Engelli hakları savunucuları, BM Engelli Hakları Komitesi’nin 2023 yılında düzenleyeceği gözlem raporu öncesi, 2019 raporunda karnesi kırık gelen Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmesi için çağrıda bulunuyor.
Engelli hakları alanında savunuculuk yapanlar, BM Engelli Hakları Sözleşmesi’ni adeta anayasa olarak kabul ediyor. Hakların karar vericiler tarafından teslimi konusunda Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ni temel alan savunucular, karar vericilere imzacısı olduğu sözleşmeye uygun yasal düzenlemelerin yapılarak uygulanması için her kanaldan çağrı yapmayı sürdürüyor.
Türkiye, engelli bireylerin toplumsal hayata katılımları ve ayrımcılık konusunda korunmalarının sağlanması, topluma sunulan hizmetlerin engelliler için erişilebilir kılınması hususlarında taraf devletlere yükümlülükler getiren sözleşmeyi, 30 Mart 2007 tarihinde imzaladı. Engellilik alanında bağlayıcı nitelikte uluslararası belge niteliğinde olan sözleşmeye atılan imza, engelli politikalarının sözleşme çerçevesinde oluşturulmasının kabulü anlamını taşıyor.
BM Engelli Hakları Komitesi, imzacı ülkelerde sözleşmenin gerektirdiği yasal düzenlemelerin takibi amacıyla dört yılda bir gözlem raporu düzenliyor. Bu kapsamda, 2019 yılında düzenlediği gözlem raporunda kırık not alan Türkiye, 2023 yılında tekrar incelenecek. Ancak, hak savunucuları “tavsiye” ve “endişe edici bulgularla” dolu ilk rapora rağmen geçen süreçte Türkiye’nin bu konuda ciddi adımlar atmadığı vurguluyor.
İstanbul Barosu Engelli Hakları Merkezi (İBEHM), ikinci gözlem raporu öncesi, 2019 yılından bu yana BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklı Türkiye’nin yükümlülüklerinde yapılmayan ve yapılamayanlara dikkat çekmek için bir çalışması başlattı. Çalışma ile karar vericilerin dikkatinin çekilmesi ve kamuoyunda farkındalık oluşturulması amaçlanıyor. İBEHM Başkanı Hüseyin Varol, yükümlülükler yerine getirilinceye kadar fikri takiplerini sürdüreceklerini açıkladı.
İMZA ATMAK YETERLİ DEĞİL
Erişilebilirliğin sağlandığı, engelliliğe dayalı ayrımcılığın olmadığı bir ülke için sözleşmeye imza koymanın tek başına yeterli olamayacağını vurgulayan Av. Hüseyin Varol, kamu otoritesinin yanısıra sivil toplum örgütleri, üniversiteler, barolar ve diğer meslek odalarına da görev düştüğünün altını çizdi. Sorunların hak temelli bir şekilde çözülmesi için çalıştıklarını belirten Varol, şunları söyledi: “Yeni başlattığımız projeyle 2019 yılından itibaren sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerden yapılmayanlara/yapılamayanlara dikkat çekiyoruz. Bu sözleşme bizim için bir kutup yıldızıdır. Sözleşmedeki yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği dört yılda bir raporlanıyor. Komite, hükümet temsilcileri ve STÖ temsilcileri ile görüşüyor. Son kertede, Nihai Gözlem Raporu'nu yayımlıyor. Sözleşmenin hazırlanışı, maddelerin kapsamı ve vukufiyeti, Komite'nin bağlayıcı olmasa da engellilik alanında kararlar veren bir insan hakları mekanizması oluşu değerlendirildiğinde nihai gözlem raporu önem kazanıyor. Özlemimiz, engelli yurttaşların erişilebilirlik sıkıntısı çekmediği, ayrımcılığa uğramadığı; ulusal üstü insan hakları belgeleri, anayasa ve kanunlarla tanınan haklarını kullanabilmesidir. Türkiye’nin yükümlülükleri yerine getirilene kadar fikri takibimizi sürdüreceğiz.”
