Yeni Dünya Düzeni-New World Order” kavramını ilk kez baba Bush’tan duydu bütün dünya. Tarih 28 Şubat 1990’dı. Berlin Duvarı yıkılmış Sovyetler Birliği dağılmış, soğuk savaş sona ermişti. İki kutuplu dünyanın soğuk savaşında kazanan kapitalizm ve en güçlü temsilcisi Amerika Birleşik Devletleri olmuştu.

Beyaz Saray’daki konuşmasına Victor Hugo’nun meşhur sözünü alıntılayarak başlayan dönemin ABD Başkanı George Bush, “Bir fikrin zamanı gelmişse onun karşısında hiçbir ordu, hiçbir tank duramaz, demokrasi fikrinin karşısında Doğu Avrupa’nın diktatörlükleri birer birer yıkılıyor. Yeni bir dünya düzeni kuruluyor” demişti.

Baba Bush aynı ifadeyi yaklaşık 7 ay sonra Amerikan Kongresi’nde bu kez, Kuveyt’i işgal eden Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin için kullanacak ve Yeni Dünya Düzeni’ne direnen diktatörleri tarih sahnesinden sileceklerini söyleyecekti.

Uzun yıllardır dillendirilmeyen “Yeni Dünya Düzeni” inşa etme çabası şimdi bir kez daha gündemde.

Zira Donald Trump Elon Musk ikilisi, hedefledikleri yeni dünya düzeninde uluslararası politika ve küresel ekonomide köklü değişimleri hedefliyor. İkili, daha göreve gelmeden bunların işaretlerini vermeye başladı bile.

Ancak bu kez hedefte, ne demirperde ülkeleri ne de Saddam ya da Kaddafi gibi Amerikan çıkarlarına meydan okuyan ülkelerin liderleri var.

Bu kez çatışma, plütokrasinin ve neo-liberalizmin temsilcileri  arasında.

MUSK’IN SOROS ÖFKESİ

Ne halkın ne de senatonun onayını almadığı halde yakında ABD’de bakanlık koltuğuna oturacak olan dünyanın en zengin iş insanı Elon Musk geçtiğimiz günlerde, kendisi gibi dolar milyarderi olan ve ülkelerin siyasetine yön veren 95 yaşındaki Amerikalı milyarder iş insanı George Soros’u hedef aldı.

Teknoloji milyarderi Musk, sahibi olduğu sosyal medya platformu X’ten yaptığı paylaşımda, on yıllardır dünya genelinde hayırsever bir iş insanı olarak anılan Soros’un aslında tam bir insanlık düşmanı olduğunu söyledi.

Musk’ın bu paylaşımı, ABD Başkanı Joe Biden’ın giderayak Soros’a ülkenin en büyük onur ödülü olan Devlet Özgürlük Nişanı’nı verdiği sırada yapması ise son derece manidardı.

Musk paylaşımında “Konu hisse senedi spekülatörlüğü, finans yaratma ve bunları kullanarak bir siyaset oluşturma ise bana göre Soros kesinlikle bir dahi. Ancak keşke insanlık düşmanı  bir dahi değil de insanlığı seven ve gücünü insanların yararına kullanan bir dahi olsaydı” dedi.

İsrail’in BM Daimi Temsilcisi’nin George Soros’a yönelik suçlamalarına da destek veren Musk, “Soros, Hamas’ı destekleyen sivil toplum kuruluşlarına finansal destek sağlıyor. Belli ki Soros’un insanlığa yönelik düşmanlığı İsrail’i de kapsıyor” ifadelerini kullandı.

Soros’u pek çok ülkede rejim değişikliklerine yol açan sivil toplum kuruluşlarına destek vermekle suçlayan Musk’a göre bu STK’ların yol açtığı kaos yüzünden on milyonlarca insan ülkelerini terk ederek refah düzeyi yüksek ülkelere göç ediyor.

Elon Musk, yeni kavimler göçünün en büyük sorumlusu olarak gördüğü Soros’un Batı Uygarlığı’nı tehdit ettiğini söylüyor.

DÜZENİN PARADİGMALARI DEĞİŞİYOR

Ulus devletleri hedef alan çok uluslu şirketlerin fedaisi olarak görülen Soros, liberal ekonomik düzeni küresel kılmak için insan hakları, azınlık hakları ve demokrasiyi kılıf olarak kullanan emperyalist bir tasarım projesini temsil ediyor.

