Öykünün özeti şöyle: Bundan yaklaşık 19 yıl öncesi İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’ndan bir küçük müzisyen topluluğu, Anadolu’da ‘Güneş Gözlü Çocuklar’ın peşinde yollara düşer. Hedefleri, çok uzaklardaki köy ve kasabalarda öğrenim gören çocuklara ulaşmaktır. Onlara ne mi götürürler? Viyola, viyolonsel, kemanla müzik; çoksesli müzik. Peki, sonuç? Sonucun ne olduğunu yıllar boyu ulaştıkları çocukların birkaçının kendi ağzından öğrenelim:

“Okulda, müzik derslerinde blok flüt çalarken eğleniyoruz, neşeleniyoruz. Ama keman, viyolonsel sazlarını hiç çalmadığımız için bize farklı geldi ve çok sevdik.”

“Geleceklerini söylediklerinde çok şaşırmıştım, inanmamıştım ilk başta. Gerçekten de geldiler. Köyümüze, okulumuza böyle bir müzik topluluğu geldiği için mutlu oldum. Daha önce böyle müzik topluluğu gelmemişti.”

“En sevdiğim müzik aleti viyola oldu. Beni etkiledi. Keşke bizlerin böyle viyola, keman gibi çalgılarımız olsa. Flüt yerine bunları çalsaydık daha güzel olurdu.”

“Bu kadar çok büyük bir şey beklemiyordum. Daha çok söyleşi yaparız, belki kemanla bize bir şeyler çalarlar, diyordum. Viyola, viyolonsel beklemiyordum.”

PHOTO-2023-09-26-16-02-29

KENDİNE KEMAN ALMIŞ

Şarkının birisinde hayal kurduk. Benim aklıma savaştaki çocuklar geldi özellikle. O anki duygularımı anlatamam. İnsan, dünyaya bir kez geliyor. Onu da yaşamak istiyor. Ama kurşunlarla, bombalara hedef oluyor. Öğrencilerin dışında okulda görevli bir öğretmenin söyledikleri de önemli:

“Örneğin Aşık Veysel'in 'Uzun ince bir yoldayım' türküsünü çocuklar biliyorlar ama senfonik dinlediklerinde onu da bir başka biçimde içselleştiriyorlar, youtube üzerinden senfonik çalınmış mı, onu araştırmaya başlıyorlar.”

“Okulumuza, Anadolu Yaylı Çalgılar grubu olarak geldiler, dinleti yaptılar, eğitim yaptılar. Onlar gittikten sonra çocukların bazıları ailelerine zorla keman satın aldırdılar. Hatta köyün birinde üç arkadaşın, ekonomik nedenle, bir kemanla kurs aldığını biliyorum.”

“Bir kasabamızda ise bir çocuğumuz harçlıklarını biriktirmiş, ailesine söylemiş, keman alacağım! Alalım, kaç para? Çocuk fiyatını söylemiş. 'Olmaz, bu parayı nereden bulalım' demiş ailesi. Çocuk o yaz tarlada çalışarak yevmiyesini biriktirip kendine keman almış.”

PHOTO-2023-09-25-16-02-37

ÖYKÜNÜN KAHRAMANLARI

Öykülerde kahramanlar vardır. Bu öykünün kahramanı; İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Keman Sanatçısı Gündüz Öğüt. Gündüz Öğüt, öykünün başını şöyle özetliyor:

“Bundan 19 yıl önce, 'Acaba bu müziği, bu çalgıları, yararlarını daha fazla insana nasıl ulaştırabiliriz' diye düşünmeye başladım. Küçük bir oda müziği grubu kurdum. Adına da Anadolu Yaylı Çalgılar Topluluğu dedik. Bu toplulukla normal konserlerimizin, provalarımızın yani resmi işimizin dışındaki zamanlarda tamamen gönüllülük esasıyla okullarda küçük konserler yapmayı planladık. Bunlara, eğitim konserleri dedik. İlk olarak atalarımın doğup büyüdükleri köye gittik. O köyün etrafındaki okullarla başladık. Orada gördük ki, çocuklar böyle şeylere çok meraklılar. Aslında çoğu şeyden de haberleri yok. Kendimize bir slogan belirledik: 'Onlar bize gelemiyorsa biz onlara gideriz' dedik. Önce İzmir ve Ege Bölgesi’ndeki çeşitli okullarda etkinlikler yapmaya başladık. Yaptıklarımız duyuldukça çok farklı okullardan teklifler gelmeye başladı. Uzun yıllar bu şekilde kendi imkanlarımızla birimizin arabasına biniyor ve bir okula gidiyorduk.

