Milli takım yenilir, en az bin tane “uzman” belirir.
“Filanca neden oynamadı, filancanın bu takımda ne işi var” diye başlayan ve aklın almayacağı derecede “bilgi üreten” tiplerdir bunlar.
Bir yeriniz ağrımaya görsün.
Ya da ağrısın ve bir hastaneye gidin.
Doktora muayene olmak için sıraya girmenize gerek yok.
Oturun bir sandalyeye, en fazla on dakika içinde, yanınıza oturup sohbete tutuştuğunuz kişi size beş dakikada teşhisi koyar.
On beş dakikada işiniz hallolmuştur.
O kadarla da kalmazlar.
Komşudan, eşten, dosttan duydukları, yararına inandıkları ne kadar ilaç ismi varsa, sözlü reçete halinde hizmetinize sunarlar.

***

Deprem olunca da böyledir.
Seksen senedir çimentodan, demirden çalanlara ses çıkarmayan, ortalama beş yılda bir imar affı çıkararak ne kadar gecekondu varsa hepsini apartman haline dönüştüren devlet, başlar üst üste açıklama yapmaya...
“Aman şunu yapmayın, buna dokunmayın, dışarıda yatın...”
Deprem toplanma bölgesi ilan edip, tabela asıp, sonra da onu belediyeler eliyle imara açan ülkede, bu kadar çok deprem bilimcisi olmasına şaşırmayın o yüzden.
Önümüzdeki bir hafta boyunca hepsini televizyon ekranında görüp, gazete sayfalarında okuyacağız...

***

İşte böyle zamanlardan birinde, çobanın biri dere kenarında koyunlarını otlatıyormuş.
Tam o anda, yanına lüks bir cip yanaşmış.
Son derece şık ve pahalı giyimli bir sürücü aşağıya inmiş ve çobana sormuş.
“Eğer kaç tane koyunun olduğunu bilirsem bana onlardan bir tanesini verir misin?”
Çoban bir adama bir de koyunlarına bakmış.
“Tamam” diye cevap vermiş.
Sürücü arabasını park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlamış bir NASA sitesine girmiş.
GPS'ini kullanarak yeri taramış, bir database ve logaritma ile doldurulmuş 60 excel tablosunu açmış ve 150 sayfalık bir rapor basmış.
Çobana dönmüş:
“Tam olarak 1586 adet koyunun var” demiş.
Çoban gülümsemiş ve “Doğru... İstediğin koyunu alabilirsin” demiş.
Sürücü koyunu almış ve cipinin arkasına koymuş.
Bu sefer çoban genç adama dönmüş.
“Eğer senin ne iş yaptığını bilirsem koyunumu geri verir misin” diye sormuş.
Sürücü, “Evet neden olmasın?” diye yanıtlamış.
“Sen Dünya Bankası'nda danışmansın” demiş çoban.
Sürücü şaşırmış ve sormuş:
“Nasıl oldu da bildin?”
Çoban, “Çok basit” diye yanıt vermiş ve devam etmiş.
“Buraya çağrılmadan geldin, bu bir... İkincisi benim bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden bir koyunumu istedin. Üçüncüsü yaptığın hiçbir şeyden anlamıyorsun çünkü koyun kazandın ama köpeğimi aldın...”

***

Kıssadan hisse:
Bilenden bildiğini öğrenmek, hem sabır gerektirir, hem de emek.
Bilgi kolay kazanılmaz.
Emek harcamadan edinilen bilgi, sizi ya hastanelik eder ya da öldürür.
Bilgiden şaşmayın...