Oscar ödüllü Meryl Streep ve Tom Hanks,
Dünya sinemalarıyla Türkiye’de de aynı anda
gösterime giren ‘’The Post’’da biraraya geldi.
Senaryosunu Josh Singer ile Liz Hannah’ın yazdığı ve ‘’Jaws’’, ‘’Indiana Jones’’ ve ‘’Schindler’ın Listesi’’ ile ünlü Yönetmen Steven Spielberg'in ‘’politik macera’’ türü, gerçekten yaşanmış bir basın-adalet hadisesini anlatan filminin kısa öyküsü şöyle;
‘’The Washington Post’un Genel Yayın Yönetmeni Ben Bradlee’nin ekibi; 1971’de Vietnam Savaşı ile Pentagon Belgeleri’ni(Pentagon Papers) ele geçirir. Belgeler devlet sırrıdır! Dönemin Savunma Bakanı Robert McNamara’nın hazırlattığı 'savaşın baştan kaybedildiğini içeren rapordur.
Raporda, ABD askerlerinin göz göre göre ölüme gönderildikleri ve bunun inatla sürdürüldüğü yazılmıştır. Belgeler haberleştirilirse; Johnson yönetiminin Vietnam Savaşı'nda ABD askerlerinin rolü hakkında kamuoyuna ve kongreye yalan söylediği, Nixon yönetiminin gizlice savaşı tırmandırdığı ortaya koyacak, skandal yaratacak, neticede Beyaz Saray ve orduyla karşı karşıya gelinecektir.
Borsaya girip halka açılacak gazetenin patronu Kay Graham (Meryl Streep) ile belgelerin yayımlaması durumunda gazetenin başına neler geleceğini uzun süre görüşür Ben Bradlee (Tom Hanks) ne pahasına olursa olsun belgeleri yayınlamak arzusundadır. Bu arada gazetenin raporu ele geçirdiğini öğrenen Nixon yönetimi de tehdide başlar, Savunma Bakanı Yardımcısı W.Rehnquist davayı Yüksek Mahkeme’ye sunar. Raporun yayınlanabilmesi ve özgür basın kavramının korunabilmesi için gazete ile Pentagon arasında büyük bir hukuk mücadelesi verilecektir.
Netice mi ne olur?
Yürekli kadın patron herşeye karşın onay verir, Ben de belgeleri yayınlar!’’
***
Dünya sinemalarıyla aynı anda ülkemizde vizyona yeni giren ‘’The Post’’-bence- harika bir gazetecilik filmi. Cumhuriyet’ten meslektaşımız Çiğdem Toker’e göre; ‘’Bugün yaşadıklarımızın, 45 yıl öncesiyle benzerliği, filmi eşsiz kılıyor.Gazeteciliğin neden güçlülerin yanında hizalanarak, onlardan icazet bekleyerek yapılamayacağı, olağanüstü bir dil ve oyunculukla anlatılıyor. İktidar/basın/yargı üçlüsü arasındaki soluk kesen çatışmanın merkezinde, halkın haber alma özgürlüğü var.’’ Sinema Eleştirmeni Atilla Dorsay’ın tespiti de şu: ‘’Bize o denli uzak bir coğrafyada ve eskice bir tarihte geçen bu hikaye, sonuç olarak bize ve günümüze öylesine yakınlaşıyor ki…’’
***
Çileli, tehlikeli meslektir bağımsız gazetecilik.
Hele günümüzde tek sesli medyası oluşmuş Türkiye’de!
Gazetecilik; okur, gerçekler, meslek kuralları için yapılır,
Gazete/ Gazetecilik; meslek büyüklerimizin savunduğu şekilde; ‘’Gerçeğe yaklaşmak ulaşmak ve bunu okura etik ilkelerle en yalın şekilde aktarmanın icrasıdır!’’
Saklanılan gerçekleri ‘’ortaya çıkarma’’ işidir!
‘’The Post’’daki gibi!...
Yazıyı; filmden -unutulmaz- iki replik ile bitirelim;
‘’Eğer The Washington Post’un neyi yazıp neyi yazmayacağına hükümet karar verecekse, bu gazetenin işi bitmiş demektir!’’
Finaldeki tanımlamayla,
‘’Basın; yönetenlere değil yönetilenlere hizmet eder!’’
‘’The Post’’u izleyin, izletin!