Red Virgin-Kızıl Bakire-2024-Prime Video

Yönetmen: Paula Ortiz.

Oyuncular: Najwa Nimri, Alba Planas, Aixa Villagran. 

Whatsapp Image 2025 01 06 At 11.54.27 (1)

“Red Virgin-Kızıl Bakire” son dönemin en çarpıcı filmlerinden. PrimeVideo’da gösterimde olan filme girmeden önce öncelikle Öjeni tanımlamasına şöyle bir bakmak lazım. Pratikte Nazi Almanya’sında yaratılmak istenen üstün ırk kavramının tanımlar. 1880’lerde Galton tarafından literatüre kazandırılmış Öjeni kavramı, İkinci Dünya Savaşı bitimine kadar çok tartışılan bir konunun da üst başlığı oldu. Kavramın özü bir ırkın yahut milletin niteliksel özelliklerinin, özürsüz ve mükemmel olması yönünde geliştirilmesidir. Yani kısaca zayıfların, özürlülerin bertaraf edilerek ideal insanı yaratmaktır. Nazi ideolojisinin deneyimlediği ve bu uğurda milyonları yok ettiği bir kavram, her ne kadar genetik bir temizlikten bahsetse de, kusursuz çocuk yetiştirme çabasını da içeren bir pratiğe dönüşür.  Buna inanmış bir kadının ve kızının çarpıcı hikayesi “Red Virgin-Kızıl Bakire” filminde karşımıza geliyor. 

Film bize İspanya’da 1930’lu yıllarda yaşanmış gerçek bir hikayeden yola çıkarak, kusursuz bir kız çocuğu yetiştirmek isteyen anneyi tanıtıyor: Aurora Rodriguez Carballeira (Najwa Nimri). Varlıklı bir ailenin kızı olarak doğmuştur. Tek hedefi adeta saplantıya dönüşmüş geleceğin lideri olacak bir kız çocuğu yetiştirme düşüncesidir. Bunun için öncelikle çocuk üzerinde hak iddia etmeyecek bir baba bulması lazımdır. İdeal aday tabi ki evlenmek ve çocuk sahibi olmak hakkı olamayan Katolik bir papazdır. Üstün insan düşüncesini daha önce kız kardeşinin oğlu Pepito’da denemiştir ve onun usta bir piyanist olmasında pay sahibidir.

1914 yılında Hildegart (Alba Planas) dünyaya gelir. 4 yaşında daktilo sertifikası alır, 10 yaşında Almanca, Fransızca, İngilizce konuşabilir hatta çeviriler de yapabilir. 17 yaşında hukuk fakültesinden mezun olur. Üniversite öğreniminde sosyalizm, kadın hakları ve cinsel aydınlanma üzerine makaleler hatta kitaplar yazar. Annesinin fikirleri doğrultusunda İspanya Sosyalist Parti saflarına katılan ilk kadın olur. Kadınların okuma yazma bilmediği yıllardır. Makaleleri eril hakimiyetin tek kalem olduğu yıllarda farklı bir görüşü temsil eder. İngiliz seksolog Havelock Ellis onun yazılarının hararetli bir takipçisidir ve İngiltere’ye gelmesi için ona tren biletini bile gönderir.

Genç kız Sosyalist partinin toplantılarında tanıştığı genç adam Abel Vilella ile annesinin onayı olmayacağı bir ilişkiye yelken açar. Duygusallık ve fikir dünyası arasında sıkışıp kalmıştır. Annesi kızının kontrol dışı kalmasına aslan tahammülü yoktur. Bu bir trajedinin başlangıcı olur.

Hildegart annesinin taleplerinin ağırlığı altında yıpranmaya başlamıştır. Arzuları annesinin hırsları arasındaki gerilim elle tutulur, gözle görülür bir hale gelir. Zekidir, başarılıdır, ünlüdür fakat özelinde yaşam hakkı yoktur.

Bakınca ebeveyn etkisine dair modern argümanları da yansıtan bir hikaye olduğu görülüyor. Sosyal medya ve eğitim kıskacındaki günümüz gençlerinin dünyasından çok tanıdık bir tablo.

Yönetmen Paula Ortiz anne kız arasındaki ilişkiyi ve gergin anları mükemmel yansıtıyor. Suskun anlarda söylenmemiş sözlerin yarattığı içsel patlamaları, gerginlikleri hissettiriyor. Anne’de Najwa Nimri, despot bir karakterin ödünsüz, kontrol manyağı davranışlarında kusursuz bir oyunculuk sergiliyor.

Hildegart’da ise Alba Planas çoşkulu, başarıyla mutluluğunu pekiştiren bir kızdır. Annesini keşfettikçe onun hükümranlığına, sevgisizliğine tepkisini içsel bir tepki olarak görüyoruz.  Planas'ın bu iç çatışmayı ifade etme becerisi, korku, özlem ve kararlılığın birleşimi olarak Hildegart'ın durumunu hem tanıdık hem de yıkıcı hale getirir

İlk San Sebastian Film Festivali’nde özel gösterimle görücüye çıkan film çok beğeni topladı. Dönemin toplumsal yapısını ve kadın mücadelesinin aşamalarını anlatırken yaşanmış bu trajik olayı da bir kez daha hatırlatmış olması kayda değer. Bilmeyenler için kan dondurucu bir hikaye. Şiddetle tavsiye ederim.