Orta Asya’daki Rus yayılmacılığı ile İngiliz emperyalizmine mukabele etmek amacıyla Abdülaziz’den itibaren Osmanlı sultanları Orta Asya’ya yönelik daha etkili bir siyaset izleme yolunu seçtiler. Bu siyaset, Osmanlı sultanlarının halife olması hasebiyle, İslamcılığa dayanıyordu
Daha önceleri Buhara, Hive, Hokand hanlıkları ile karşılıklı diplomatik ilişkiler varken, Osmanlı hükümetleri Çin’e, Doğu Türkistan’daki Müslümanlara kadar geniş bir coğrafyayla ilgilenme siyaseti izlemeye başladı. İstanbul’dan Sultanlara yakın kişiler, Orta Asya Müslümanlarının durumunu yerinde görmek için bizatihi Orta Asya’ya seyahat etti. Osmanlı sultanının Orta Asya Müslümanları nazarındaki etki ve nüfuzunu ölçmek istedi. Bunlardan biri de Çin Müslümanlarını ziyaret eden Mehmed Kamil Efendi’dir.
Bu zat, 1894 yılında, II. Abdülhamid’e sadakat gösterdiğini düşünen Asya memleketlerini tanımlamak için ‘Asya-yı Osmani’ kavramını kullanır. Osmanlı arşivinde, ‘Musahebat-ı Şehriyari Dairesi sabık imamı Mehmed Kamil Efendi'nin Kudüs, Suriye, İran, Maveraünnehir ve Türkistan taraflarına yaptığı seyahatle ilgili gezi notları’ başlığıyla korunmuş olan bu notlar, bu tarihi kavramın açıklanması açısından değerli bir belgedir.
Ona göre ‘Osmanlı Asyası’, Hive’den Doğu Türkistan’a kadar olan İslam dünyasıdır. Bu dünyada hutbe Osmanlı sultanı II. Abdülhamid adına okunur ve bütün Müslümanlar sultana biat ederler.
ÖNEMLİ BİLGİLER İÇERİYOR
Mehmed Kamil Efendi, altı yıllık seyahatte edindiği gözlem ve düşüncelerini bizatihi Abdülhamid’e aktarmıştır. Zira kendisi Yıldız Sarayı'nda 'Muhasebat-ı Şehriyari Dairesi Ağası' olarak görev yapmıştır. Yıldız’da böyle bir makamın varlığı 1911 yılına kadar devam etmiştir. Nuri Ağa, Dilaver Ağa, Edhem Ağa, Selim Raşid Ağa, Nazif Ağa gibi kişilerin bu makamı işgal ettikleri belgelenebilmektedir.
1894’de bu makamı işgal eden Mehmed Kamil Efendi ise bu seyahatinden sonra İstanbul’dan ayrılarak Şam’da ikamet etmeye karar vermiştir. Onun Orta Asya’nın siyasi ve dini durumuyla ilgili verdiği bilgiler hem İstanbul hem de Orta Asya Hanlıkları açısından değerlidir. Seyahat notlarında, 1897 Osmanlı/ Türk-Yunan Dömeke Savaşı'nın Doğu Türkistan Müslümanları tarafından dikkatle takip edildiği ve Osmanlılar lehine dualar yapıldığı ifade ediliyor. Notlarından, Doğu Türkistan ile ilgili kısmının aktarıyorum:
SEYAHAT NOTLARINDAN
“Badehu Rus hududundan Çin memâlikine geçdim. Bilâd-ı hükümet-i Çin’in en evvelkisi sekenesi kâmilen ehl-i İslam bulunan Kaşgar belde-i cesimesidir. Rivayete nazaran ahali-i merkume bundan 23 sene mukaddem Yakub Han’ın zir-i idaresinde imiş. Akçaları dahi cennet-mekân Sultan Abdülaziz Han ismiyle Devlet-i Aliyye namına darb olunurmuş. Mezkûr akçalar şu son zamanlarda mefkud ise de bir mikdarı arz-ı Çin’de bulunmaktadır. Kaşgar’da Rusya ve İngiliz devletleri tarafından bir konsolos bulundurulmakdadır. Şehr-i mezkûrda yüz yirmi kadar cevâmi ve mesâcid-i şerife mevcud olup bunun muzafatında olan kasabât ve kurâda dahi beş bin mescid bulunduğu söylenmektedir. Ve epeyce ulemâsı, sulehâsı ve tüccârı, ashâb-ı sanayii vardır. Şeyhülislamı, vesair ulemâ ve ahalisi Cuma gününde teberrüken bir hutbe okumaklığımı teklif etdiler ise de mülahaza etdiğim bazı esbâbdan dolayı tekliflerine icabetden mazur bulunduğumu dermeyan ettim. Fakat onlar kendilerinin Rus hükümetine tabi olmayup hakan-ı Çinî’nin taht-ı hükmünde bulundularını ve ifa-yı vezaif-i diniyyede mümtaz ve muhtar olduklarını ve halife-i Resulullah içün duada Çin hâkimlerinin kendilerine asla taarruz etmediklerini söylemeleri üzerine, kullarına emniyet gelerek, bilâd-ı Osmaniyye’de okunduğu usul üzere minbere çıkub hutbe okuyarak zat-ı hazret-i hilafet-penahîleri içün bülend-i avaze ile dua ettim. Şöyle ki, allahümme eazzü’l-İslam ve’l-Müslimîn ve ezelü’ş-şirk ve’l-müşrikîn. Bu hutbe ve duayı müteakib hazır-ı bi’l-meclis bulunan ne kadar cemaat-i Müslimîn var ise cümlesi galeyana gelüp ah ederek ağlaşdılar. O gün onlar içün bir yevm-i azim olmuş idi. Zira anların hutbeleri yalnız Fatiha ile imiş. Başka bir söz yok imiş. Andan sonra her bir meclisde zat-ı hazret-i hilafet-penahîleri izdiyad-ı ömr ü afiyeti ve Devlet-i ebed-müddet-i Osmaniye’nin tevafür-i şan ü şevketi içün dualar edüb oralarda Devlet-i Aliyye içün azim ve muhabbet-i cesime husule gelmişdir.
Alelusul Yunan muharebesinin esna-yı vukuunda Çin’de bulunan kâffe-i rical, nisvan ve etfâl-i Müslimîn ağlaşarak tazarru ve niyaz ile Allahu teala hazretlerine Allahümme ensaru halifetü’l-Müslimîn ve hami-i bakıyyeti’d-din dua ederlerdi. Bunun üzerine biraz zaman zarfında Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye’nin galibiyeti ve Yunan hükümetinin mağlubiyeti telgrafları vürud edince orada bulunan bilcümle Müslimîn şükren lillahi’l-teala develer, sığırlar, atlar, koyunlar kurban ettiler. Ol günü, anlar mübarek ve mesud bir yevm-i azim bildiler.”