17 YIL UYGULANMAYAN KANUN
Komitenin 4 yılda bir hazırladığı raporun yaptırım etkisi olmadığını ancak eksik ve yanlışlıklara dikkat çekerek engelli hakları konusunda ülkelerin izlemesi gereken yola ışık tuttuğunu vurgulayan İBEHM Başkan Yardımcısı Av. Mustafa Keskin, “Bu rapor ülkelerin engelli hakları karnesini ortaya koyuyor” dedi.
Keskin, raporda yer alan uyarılar ile ilgili yaşanılanlara şu örnekleri verdi: “Komite, 2019 yılında, Noterlik Kanununda yapılan değişikliklere rağmen, görsel, işitsel ya da konuşma güçlüğü olan bireylerin noterde yapacakları işlemler için yanlarında iki şahit aranması uygulamasının halen devam etmesinin endişe verici olduğunu ifade etti. Ne yazık ki biz engelliler olarak bu sorunu hala yaşıyoruz. Geçen günlerde Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bu konuda karar verdi ve uygulamanın ayrımcılık yasağı ihlali teşkil ettiğini belirtti. Ülkemizin bu sorunu ortadan kaldırmak için sağlam adımlar atması gerekirdi, ama atılmadı.Raporda ayrıca; düşük maliyetli barınma, insan ürünü çevre, kamu alanları ve ulaşım dâhil, engelli bireylere toplum içinde daha fazla erişilebilirlik sağlanması için gerekli politika ve yasaların yürürlüğe girmesi ve mali kaynakların tahsis edilmesi önerilmekte. Komite ulaşımın erişilebilir olmasını önermişken ve biz 2005 yılında çıkarttığımız kanunla bunu düzenlemişken, kanun bu yıla kadar uygulanmadı. Bizler bu yıl süre doluyor, ulaşım engelliler açısından da erişilebilir olacak diye sevinirken, TBMM 1 Temmuz 2022 tarihinde, ulaşımda erişilebilirliğin sağlanmasını 2026’ya öteledi. Yetkililerimiz, BM Engelli Hakları Komitesi raporunu bir kenara bırakın 2005 yılında çıkarttığı kanuna 17 yıl boyunca uymadı ve bununla yetinmeyip 2026’ya kadar uyum süresini uzattı.”
2023 yılında yeni nihai gözlem raporu hazırlanacağını anımsatan Keskin, “İBEHM olarak bu raporun hazırlanmasından önce, 2019 yılındaki raporda tespit edilen sorunların, eksikliklerin giderilmesi, bu konuda karar vericilerin, yöneticilerin dikkatinin çekilmesi ve kamuoyunda farkındalık oluşturulması için, raporda yer alan ve hala çözülmeyen sorunları sosyal medya hesaplarımızdan paylaşacağız. Paylaşımlarımızın yaygınlaştırılması hem mücadelemizde yalnız olmadığımızı hissetmemizi hem de engellilerin yaşadığı sorunların çözümü yolunda bir adım atılmasını sağlayacaktır” diye konuştu
SAĞLAMCILIK HER YERDE
Engellileri anormal ya da tedavi edilmesi gereken bireyler olarak değerlendiren “sağlamcılık (ableism)” kavramına dikkat çeken İstanbul Barosu Ayrımcılık Alt Komisyonu Başkanı Av. Elif Başak Dereci, “Sağlamcılığın günlük hayatın bir parçası olması, ayrımcılığa karşı mücadelenin önemini artırıyor” dedi.
Sağlamcılı davranışlar için, engelli bir kişi karşıdan karşıya geçerken kendisi talep etmeden yardım etmeye çalışma, engellileri “ilham kaynağı” ya da “sevgiye muhtaç” olarak nitelendirme ya da evlilik gerçekleştireceklerine inanmama gibi örnekler veren Dereci, “Engellileri küçümseyen, aşağılayan veya yetersiz, hasta olarak gören bu davranış halleri, bilinçli ya da bilinçsiz gerçekleşebiliyor. Bu yüzden, toplumda engellilerin haklarına dair farkındalık, hatta farkındalıktan da öte bilinç ve hareket oluşturulması ve hak sahibi engelli öznelerin daha fazla ön planda olması, daha fazla söz sahibi olması gerekiyor” diye konuştu.
