 1583 yılında gayrimüslimler ve Müslümanlar kale üzerinde ev, mahzen ve ambarlar yapıyorlar. Bu durum Osmanlı idaresini rahatsız etmiştir. Bunların kaldırılması istenmiştir. Bu yıllarda Giresun’un bir kent hüviyetini kazandığı, altı mahalleden oluştuğu, çoğunun Hristiyan olduğu anlaşılmaktadır. Osmanlı idaresi İslam nüfusu artırma çabasına girişmiştir. İslamlar, Yavuz Sultan Selim Camisi etrafında toplanmışken, gayrimüslimler Kokra, Lonca, Uğrukapı, Perçin, Pentator ve İçkale’de yerleşmişlerdir. Kale, 1585’te tamir edildi. 1643 yılında depremden zarar gördü. 1846’da Kazaklar'ın baskınına uğradı.  1810-1811 yıllarında yine tamir edildi. Giresun’da İslam eserleri zamanla arttı. (Muhiddin Cami (1845’te Lonca mahallesinde), Şeyh Saad Vakkas Türbesi (1838’de Kapı mahallesinde), Ömer Paşa Medresesi (1795’te Selim Cami yakınında), Bektaşi Hasan Dede Zaviyesi (1792), Seydi Paşa Cami (1793), Hancı Mehmed Reis Cami (1730’da El-Hac Mikdad mahallesinde), Giresun’un en eski İslam mahallelerinden biri olan Hacı Hüseyin mahallesinde yer alan mescit, 1593’te Hacı Hüseyin tarafından genişletildi ve cami yapıldı.

MUSTAFA KEMAL’İN GİRESUN GEZİSİ

Mustafa Kemal, Cumhurbaşkanı sıfatıyla, 19 Eylül 1924’te Giresun’a geldi. 20 Eylül sabahı buradan Samsun’a hareket etti. Buradan İsmet Paşa’ya gönderdiği bir telgraf, milli eğitimimiz açısından önemlidir. Mustafa Kemal, burada Rize-Atina (Trabzon’un Pazar ilçesi) müftülerinin başkanlık yaptığı bir hoca heyetini kabul etti. Bunlar, Mustafa Kemal’den kapatılan medreselerin açılmasını talep ettiler. Mustafa Kemal, din hocalarının verdiği dilekçeye çok kızdı. Onları yüksek sesle azarladı. Memleket ve milletin felakete sürüklenmesinin sebebinin kendileri olduğunu söyledi. Kendi ifadesiyle, “Millete mektep lazımdır diye bağırdım”.