Ellerine doğmasak da elimizden tutup bizi hayatla, ülkeyle, işimizle gücümüzle tanıştıran, yüreklendirip yönlendiren, tökezlediğimizde uyarıp, düştüğümüzde ayağa kaldıran insanlar vardır. Ben onları “hayat ve sanat ustalarım” diye niteler, saygı ve minnetle anarım. Sözü dolaştırmadan söyleyecek olursam, bugün neysem bunu büyük ölçüde bu güzel, onurlu, çalışkan ve yurtsever insanlara borçluyum. Sancar Maruflu ağabeyim işte bunlardan biridir.

Hayatın ve sanatın emekleme ve yetişme çağlarımda tanıştım ben onunla. Değerli bir büyüğüm, sevgili bir dostum, en az benim kadar uçarı, çocuksu arkadaşım oldu. Ömrümün şu yaşına gelene kadar, ne zaman sevinsem, üzülsem, başarsam, yıkılsam, kederlensem ya da coşup taşsam, hep yanımda ya da telefonun öteki ucunda “Haluk Işık, nasılsın?” diyen insanım oldu. Elbette bu köşede tümünü anlatmam olanaksızdır ve bir kitabın sayfalarını doldurmaya hazırlanmaktadır onunla yaşadıklarım, söyleyip ettiklerim, yorulup sevinmelerim.

“En çok ne öğrendin ondan” diye sorarsanız; İzmir aşkımı, vefa ve saygı duruşunun erdemini, yardımlaşma ve yoldaşlık ruhunu, hayata neşe eklemenin, umut aşılamanın, bıkmamanın ne demek olduğunu, doğru bildiğini koşulları düşünmeden söylemenin ama hepsinden önemlisi hayatın anlardan oluştuğunu ve gergef titizliğiyle donatmak gerektiğini öğrendim. Birinci tekil şahıs yazdığıma bakmayın, hayatını Sancar Maruflu ile buluşturmayı başaranların, bu şansı yakalayanların hepsi için geçerlidir bu söylediklerim. 

***
Şimdi fotoğraflar geçiyor gözümün önünden. Kordonda bir apartman katındaki radyoda hayattan, sanattan, şehirden konuşuyoruz. Herkesin arazi olduğu dağdağalı günlerde, kim bilir kaç yerde dayatılan anayasaya hayır demeye çağırıyoruz halkımızı. Elbette can arkadaşım Oktay Gökdemir de bizimle. Attila İlhan, Halikarnas Balıkçısı ve nicesi, onun düzenlemesiyle anılıyor ve işte yine hesapta yokken beni çağırıyor kürsüye. İşte yine bir mezarlıktayız ve yine bir değerimizi anıyoruz hep birlikte. Gövdesinden büyük yüreğinden esin veriyor hepimize, diyor ki; sevmek yetmez, uğruna çalışmak da gerekir. Bundan büyük ders mi olur, şu türlü saçmalıklar dayatılan bir ülkede yaşamak için?

Hakkında çok şey okuyacaksınız, dinleyeceksiniz. Hele ki İzmir söz konusuysa, mutlaka ona uğrayan paragraflar okuyacaksınız. Kimine alınacağım, çünkü onlar geçmiş zaman kipi kullanacak, öldüğünden söz edecek.

Benim onlara yanıtım şu olacak: Ölümün bile gücü yetmez Sancar Maruflu gibi insanları hayattan koparmak ve birer anıya dönüştürmek için. Hayatı hayat eyleyenler, hiç ölür mü?