Suriye'de Esad rejiminin son bulmasının bana göre kuşkusuz en büyük kaybedeni İran’dır. New York Times gazetesi, istihbarat kaynaklarına dayandırdığı haberinde Tahran yönetiminin Suriye'deki askerlerini Şam daha düşmeden çekmeye başladığını yazıyor. Haber nedense beni hiç şaşırtmadı. Çünkü 7 Ekim 2023’te Hamas saldırısı sonrasında İsrail’in Gazze’de yaptığı katliam karşısında İran ve vekil güçlerinin yaşadığı çaresizlik bu noktaya gelineceğinin işaretlerini vermişti.
2006’DA DİRENİŞİN SEMBOLÜ OLMUŞLARDI
İsrail, 2006'da Lübnan'a saldırdığında Hizbullah'ın inanılmaz bir direnişi vardı. İran, Suriye üzerinden Hizbullah'a her türlü desteği sağlıyordu. İsrail Hava Kuvvetleri, Beyrut’ta Şiilerin yaşadığı Dahiye bölgesinde taş üstünde taş bırakmamış, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı yok etmek için sığınak delici bombalar kullanmış ama yine de istediği sonuca ulaşamamıştı. İran Devrim Muhafızları’nın Suriye üzerinden tam desteğini alan Hizbullah, İsrail’in saldırılarına karşı cesurca direnmişti. Hizbullah lideri Nasrallah ve İran'ın dini lideri Hamaney, İsrail'e karşı gösterdikleri direnişle bölgede büyük prestij kazanmışlardı.
İRAN NASIL KUŞATILDI?
O yıllardan bu yana köprülerin altından çok sular geçti. İsrail ve ABD, Tahran rejimini kıskaca aldı. Mısır ve Pakistan ile başlayan bu kıskaca Abraham Antlaşmaları ile Körfez ülkeleri de eklemlendi. Mısır ve Ürdün'den yıllar sonra Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn de İsrail'i resmen tanıdı. Dış politikaya bir nebze olsun ilgisi olan herkes çok iyi bilir ki Suudi Arabistan'ın desteği ve onayı olmadan bu iki ülkenin böyle bir adımı atması olanaksızdı. 7 Ekim olmasaydı belki bu antlaşmaya Riyad da imza koyacaktı.
SURİYE İRAN İÇİN LEBENSRAUM’DU
İran İslam Cumhuriyeti’nin 1979’da kurulması ve ardından Irak-İran savaşının başlaması ile birlikte Suriye, İran için özel bir konuma sahip oldu. Suriye, İranlı mollalar için özenle korunulması gereken bir ülkeydi artık.
Tahran yönetimi, 2011 yılında iç savaşın çıkmasının ardından Esad rejimine kol kanat gerdi. Yaklaşık 14 yıl boyunca sadece silah ve mühimmat sağlamadı. Irak üzerinden Şam yönetimine kurmay zeka, asker ve milis desteği de verdi. Esad’ın iktidarını 13 yıl daha sürdürmesinde belirleyici rol oynadı. Ancak 2024 yılına gelindiğinde şartlar değişmeye başladı. İran’ın en yakın müttefiki Rusya, Ukrayna üzerinden Batı’nın yoğun saldırılarına maruz kalmaya başladı. Trump’ın yeniden başkan seçilmesi ile avantajlı bir barış antlaşması ümidi daha da artan Putin bunu Suriye ve İran için riske atmak istemedi.
İSRAİL’İN SİBER SALDIRISI HİZBULLAH’TA BÜYÜK ŞAŞKINLIK YARATTI
İsrail ve ABD, İran'ın Suriye ve Lübnan'daki neredeyse bütün gücünü imha etti. Suriye'deki muhalif güçlere yıllarca direnen Hizbullah'ın komuta kademesinin, cep telefonları ve çağrı cihazları düzenlenen siber saldırıyla patlatıldı. Hizbullah en büyük şoku burada yaşadı. Bunu Lübnan ve Suriye’de MOSSAD ajanlarının ve İsrail özel güvenlik güçlerinin nokta operasyonları izledi. Hizbullah’ın efsanevi lideri Nasrallah da öldürülenler arasındaydı.
İRAN’I NE BEKLİYOR?
Sonuç olarak İran, Arap dünyasında on yıllarca yatırım yaptığı en yakın müttefiki Suriye'den vazgeçmek zorunda kaldı. Tahran yönetiminin on yıllarca ilmik ilmik ördüğü İran-Suriye-Lübnan-Filistin-Yemen ekseni arasındaki Suriye köprüsü yıkıldı. Bu durum İsrail ile gizli ilişkiler kuran Arap ülkelerinin artık daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır. İran'ın bölgeden çekilmesi İsrail'in Suriye ve Irak'taki Kürt gruplarla işbirliği yapmasını daha da kolaylaştıracaktır. İran'ın artık ne Nasrallah'ı ne de Esad'ı var. Suriye’de yaşanan yenilgiden sonra Irak'taki ve Yemen'deki Şii gruplar için de zorlu bir sürecin yaşanması kaçınılmazdır.
İRAN’IN ANTİ EMPERYALİST VE ANTİ SİYONİST SÖYLEMLERİ NEDEN İSTENİLEN ETKİYİ YARATMADI?
İran'ın Şii jeopolitiği ile kurduğu anti-emperyalist bölgesel güç rolü görünen o ki yıkılmak üzeredir. Bu İranlı mollalar için tam bir hayal kırıklığıdır. Bunun bana göre en önemli nedeni İran'in seküler bölgesel bir kucaklama politikası yerine mezhep merkezli teokratik yapı ihraç etme çabasıdır. İran’ın bu yaklaşımı özellikle Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'de mezhep fay hatlarının oluşmasına yol açmış ve bu ülkelerin Tahran'a bakışını olumsuz etkilemiştir. Kullanılan anti emperyalist ve anti siyonist söylemler bu ülkelerin halklarında aranan karşılığı bulamamıştır. İran giderek daha yalnızlaşmaktadır. Trump'ın 20 Ocak'tan sonra İran'a karşı tutumunun önceki başkanlık döneminden çok daha sert olması bekleniyor. İran’daki molla rejimi, dünyanın en büyük ekonomik ve askeri güçlerine meydan okudu ancak bunun altını bilim, yüksek teknoloji ve güçlü bir ekonomi ile dolduramadı. Halkını mutlu ve refah kılamadı. Halkıyla bütünleşemedi. Dışarıda büyük darbe alan molla rejiminin içeride de yakın gelecekte ciddi sorunlarla karşılaşması kaçınılmaz gözüküyor.