Bazı okullarda yılbaşı kutlamalarının yasakladığını iddia eden haberleri okuyunca aklıma Metin Akpınar ve Zeki Alasya’nın Devekuşu Kabare Tiyatrosu adı altında sahnelediği ve oynandığı tarihlerde kahkahalar atarak keyifle izlemiş olduğumuz “Yasaklar“adlı komedisi geldi.

Tatil kampına giden bir ailenin anlamsız yasaklarla tatillerinin nasıl zehir olduğunu anlatan, bu yasakları koyanları hicveden bu komedi hatırladığım kadarı ile seyirci rekorları kırmıştı.

Şimdilerde ne böylesi komediler yazılıyor ne de sahneleniyor. Hasretiz gülmeye.

Her neyse dönelim konumuza. Yıllardır yılbaşı gelirken bazı çevreler yılbaşı kutlamanın dinimizde yeri olmadığını, bu kutlamaları yapmanın, yılbaşı ağacı süslemenin gavur adedi olduğunu söyleyip dururlar.

Oysa ki bu düşünce tamamıyla yanlıştır. Her zaman olduğu gibi okumadan etmeden, bilmeden. Kulaktan dolma yarım yamalak, bilgiyle bir bardak suda fırtına kopartılmaya çalışılmaktadır.

Her şeyden önce Hıristiyanların Noel Kutlamaları ile bütün dünyanın kutladığı yılbaşı ayrı şeylerdir. Bu böyle biline.

Hristiyan dünyasında yılın en anlamlı zamanlarından biri olan Noel, İsa Mesih'in doğumunu kutlayan bir bayramdır. 25 Aralık'ta kutlanan bu dini festival, Hristiyanlık inancının merkezinde yer alır; İsa'nın doğumu, hayatı ve getirdiği mesaj bu kutlamalarla anılır.

Yılbaşı ise 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan gecede kutlanır. Bu kutlamanın dini bir anlamı yoktur. Tıpkı doğum günü kutlaması gibi, yeni bir yıla başlamanın sevincinin ailecek paylaşıldığı ve birlikte eğlenmeye vesile olan bir gecedir.

Ağaç süsleme adetine gelince: Herkesin bildiği gibi 21 Aralık gün ile gecenin birbirine eşitlendiği bir tarih. Yani Ekinoks günü. Eski kültürlerde bu tarih günün gecelere galebe çalmasını, ışığın karanlıkları tekrar yenerek dünyaya daha aydınlık günleri muştulamasını ifade ediyor. İşte bu güzel olay Ural Altay Türkleri tarafından “NARGUDAN” adı verilen bir şenlikle kutlanıyor. Bu şenliklerin tam merkezinde ise hayat kaynağı olduğu düşünülen bir Akçam ağacı yer alıyor. Akçam ağacı süsleniyor, püsleniyor ve onun etrafında toplanan insanlar bir sonraki yıl tekrar karanlıklardan kurtulmak dileği ile o ağacın altına tanrılar için hazırladıkları hediyeleri koyuyorlar.

İşte, bazılarının Hıristiyanların ibadetleri ile eşleştirdikleri yılbaşı ağacının hikayesi bu. Tam bir Türk adedi. Hatta devamı da var: Eski Türklerde orta Asya’da başlayan bu gelenek aslında Anadolu’da da hiç kaybolmadan da devam etmiş. Olur olmaz her şeye kulp takanlar, biraz Anadolu'yu bilseler, biraz okusalar, bolluğu, bereketi ve yardımlaşmayı sembolize eden “NAHIL” geleneğimizle karşılaşacaklar.

Anadolu'nun birçok yerinde hala, düğünlerde derneklerde, çağrılı konukların getirdikleri hediyeleri astıkları ya da altına koydukları bir ağacın veya ağaca benzetilen bir objenin olduğunu görecekler.

Nahıl, Osmanlı kültüründe de var. Osmanlı saraylarının içinde, koridorlarda, saray bahçelerinde üzerlerinde rengarenk şekillerin yer aldığı nahılların bulunduğu birçok tarihçi tarafından ifade edilmektedir. Diğer taraftan, yine Osmanlıda birçok müjdeli olay öncesi ve sonrasında devasa nahılların hazırlanarak İstanbul'un çeşitli meydanlarına konulduğu da bilinmektedir.

Bir başka yazımda da sizlere Noel Baba’nın ilham kaynağı olan ve yine bir Türk mitolojisinin kahramanı olan AYAZ ATA’dan da bahsedeceğim.

Bu nedenlerle saçma sapan bahanelerle yeni yıl kutlamalarına, ağaç süslemelerine laf edenlere sesleniyorum. Azcık tarih okuyun. Kendinizi geliştirin. Neşemizi kaçırmayın. Bırakın bir gün olsun gülelim söyleyelim. Herkese şimdiden mutlu yıllar.