BM Engelli Hakları Komisyonu Nihai Gözlem Raporu'ndan
Endişe verici hususlar:
- Kırsal alanda yaşayanlar dahil engelli çocukların toplum içinde desteklenmesi için ve engelli çocukların haklarının ihlal edilmesi halinde şikayette bulunabilmeleri için etkili mekanizmaların olmaması.
- Özellikle aile içinde, bakım merkezlerinde ve okullarda istismar riskinin yüksek olduğu durumları tanımlayan ve engelli kadın ve kız çocuklarına karşı toplumsal cinsiyet temelli şiddet vakalarını konu alan bir stratejinin olmaması.
- Engelli bireylerin topluma dahil edilmesini kolaylaştıran erişilebilir toplum hizmetlerine yönelik bütüncül bir yaklaşım olmaması, bilhassa toplumda barınma hakkına erişimin sağlanmasına yönelik tedbirlerin olmaması.
- Web İçeriği Erişilebilirlik Kılavuzları'nın yeterince uygulanmaması, bu kılavuzlara uyan kamu web sitelerinin düşük oranda olması ve sadece belli sayıda yayın organında işaret dili çevirisi ve sesli betimleme kullanılması.
- Türkiye’de okul müfredatının, özellikle matematik ve programlama derslerinin, engelli öğrencilerin ihtiyaçlarına göre uyarlanmamış olması.
- Öğretmenlerin ve öğretmen olmayan okul personelinin kapsayıcı eğitim ve eğitim kalitesinin artırılması konularında eğitimli olmaması ve bu durumun işitme ve görme engelli çocukların fiilen eğitimden mahrum kalmasıyla sonuçlanması.
- Hastanelerin ve diğer sağlık bakım hizmetlerinin engelli bireyler için yeterince erişilebilir, elverişli ve uygun maliyetli olmaması, özellikle özel tedavi, fizik tedavi, muayene ekipmanı ve bilgiye erişimin yetersiz olması.
- Kamu sektöründe yüzde 3 oranında engelli istihdam edilmesi için konulan kotaya ve özel sektörde engelli bireyler için belirlenen istihdam kotalarına yeterince uyulmaması.
- Mali krizlerin engelli bireyler, aileleri ve engelliliğe bağlı ihtiyaçlarından kaynaklanan ek masrafları karşılama güçleri üzerindeki olumsuz etkisi.
Tavsiyeler:
- Engelli kadın ve kız çocuklarının gelişimi ve güçlenmesi için olumlu eylem tedbirleri alınarak spesifik politikaların benimsenmesi ve kadınlara yönelik genel kamu politikaları aracılığıyla engelli kadın ve kız çocuklarının haklarının ana akımlaştırılması.
- Aile içinde, okulda ya da kurumlarda hakları ihlal edilen engelli çocukların, kamu yetkililerine gizli olarak şikayette bulunabilmesine olanak veren bir mekanizmanın oluşturulması.
- Engelli bireylerin hukuki ehliyetine yönelik kısıtlamaları kaldıran yasa değişikliklerinin yapılması ve vesayet sistemi yerine karar verme sürecinde destek mekanizmalarının uygulanması.
- Avukatlar ile iletişim kurma imkanları ve bilgi kaynakları gibi hizmetler aracılığıyla, engelli bireylere erişilebilir ve uygun maliyetli adli yardım sunan insan kaynakları ve mali kaynakların temin edilmesi.
- Zihinsel engelli çocuklar dahil, tüm engelli çocuklar için yeterli oranda bireyselleşmiş destek ve makul düzenleme olmasını ve diğer çocuklar ile eşit olarak nitelikli kapsayıcı eğitim almalarının sağlanması.
- Türkiye’ye kamu bütçesiyle ilgili süreçlere, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının ulusal düzeyde izlenmesi sürecine ve uluslararası karar alma ve işbirliği mekanizmalarına engelli kuruluşları aracılığıyla engelli bireylerin de aktif olarak dahil edilmesini ve yakın işbirliği yapılması.
- Türkiye’ye engelli bireylerin ana akım spor etkinliklerine engelli olmayan bireyler ile eşit temelde, mümkün olan en geniş ölçüde ve her seviyede katılımlarının teşviki için Taraf Devlet’in gerekli tedbirleri alması.