İlk gittiğimiz yer Dinar’dı. İlk Dinar’da bir ortaokulda başladık. Başlama kararımızı alırken; mum dibine ışık verse diye düşünmüştüm. O denli ilgi gördü ki, ertesi gün Dinar’da daha büyük bir salonda çalmamızı istediler. Fakat daha büyük bir salon yok. En büyük salon, üstüne brandaların gerilmiş olduğu bir düğün salonu. Bin beş yüz kişi filan geldi. Zaman içinde sadece İzmir ve Ege Bölgesi sınırları içinde kalmadık çok uzak yerlere de gittik. Sanırım başladığımız günden bu yana 500 binden fazla öğrenciye ulaşmışızdır. 650, 700 okula ulaşmışızdır. Talepler, doğal olarak her yıl daha çok artıyor. Türkiye’nin her yerinden çağırıyorlar. Gittiğimiz okullardan tekrar davet geliyor.”

PHOTO-2023-09-26-16-02-29 (2)

'GÖRÜNCE SARILIYORLAR'

İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Keman Sanatçısı, Yaylı Çalgılar Topluluğu kurucusu, yazar Gündüz Öğüt, öykünün bundan sonrasını da, işe daha dün başlamışlar gibi, aynı heyecanla anlatmayı sürdürüyor: “Aslında o güneş gözlü çocukları görmeniz gerek. Çalıyorsunuz, bitiyor; sizi nerede görürlerse üçü, beşi, onu, size sarılıyorlar. Öbürleri size ulaşamadıkları için arkadaşlarına sarılıyorlar ve büyük bir topluluk oluyorlar ve 'iyi ki geldiniz' diyorlar. Bizlere, 'öğretmenim' diye de seslenmeyip, adlarımızın sonuna ağabey, amca, abla sözcüklerini ekleyerek sesleniyorlar. Gündüz amca, Banu abla, Başak abla, Hande abla, tekrar gelin, diyorlar.”

PHOTO-2023-09-25-16-02-28

'BORCUMUZU ÖDÜYORUZ'

Öykünün bundan sonrasını öğrenmek için Gündüz Öğüt’e sorular soruyorum:

            -Gündüz Bey, bu yaptığınız iş tam bir özveri işi. Kendi mesainizin yorgunluğunu dinlenerek atmak yerine sürekli Anadolu yollarında olmak nasıl bir şey?

            -Ülkemizin farklı köşelerindeki okullara gitmek, oradaki güneş gözlü çocuklarla buluşmak benim ve arkadaşlarım için inanılmaz bir mutluluk. Sadece öğrenciler değil, pek çok öğretmenlerimiz ve okul yöneticilerimiz de hayatlarında ilk kez devlet sanatçılarıyla tanışıp, keman viyola viyolonseli yakından görüp dinleme imkanı buluyorlar. Ülkemiz öylesine büyük ve güzel ki, sadece büyük şehirlerdeki konser salonlarından ülkemizi, insanımızı, çocuklarımızla gençlerimizi tanıma ve anlama şansımız yok. Köy köy, ilçe ilçe dolaşmak bizler açısından bu Cumhuriyet’e ve bize verdiklerine olan borcumuzu ödemenin en güzel yolu bence.

          -İşin bir de ekonomik yanı var. Özellikle günümüz gider kalemlerinin yüksekliğini gözümüzün önüne getirdiğimizde, bunun üstesinden nasıl geliyorsunuz?

           -Gittiğimiz tüm okullarda eğitim konserlerini bedelsiz ve ücretsiz şekilde yapıyoruz. Uzun yıllar eğitim konserlerini kendi imkanlarımızla yaptık. Uzak illerden davetler alınca Kültür ve Turizm Bakanlığı, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün desteğini almaya başladık. Talepler o kadar arttı ki bütçeden kaynaklı sorunlar yaşadığımız oldu. Neyse ki bu tip durumlarda sanat dostu birkaç güzel yürekli insan bize ve projemize inandı, ihtiyaç halinde ulaşım, konaklama gibi masraflar konusunda yardımcı oldular. Bizlere yapılan bu katkılar aslında sanatla, müzikle buluşmuş bir eğitime, çocuklarımıza ve geleceğimize yapılabilecek en anlamlı katkılardır. Bu anlamda, 2018 yılından beri yaptıkları anlamlı destek ve katkılarından ve 'Güneş Gözlü Çocuklar Belgeseli'nin yapımcılığını üstlenmesinden dolayı Özimeks firması adına Sayın Kemal Özkan’a, bu sezon aynı yaklaşımla bizlere güç ve moral veren, katkı sunan Efece Galvaniz firması ve sayın Efe Demircan’a çok teşekkür etmek istiyorum.

PHOTO-2023-09-26-16-02-29 (1)

'90 BİN KİLOMETREYİ AŞTIK'

            -Bugüne değin kaç kilometre yol gittiğinizin hesabını yaptınız mı? Kaç okula gittiniz?

            -Yaptığımız kilometre 90 bin km’den az değil belki çok daha fazlasıdır. Bugüne kadar 650-700 arası okula gittik. Bir zaman sonra saymayı bıraktık. Ağrı, Muş, Ardahan, Kars, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Adana, Hatay, Çorum, Amasya, Bartın, Zonguldak, Kocaeli, Karabük, Afyon, Denizli, Muğla, Balıkesir, Aydın, Manisa bugüne kadar gittiğimiz illerden bazıları. Örneğin, Ardahan’ın Göle ilçesindeki tüm köy okullarında eğitim konserleri yaptık.

