Hafta sonunda, 61. Antalya Altın Portakal Film Festivali sonuçlandı. Yönetmen Ferzan Özpetek başkanlığında, yönetmen Melisa Önel, oyuncular Gökçe Bahadır ve İlker Kaleli, sanat yönetmeni Deniz Göktürk Kobanbay, müzisyen Mercan Dede ve sinema yazarı-akademisyen Melis Behlil’den oluşan Ulusal Jüri izledikleri 12 filmden 6’sına ödül listesinde yer verdi. En İyi Film Ödülü Nadim Güç’ün yönettiği “Mukadderat” adlı toplumsal içerikli güldürüye giderken, Ümit Ünal’ın “Evcilik” adlı filmi En İyi Senaryo ve En İyi Erkek Oyuncu (Nejat İşler) ödüllerini kazandı. En İyi Kadın Oyuncu ödülü ise, “Mukadderat”taki rolüyle Nur Sürer ve “Ayşe” adlı filmdeki rolüyle Binnur Kaya arasında paylaştırıldı. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü Belkıs Bayrak’ın “Gülizar”, Behlül Dal En İyi İlk Film ödülü inse Necmi Sancak’ın “Ayşe” filminin oldu. Filmin aldığı iki ödüle karşı değilim, ama En İyi Yönetmen ödülünün de bu filme gitmesi anlaşılır gibi değildi. Ayçıl Yeltan’ın “Fidan” ve Önder Şengül “Balinanın Bilgisi” de ödül listesine girmeyi başaran diğer iki film oldu.

Antalya Festivali’nde Ulusal ve Uluslararası Yarışmaların yanı sıra Belgesel ve Kısa Metraj Film dallarında da Ulusal Yarışmalar yer aldı. 20 yıl aradan sonra düzenlenen ‘Sinema Çalıştayı’ festivalin en önemli bölümlerinden biriydi. Türkiye’de sinema eğitimi veren akademisyenler ve sinema sektörümüzün temsilcilerinin birlikte düzenlediği çalıştayda sinemanın farklı alanlarına ilişkin dokuz oturum gerçekleşti iki gün içinde. Üçüncü gün ise, her oturumda dile getirilen sorunlar ve çözüm önerilerini içeren Çalıştay Sonuç Bildirgesi Çalıştay Koordinatörü Doç. Dr. Perihan Taş Öz ve Mehmet Aslantuğ tarafından okundu. Umarım, ilgili kurumlar için yol gösterici olur.

Çalıştayda dile getirilen sorunlar arasında sinemanın ekonomik yapısındaki değişimler, film sektöründeki çalışma koşulları, telif hakkı sorunu, değişen seyir kültürü, akademi – sektör işbirliği, kısa film ve belgesel sinemanın sorunları yer alıyordu. Benim de konuşmacı olarak davet edildiğim ‘Türkiye’de Film Festivalleri’ başlıklı oturumda festivallerin ekonomik yapısı, sanatsal özerkliği, sansür olgusu,  belediyelerin yaklaşımları, dijital dönüşümün festivallere etkisi, festivallerin sürdürülebilirliği gibi başlıklar tartışıldı. Prof. Dr. Senem Duruel Erkılıç’ın moderatörlüğündeki oturuma Antalya Altın Portakal Film Festivali Sanat Yönetmeni Deniz Yavuz, Adana Altın Koza Film Festivali Genel Koordinatörü İsmail Timuçin, İzmir Film ve Müzik Festivali Direktörü Vecdi Sayar, İşçi Filmleri Festivali yöneticisi Özgür Balcı, bir süredir yapılamayan Malatya Festivali’nin yöneticisi Haydar Işık, Mersin Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hakan Erkılıç, FİLM YÖN’den Nazif Uslu, Belgesel Sinemacılar Birliği’nden Hakan Aytekin ve Türkiye Belediyeler Birliği’nden Nida Yılmaz katıldı.

Sinema sektörünün paydaşları olarak bu sorunları kendi aramızda hep tartışırız. 60’lı yıllardan bu yana sayısız etkinlik düzenlendi. Bu kez aramıza Türkiye Belediyeler Birliği’nin katılımını önemsiyorum.  TBB’nin dönem başkanlığını Ekrem İmamoğlu’nun üstlenmesi başlı başına bir avantaj. Çünkü Sayın İmamoğlu, göreve geldiğinden bu yana kültür-sanat alanında sayısız atılım gerçekleştirdi. Belediyeler büyük harcamalar gerektirmeyen küçük ama nitelikli tematik festivaller düzenleyebilir; sinemadan uzaklaşan gençleri sinema salonlarına çekmek adına projeler gerçekleştirilebilir, kültürel miras dönüştürülerek kentlere yeni sanat mekanları kazandırılabilir. TBB’nin bu öncülük işlevini benimsemesi sinema adına büyük bir kazanım olacak.

Çalıştayda tartışılan konulardan biri, festivallerin bağımsızlığı idi. Sinema örgütleri bir yandan festivallerin bağımsızlığını savunurken, öte yandan festivallerde filmlere gösterim ücreti ödenmesini, akçeli ödüllerin artırılmasını istiyor. Ülkemiz koşullarında bunun gerçekleşmesi mümkün değil. Zaten, dünyanın dört bir yanında büyük festivaller kamu olanakları ile gerçekleştiriliyor (ABD hariç; orada özel girişimler ve vakıflar üstlenir bu görevi). Merkezi hükümetle yerel yönetim, siyasal duruşları farklı olsa da bu türden etkinliklerde yan yana durmayı becerebiliyor.

Farklı hedefleri olan, farklı nitelikteki kurumların dayanışmasını gerçekleştirebilmekte yatıyor başarıya ulaşmanın sırrı. Devlet, yerel yönetim, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları, ticaret odaları ve özel sektör el ele verdiğinde, birbirini anlamaya çalıştığında çözülmeyecek sorun yok. Çalıştayda festivallerin bağımsızlığını ve sürdürülebilirliğini güvence almanın en iyi yolunun adını andığım tüm paydaşların katılacağı bir Vakıf formülü üzerinde duruldu. Ne var ki, Anadolu kentlerinde (İzmir dahil) iş adamları -holding patronları- kendi sanat kuruluşları dışındaki kurumlara kaynak aktarmaya pek gönüllü değil sanki. Bilmem yanılıyor muyum?