Haftaya İzmir’de önemli bir etkinlik var: “1. İzmir Gençlik Çalıştayı”
Teması “kültür” olan çalıştaya katılacak gençlerin ülkemizin ve dünyanın yaşamsal sorunları üstüne düşündüklerini dinlemek heyecan verici olacak. Ama, acaba orada duyacaklarımız gençliğin çoğunluğunun paylaştığı düşünceler mi olacak? Kuşkuluyum… Gençlerimizin içinde yaşadıkları toplumun sorunlarını yakından izlemedikleri bir gerçek. Gazete okumadıklarını, televizyon izlemediklerini biliyoruz. Varsa, yoksa sosyal medya… Teknolojinin sağladığı yeni olanakların genç kuşakları cezbetmesinden daha doğal bir şey yok elbette. Ama, o ortamda ne izliyorlar acaba?
***
Kendilerini doğrudan ilgilendiren konulara ilgisiz kalmıyorlardır mutlaka… Adalet Bakanlığı’nın Boğaziçili gençlerin direnişi kapsamında gerçekleştirilen bir sanatsal çalışmaya ilişkin görüşünü bir biçimde duymuş olmalılar. Haklarında üç yıla kadar hapis cezası istenen ikisi tutuklu yedi gencin “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik suçu” işlediği doğrultusunda görüş bildirmiş Anayasa Mahkemesi’ne. “Eşcinselliğin ve Şahmeran figürünün İslam dini literatüründe yasak ve haram kabul edildiğini” belirterek, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu işlendiğini ve bunun ‘kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlike’ oluşturduğunu” savunuyor Adalet Bakanlığı.
Gençlerin kendilerini yakından ilgilendiren bu konuya duyarlı olduklarına kuşku yok. Peki, Afganistan’da olup bitenlerle ne denli ilgililer? Sığınmacılar hakkında bir görüşleri var mı? Göçmenleri istemiyoruz, bizim sorunlarımız bize yeter diye mi düşünüyorlar, yoksa Afganistan’dan yükselen çığlıklara kulak kabartıyorlar mı? Afganistan’ın ilk kadın belediye başkanı Ghafari’nin “Beni öldürecekler; oturdum ve gelmelerini bekliyorum” sözlerine kulak veren, Afganistan’dan kaçarak ülkemize sığınan kadın yönetmen Sahraa Karimi’nin dünya kamuoyuna yaptığı çağrıyı okumaya zahmet eden kaç genç çıktı acaba? Kaç genç, Afgan sokak sanatçısı Şemsia Hassani‘nin çizgilerini paylaştı arkadaşlarıyla? Kaç genç geçenlerde Ankara’da, Altındağ’da yaşanan göçmen karşıtı saldırı, yağma ve linç olayları üzerine kafa yordu?
Sözüm elbette politize olmuş gençlere değil; politikanın ‘kirli’ bir alan olduğu savıyla, belki de geçmiş kuşakların yaşadığı düş kırıklığının bir sonucu olarak apolitik bir çizgide durmayı seçen gençlere… Kamplaşma yerine tartışmayı, suçlama yerine sorgulamayı seçen gençler yok mu? Elbette var. Onlar, dünyada ve Türkiye’de yaşananlara ilişkin bir sorumlulukları olduğunun bilincindeler. Ve, hiç kuşkusuz sanatla yakından ilgililer. Peki, büyük çoğunluğun sanatla ilişkisi ne boyutta? Neleri izliyor, hangi müzikleri dinliyorlar?
***
“Sanatın bu söylediklerinizle ne ilgisi var?” diye soracak olursanız, yanıtım çok net: Sözünü ettiğim bilinçlenme sürecinde eğitim kurumlarının katkısı yok denecek kadar az. Hatta, tam tersine yanlış bilinç aşılamakta katkıları söz konusu. Irkçılığa varan bir milliyetçiliğin genç kuşaklara aşılanmasında eğitim kurumunun yanı sıra, siyaset kurumunun ve medyanın ciddi bir sorumluluğu var. Bu sürecin panzehiri ise, sanatta yatıyor. Kültürlerarası bir uzlaşmanın ve barışın dünyaya egemen olmasını istiyorsak, destek alacağımız en önemli alan sanattır. Çünkü, yaratıcılık sınır tanımaz; çünkü yaratıcıların dünyası egemen kültüre kafa tutabilen özgür zihinlerin dünyasıdır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Eylül ayında gerçekleştireceği UCLG Kültür Zirvesi öncesi, 24-25 Ağustos’ta Tarihi Havagazı Gençlik Yerleşkesi’nde düzenleyeceği “1. Gençlik Çalıştayı”nın temasının “kültür” olması çok önemli. Çünkü, ayrımcılığa, ırkçılığa karşı duracak, barıştan, adaletten, özgürlükten, eşitlikten, dayanışmadan yana kuşakların yetişmesi bilinçli bir kültür politikasına bağlı. Bu politikanın en önemli dayanaklarından biri sanat hiç kuşkusuz. Çalıştay’ın oturum başlıkları arasında göremedim, ama gençlerin, kültürün farklı boyutlarını tartışırken, ifade özgürlüğünün ve sanata ulaşma hakkının en temel insan hakkı olduğu gerçeğini gündeme getireceklerine ve somut öneriler geliştireceklerine inanıyorum.