Teoman’ın Fatih Altaylı’nın programında yaptığı açıklamaya takıldım bugün. ‘’Her şeyi yapabilecek kişi değilim artık ben, büyük hedeflerim de yok, küçük küçük niyetlerim var.’’ Tamam, bir Teoman değiliz ama bizde yıldık. Son 4- 5 yılda sakinleştik, durulduk. O büyük hayaller, istekler yerini ufak sakin bir hayata bıraktı. Bizde öyle oldu en azından. İster yaşlılık ister mutsuzluk diyelim adına ama gerçek bu. Ne öyle büyük kariyer hayalleri kaldı ne de kalabalık bir hayat. En ufak boşlukta evimize sığınıp, küçük hayatlarımızda, olanın yettiği, sağlıklı ve sevgi dolu olduğumuz bir hayat en büyük hayal ve hediye bizim için.
Nasıl bu aşamaya geldik aslında çok da zor değil tahmin etmek. Ülke gündeminin senelerdir bitmeyen kaosu, ardından hayatımızın ortasına düşen pandemi, ardından ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz, yaşadığımız büyük deprem felaketi ve devamında karşı karşıya kaldığımız büyük acılar, cezasız kalan suçlular.
Yaşama sevincimiz gitti. Hayal kuracak mecalimiz kalmadı. Sürekli kafamızın içinde ıssız bir yere yerleşip, basit, standart bir hayat kurmak var artık. Tek hayalimiz bu. Köyümüze geri dönmek!
Bu ülkenin, eski halini bilen bizlerin yüreğine ağır geliyor şimdi yaşanan yozlaşma, kutuplaşma, bilimden, ilimden ve nezaketten uzak hali.
Eskiden normal olan her şey, artık hayal ya da tekrar yaşanması mümkün olmayan anlar gibi…
Ne yazık şimdi genç olan hiç kimse o günleri göremedi. Belki bir gün hep beraber yaşarız, bu topraklarda o coşkulu ve mutlu günleri.
Ailemiz ya kaderimiz, ya kederimiz
İnsanın doğduğu aile tüm hayat akışını değiştiriyor. Ben her aileyi kendi ailem gibi sanırdım dünyayı tanımaya başlayana kadar. Orta sınıf bir ailede, çoğu zaman birçok kişiye göre şımartılmış bir çocukluğum oldu. Aile içi yaşanan zor zamanlar, anne baba çatışmaları elbette oldu. Ama hep birbirimize bağlı, sevdiğimiz ve sevildiğimiz bir ortamdı. Eğitimimiz, hayatımız için ellerinden gelenin hep fazlasını yaptılar. En büyük şansımdır ailem.
Ve hep kolumuz kırılır, yen içinde kalır. Kişisel hırslar, dedikodu ya da sen ben gibi ayrılıklar yoktur. Herkes birbirinin en iyi kararında da, en talihsiz olanında da yanındadır. Durum böyle olunca, dış dünyaya açıldığımızda bocalıyoruz. Bocaladık Bu kadar hırsın, bu kadar yalan dolanın içinde tutunmaya çalışırken kendimizi sorguluyoruz. Tam olarak bu yüzden arkamızı dönüp gitme isteğimiz.