Yüzyılımızın cari açık kapama rekortmeni Reza Zarrab sayesinde ne kadar kirli çamaşırımız varsa ortaya döküldü.
Sanıklıktan tanıklığa terfi etmeden önce ödül verip, tanık olduğunda ise hain ilan ettiğimiz bu anlı şanlı işadamımız sayesinde bir kaç haftalık kısa film gösterisi izledik.
Şimdi yerini ve durumunu merak içindeyiz.
Sanki hapishanede olsa ziyaret için tur düzenleyeceğiz.
***
Oysa bizim kendi uyanıklarımız var.
Hem de yıllardır kulaklarımızın pasını silen, yüzümüze gülümseme yerleştiren.
Onların başında da Temel gelir.
Trabzon ile Rize arasında bir zamanlar gümrük varmış.
Temel de her gün bisiklet ve önünde bir kum torbasıyla gümrükten geçermiş.
Bir gün gümrük memuru bu durumdan kuşkulanmış.
Temel’e, “Dur. Ne geçiriyorsun gümrükten” demiş.
Temel gayet sakin, “Kum geçiriyorum” demiş.
Memur kum torbasına elini sokmuş karıştırmış gerçekten sadece kum varmış torbada.
Bu olaydan sonra Temel yıllarca gümrükten bisikletle önünde kum torbası olduğu halde geçmiş.
Gümrük memuru da nasıl olsa kum var diyerek hiç kontrol etmemiş.
Yıllar sonra Trabzon'da bir kahvede Temel ile gümrük memuru karşılaşmış.
Birer çay içtikten sonra gümrük memuru sormuş: “Ula Temel artık emekli oldum. Sana bir şey yapamam. Gerçekten ne geçiriyordun gümrükten?” demiş.
Temel gayet sakin yanıtlamış: “Bisiklet geçiriyordum...”
***
Ülkenin İçişleri Bakanı, güvenliği sağlamakla görevli olanlara ayak kırmayı özendirir, Maliye Bakanı enflasyon konusunda kendi söylediğine inanmaz, Milli Eğitim Bakanı, öğrencilerin başını döndürürcesine kendi iktidarının yaptıklarını kötüleyerek yine kendi yaptıklarını över, din işleri ile uğraşanlar evlilik yaşı ile uğraşır.
Dünyanın her yerinde üzüm üzüme baka baka kararırken, çılgınlıklar sadece bizde yaşanmaz elbet.
Beyaz göçmenin birisi Kanada’nın uçsuz bucaksız ormanlarında bir kulübe yapmış.
Kış için hazırlık yapıyordu.
Tam odun keserken evinin önünden bir Kızılderili geçiyordu:
“Hey Kızılderili” diye seslendi. “Kış nasıl olacak?”
Kızılderili, “Soğuk” dedi ve yoluna devam etti.
Yerlilerin doğa bilgisine büyük güven duyan göçmen epey endişelendi ve her ihtimale karşı daha fazla odun kesti.
Akşam aynı Kızılderili tekrar geçerken:
“Hey arkadaş” diye bir kez daha seslendi beyaz göçmen.
“Kış gerçekten çok mu soğuk geçecek?”
Kızılderili gayet sakin, “Çok hem de çok soğuk” dedi ve yoluna devam etti.
Göçmen artık fena halde korkmuştu.
Çılgınlar gibi odun kesip istifledi.
Ertesi sabah aynı Kızılderili geçerken yine seslendi:
“Bu kış, insan oğlunun yaşayamayacağı kadar soğuk olacak.”
Bütün gece, durmadan odun kesmiş ve nefes nefese kalmış olan adam sabahın ilk ışıklarıyla evinin önünden geçen Kızılderiliye yeniden sordu:
“O kadar korkunç bir kış olacağını nereden biliyorsun?”
Kızılderili gülümsedi:
“Eski bir Kızılderili sözü var. Beyaz adam çok odun kesmek, kış çok çok soğuk geçmek...”
***
Kıssadan hisse:
İnsanoğlu bazen burnunun dibinde yaşananları görmez.
Görse de işine gelenlerle yaşamaya devam eder.
Ya da çok bilge diye sandıkları aslında kendi durumunu anlatanlardır.
Kendimize doğru bakabilsek, içimizdeki aynada neler göreceğiz neler...