Siz istediğiniz kadar başka şeylerle ilgileniyor görünün, beyninizde bir arka program sürekli çalışıyor.
Yazı konusu bulunca not ediyor falan.
Ama işte bir hafta yazı yazmak, daha doğrusu yazı konusu düşünmek istemiyorum dememin ve gazete yönetiminden izin istememin bir nedeni vardı.
Bendeki o arka program artık teklemeye başlamıştı.
Çünkü son zamanlar, son üç-dört aydır daha doğrusu, artık hiçbir olay beni ilgilendirmemeye başladı.
Toplumsal olaylara duyarsızlık, mutsuz, negatif, sorunlu insanlardan kaçma, eve kapanma hissi, bana neşe veren birkaç eş-dost dışında kimseyle görüşmek istememe hali...
Hep bir "kuşlar, böcekler lay lay lom" olma isteği...
Gazete, dergi okuyamama, haber izleyememe...
Sosyal medyayı sadece kedi, köpek ve kendimi bir şeye benzetip iltifat almak uğruna selfie paylaşımları için kullanma...
Siyaset, kadına şiddet, ekonomik kriz, terör gibi mevzuların konuşulduğu ortamlardan kulakları tıkayıp "lalalalala" diye bağırarak uzaklaşma isteği...
Boş bakışlar falan.
Hal böyle olunca değil gazeteye yazı yazmak, kağıda adını bile yazmak istemiyor insan.
Yazamıyor da zaten.
Bu benim halim psikiyatride bir sendrom aslında.
Çok seneler evvel duymuştum adını.
Geçenlerde ekranda Prof. Dr. Arif Verimli hatırlattı: "La belle indifference" yani "güzel aldırmazlık sendromu".
- Kişinin içinde bulunduğu perişanlığa aldırmaması, gösterilmesi beklenen duygusal tepkiyi göstermemesi, kayıtsız kalması.
Ya da:
- Kişinin içinde bulunduğu durum ile uygun olmayan bir iyilik hali göstermesi.
Ya da:
- Dış dünyaya karşı duyarsızlık, toplumsal sorunları umursamama.
Üç açıklama da aynı kapı aslında.
Bugünlerde durumum tam olarak bu, daha doğrusu bu idi.
Birkaç gündür kendimi daha iyi ve aranıza karışmış hissediyorum.
Ve bir haftalık aradan sonra hoş buldum diyorum.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ağlamayın çocuklar

Malum BAL da "proje okullar" kapsamında idi ve bu ne idüğü henüz tam anlaşılamamış projede "kafaya uymayan" öğretmenler kapının önüne pat koyuluyordu.
İşin atıp tutmalı, samimiyetsiz, gerçeği gizleyen açıklamaları dışında özeti bu!
İşlerine gelen öğretmenleri işlerine gelmeyen okullardan uzaklaştırıp, tüm eğitim sistemini işlerine gelen şekilde değiştirip, işlerine gelen gençler yaratma projesi.
Kızlarla erkelerin yan yana merdiven çıkmasını bile zina kabul eden müdürler baş tacı mesela.
Bilimi, laik sistemi, cumhuriyet rejimini, Atatürk ilkelerini baş tacı edenler ise kapının önüne...
***
BAL öğrencileri öğretmenlerinin gidişiyle ilgili çok hüzünlü bir veda klibi hazırlamışlar.
O okuldan mezun değilim ama yakın çevrem nedeniyle efsanevi BAL ruhunu çok iyi bilirim.
Klibi izlerken benim bile gözlerim doldu.
Üzülmeyin çocuklar. Ağlamayın.
Zaman Atatürk ilkelerine, Cumhuriyet'e, laikliğe, bilime, sanata, kültüre daha da sıkı sarılma zamanı.
Aydınlıktan vazgeçmeyeceğiz.
Sauron'a inat.