Peki 421 milyar dolarlık servetiyle pek çok ülkenin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası’ndan daha büyük bir servete sahip olan Musk’ın, Demokrat Parti’ye yakınlığı ile bilinen Soros’a yönelttiği bu ağır eleştirilerin kaynağında ne var?

Elon Musk’ı yakından tanıyan isimler, teknoloji milyarderinin demokratlardan uzaklaşarak cumhuriyetçilere yaklaşmasında oğlu Xavier’in cinsiyet değiştirerek Vivian adını almasının önemli bir kırılma noktası oluşturduğunu belirtiyorlar.

Musk’ın Donald Trump ile yakınlaşmasında da Trump’ın LGBT karşıtı söylemlerinin etkili olduğu ifade ediliyor.

Tabi Musk’ı, Trump ile bir araya getiren sadece bu değil.

Her iki ismin bütün sorunları güç ve parayla çözme eğilimi ve güç ve parayı kullanarak ülkeleri hizaya getirme anlayışı yeni dünya düzeni arayışlarının temel paradigmalarını oluşturuyor.

Seçilmiş ABD Başkanı Trump, Kanada, Grönland ve Panama’ya göz dikerken; bakan olmaya hazırlanan Musk da elindeki devasa sosyal medya gücünü kullanarak Almanya ve İngiltere’nin sosyal demokrat başbakanlarını hedef alıyor.

Sadece Tesla ve Space X’in değil dünyanın da patronu gibi davranan Musk bununla da yetinmiyor hedef aldığı ülkelerin iç siyasetine Soros’un yaklaşımının aksine alenen ve doğrudan müdahale ediyor.

Musk, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’a Magdeburg’da 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıyı engelleyemediği gerekçesiyle “Beceriksiz Aptal” dedi ve Scholz’u istifaya çağırdı.

Musk, İngiltere Başbakanı Keir Starmer’i ise ülkesindeki reşit olmayan genç kızları seks kölesi olarak kullanan çetelere göz  yummakla suçladı.

Bu çetelerle ilgili hükümet düzeyinde bir soruşturma açılmamasına ve yerel düzeyde bir soruşturma ile yetinilmesine tepki gösteren Musk, Starmer’i ve lideri olduğu İşçi Partisi’ni cinsel soykırım suçlusu olmakla itham etti.

İngiltere’de göçmenlere yönelik saldırıları organize ettiği suçlamasıyla tutuklanan Tommy Robinson’ın serbest bırakılması gerektiğini savunan Musk, “ Asıl hapiste olması gereken şeytani bir tiran olan İngiltere Başbakanı Starmer’dir”dedi.

Musk’ın öfkesini bu sözler de dindirmedi ve sahibi olduğu X sosyal medya platformunda, 212 milyon takipçisine hitaben “Sizce ABD, İngiltere halkını zalim Starmer hükümetinden kurtarmalı mı? diye sordu.

Güney Afrika doğumlu olan Musk’ın büyükbabası ve büyükannesi Güney Afrika’ya yerleşmeden önce İngiltere’nin Liverpool kentinde yaşıyorlardı.

Musk, X’ten yaptığı paylaşımlarında yaşamında özel bir yere sahip olduğunu vurguladığı büyükannesi Cora Amelia Robinson’un çelik gibi bir iradeye sahip olduğunu, evlerde temizlik işçisi olarak çalıştığını ve İkinci Dünya Savaşı sırasında bombaların altında zorlu bir yaşam mücadelesi verdiğini anlattı.

Ardından da konuyu İngiltere Başbakanı Starmer’e getirdi ve “Tanrıya şükür ki o yıllarda Starmer başbakan değildi aksi halde sevgili büyükannem de tecavüz çetelerinin hedefi olabilirdi” dedi.

Bu provokatif paylaşımların ardından Elon Musk İngiltere’ye ilişkin son planını ilan etti ve atalarının yaşadığı kentin futbol kulübü Liverpool’ı yakında satın alacağını duyurdu.

Musk’ın hakaret içeren sözleri AB başkentlerinde infiale yol açtı, Berlin, Londra, Paris yönetimleri teknoloji milyarderlerini yalancılıkla, ülkelerinin iç işlerine karışmakla, ırkçılık ve demokrasi düşmanlığı ile suçladı.

Ancak Elon Musk saldırmaya devam ediyordu.        

Screenshot 20250117 141217

MUSK’IN EŞCİNSELLİK İKİLEMİ    

Batı Avrupalı liderleri çileden çıkaran son gelişme ise Musk’ın aşırı sağcı ve ırkçı Almanya İçin Alternatif Partisi’nin (AFD) başbakan adayı Alice Weidel ile yaptığı sohbeti X’teki hesabından canlı yayınlamasaydı.