            -Gittiğiniz okullarda öğretim kadroları tarafından ilgiyle karşılanmanızın dışında yerli halk, veliler ne diyor?

            -Anadolu insanımız; hangi bölge ve yöreye giderseniz gidin, çocukları için oralara gelmiş bizlere inanılmaz bir sevgi, ilgi gösterip kucaklarını açıyorlar. Başta neyle karşılaşacaklarını tam bilemiyorlar. Müdürler, öğretmenler ve öğrenciler gibi. Gittiğimiz okullarda sadece dünya müziklerinden örnekler çalmıyoruz. Gittiğimiz yörenin türkülerinden çok sesliye uyarlanmış parçalar, çocuk şarkıları, film müzikleri de çalıyoruz. Özellikle türkülerimizi çaldığımızda onlarla aramızda inanılmaz hızlı bir bağ kuruluyor. Veliler, gerçekten ne yapacaklarını şaşırıyorlar. En çok da 'Allah sizden razı olsun' diyorlar, evlerinde misafir etmek istiyorlar. Gittiğimiz köylerde yer sofralarına oturup dünyanın en güzel yemeklerini yemişliğimiz vardır. Çünkü o kaplarda gerçek sevgi, şefkat ve minnet duygularıyla pişirilmiş yiyecekler oluyor.

'SEKİZ OKULA GİDECEĞİZ'

            -Güneş Gözlü Çocuklar için daha ne kadar çaba sarf edersiniz? Orkestranın genişlemesi söz konusu mu?

            -Pandemi, ardından yaşadığımız deprem felaketi eğitim konserlerimizi doğal olarak sekteye uğrattı. Kısmet olur da memleketimizde her şey yolunda giderse bu yıl çok yoğun olarak yollarda olacağız. Şu anda 25 Eylül’de başlayıp Kasım sonuna kadar İzmir ve çevre ilçe ve köylerindeki sekiz okula gitmek için gerekli planlamaları yaptım. Ekim ayının 16 -21 arasında Trabzon ve Rize illerimizdeki okullara gideceğiz. Tüm hazırlıklarımızı yaptık. Özellikle Hatay ve Kahramanmaraş illerimiz başta olmak üzere depremden zarar görmüş bölgelerimizdeki okullara, oradaki memleket evlatlarına ulaşmayı, onlara moral ve destek vermeyi çok istiyorum. Bölgeyle irtibattayız. Şartların oluşmasını bekliyoruz. Ayrıca, 2023 ve 2024 eğitim döneminde; gerek İzmir ve çevresi, gerek Ege Bölgesi, gerekse Malatya, Siirt, Bitlis, Elazığ, Van gibi daha önce gitmediğimiz illerimizdeki okullara da ulaşabilmeyi çok isterim. Ama tabi tüm bunlar bir yerden sonra maddi imkanlarla sınırlı oluyor.

Orkestranın genişlemesi konusuna gelirsek; başlangıçta biz 4 kişi başladık. 3 arkadaşımız emekli oldu. Şu anda 8-9 kişiyiz. Dönüşümlü gidiyoruz. Aslında şu an Devlet Sanat Kurumlarında kadrolu olarak görev yapan sanatçı sayımız sanırım 3 bin civarında. Yıllardır bu etkinlikleri sosyal medya hesaplarımızda paylaşmaya çalıştık. Hakkımızda ulusal basında çıkan haber sayısı yok denecek kadar azdır. Haberlerin çıkmasını, yaptığımız şeyin anlaşılmasını istememin nedeni tanınmak falan değil. Diğer devlet sanatçısı meslektaşlarımın dikkatini çekmek. Ne benim, ne de arkadaşlarımın ömrü ülkemizdeki okullara gitmeye yetmez. Bir okula gidiyorsunuz, aradan 4 yıl geçiyor tüm öğrenciler değişmiş oluyor. Yani çok daha fazla sanatçının sahaya inmesi gerekiyor. Elbet bunu yapan sanatçılar var ama yeterli değil. Yani bu böyle zorlamayla yapılacak bir iş değil. Sevmek lazım, o çocukların gözlerindeki ışığı görmek lazım. Yani o köylere gitmek hazım. Parlak ışıklı konser salonlarının dışında da sanata müziğe ihtiyacı olan milyonlar olduğunu görmek lazım. Size gelemeyenlere gitmek lazım. Ben ve arkadaşlarım nefes alıp verdiğimiz, elimiz ayağımız tuttuğu müddetçe Güneş Gözlü Çocuklarımıza tüm imkansızlıklara rağmen gitmeye devam edeceğiz. Çünkü Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bayrağımızın dalgalandığı, tek bir çocuğumuzun olduğu her yer bizlerin konser salonu ve görev alanımızdır. Güneş gözlü çocuklarımızla buluşmak her defasında bizlere büyük heyecan ve mutluluk veriyor.