Almanya’da seçimlere bir buçuk ay kala düzenlenen ve on milyonlarca kişinin dinlediği sohbet sırasında Musk, Alman halkına seslenerek “Seçimlerde AFD’ye oy vermenizi şiddetle tavsiye ediyorum çünkü Almanya’yı sadece Alice Weidel ve AFD kurtarabilir” dedi.

17 yaşındaki oğlunun cinsiyet değiştirmesinin ardından Trump ile kol kola verip Demokratlara ve LGBT’ye savaş açan Musk’ın lezbiyen olduğunu hiçbir zaman gizlemeyen ve son 4 yıldır Sri Lankalı bir kadınla birlikte yaşayan Weidel’den övgüyle bahsetmesi ise ilginç bir tezat oluşturdu.

Musk’ın Almanya’yı kültürel ve ekonomik çöküntünün eşiğinden kurtaracak yegane isim olarak gördüğü Alice Weidel, tıpkı Trump gibi vergi oranlarının düşürmeyi ve ülkedeki göçmenleri zorla ülkelerine göndermeyi planlıyor.

Ekonomi doktorasını Çin’de yapan ve Mandarin dilini akıcı şekilde konuşan Weidel, Musk’a başbakan olması durumunda nükleer santralleri yeniden faaliyete geçirerek enerji fiyatlarını düşüreceğinin sözünü verdi.       

Tabi bu söz Berlin yakınlarında şirketi Tesla’ya ait dev bir otomobil fabrikası bulunan Musk’ı son derece mutlu etti.

SINIRLAR TEHDİT ALTINDA

Donald Trump ve Elon Musk ikilisi, uluslararası hukukun temel  kurallarından biri olan ve uygarlığın temel değerlerinden sayılan Sınırların Değişmezliği İlkesi’ni tarihin tozlu raflarına kaldırmayı planlıyor.

Seçilmiş ABD Başkanı Trump’ın Danimarka toprağı olan Grönland’ı parayla ya da güç kullanarak ilhak etme tehditleri Avrupa başkentlerini alarma geçirdi.

Ancak 20 Ocak’taki yemin töreninden sonra Çin’in daha da güçlenmesini engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapması beklenen Trump-Musk yönetiminin Avrupalı liderlerin bu itirazlarına kulak tıkaması bekleniyor.

Trump ve Musk’ın, Çin ile mücadele planı doğrultusunda Grönland, Kanada ve Panama konusundaki ihtiraslarına yeni coğrafyalar da eklenebilir.                      

Trump ilk döneminde uluslararası hukuku hiçe sayarak Kudüs’ü İsrail’in başkenti ve Golan Tepelerini de İsrail toprağı ilan ederek bunun işaretlerini zaten vermedi mi?

Sınırların değişmezliği ilkesini umursamayan yeni Washington yönetiminin Rusya Devlet Başkanı Putin ile uzlaşarak yine uluslararası hukuka göre Ukrayna toprağı olan Kırım ve Donbas’ı Rusya’ya bırakması da şaşırtıcı olmayacaktır. 

Trump ve Musk, yeni bir otokratik çağ inşa etmeye hazırlanıyorlar.

Gezegenin en zengin adamı elindeki en güçlü silah olan sosyal medya platformunu kullanarak Avrupa’da Nazilerin mirasçılarına oy devşiriyor.

Trump’ın seçilmesi için 250 milyon doları gözünü kırpmadan harcayan Musk, şimdi de para musluklarını Avrupa’daki aşırı sağcı ve ırkçı partiler için açmaya hazırlanıyor.   

Dünya, hukukun ve adaletin yok sayıldığı, güçlünün ve zenginin istediği her şeyi sınır tanımadan yapabildiği, etnik ve dini nefretin körüklendiği ve güçlü ülkelerin zayıfları rahatlıkla yutabildiği yeni bir düzene savruluyor.

Trump ile Musk, hayalini kurdukları yeni dünya düzeni için bir araya geldiler. İki ismin ortak özelliği para ve gücü, hayatın merkezinde görmeleri ve onlarla istedikleri her şeyi yapabileceklerine inanmaları.

İkisi de sadece ABD’yi değil dünyayı da bir şirket gibi yönetme arzusunda. Bu yüzden egolarının sınırı yok. Bu da Trump ile Musk arasında bir çatışmayı er geç kaçınılmaz kılıyor. Çünkü bir ipte iki cambaz oynamaz.