2024’te zevkle okuyup bitirdiğim son kitap Matt Haig’in “Zamanı Durdurmanın Yolları” oldu. Su gibi akıp giden, heyecanla okunan ve içinde özel mesajlar barındıran şahane bir kitap.
Genetik bir hastalık nedeniyle yüzyıllardır hayatta olan bir adamın geçmişten bugüne hikayesini konu alan kitapta beni etkileyen pasajlardan birinde kahramanımız Tom Hazard şöyle diyor:
· “Ne kadar uzun yaşarsanız hiçbir şeyin sabit olmadığını o kadar anlıyorsunuz… Yeterince uzun yaşayan herkes Dünya görüşlerinin sarsıldığını ve çürütüldüğünü görecek. İnsan olmayı tanımlayan şeyin ‘insan olmak’ olduğunu bir gün herkes anlayacak.”
…
· “Başka hayvanların ilerlemediği söylenir. Ama insan zihninin de ilerlediği yoktur. Bizler hep o aynı yüceltilmiş şempanzeleriz, sadece silahlarımız gitgide büyüyor. Her şey gibi kuanta ve parçacıklardan oluştuğumuzu anlayacak bilgiye sahibiz ama buna rağmen kendimizi içinde yaşadığımız evrenden ayırabilmek; kendimize ağaçlardan, kayalardan, bir kediden ya da kaplumbağadan öte bir anlam yükleyebilmek için elimizden geleni yapıyoruz.”
*
Tarihin bize verdiği derslere; evrende her şeyin birbiriyle bağlantılı ve birbirine muhtaç olduğunu bilmemize rağmen biz insanlarda üstünlük hastalığı diye bir şey var. Kendimizi doğa ananın diğer canlılarından üstün gördüğümüz yetmiyormuş gibi kendi türümüz içinde de aynı ayrımcılığı yapıyoruz. Diğer insanlardan, diğer milletlerden, diğer inançlardan, diğer kültürlerden, diğer dünya görüşlerinden hep daha iyisinin kendimizde olduğuna inanıyoruz.
İnsan egosu tuhaf şey. Çok az olduğunda yaşamak ve gelişmek zorlaşıyor; ama fazla olduğunda da çevresindekine yaşam şansı vermiyor.
Egomuz büyüdükçe bağlı olduğumuz bütünlükten kopuyoruz. Egomuz büyüdükçe vicdanımız küçülüyor. Dünyayı algılama kapasitemiz daralıyor. Büyük egolar dünyanın neşesini ve ışığını söndürmekten başka hiçbir işe yaramıyor.
*
Bizden daha uzun yaşayan ve bu dünyada insanoğlundan daha eski olan bir kaplumbağanın, gezegenin en büyük ihtiyacı olan oksijeni üreten bir ağacın, bitki çeşitliliğini ve sürekliliğini sağlayan bir arının bizden daha aşağı, daha gereksiz, daha önemsiz olduğunu düşünebilmemiz ne garip!
Biraz naif bir dilek olacak ama varsın olsun: Dünyayla barışık, her şeye karşı içinde sevgi ve saygısı olan, egosunu törpüleyebilen insanların yılı olsun 2025!
Hayvanseverler bugün
Urla’da tek ses tek yürek
İzmirli hayvan severler bugün Kanlı Yasa’ya tepki vermek için Urla’da bir araya geliyor. Urla Hayvan Hakları Hareketi Platformu öncülüğünde bugün (4 Ocak Cumartesi) saat 15.00’te Jandarma Kavşağı’ndan Urla Meydanı’na yürüyecek olan hayvan hakları savunucuları burada bir basın açıklaması yapacak.
İlçede bir süredir devam eden ve onlarca hayvanın canını kaybettiği zehirleme ve şiddet olaylarını gündeme taşıyacak olan hayvan severler hep bir ağızdan “Urla’da yeni yılda daha fazla katliamlar görmek istemiyoruz” diyecek. Grup ayrıca yeni yasanın iptal edilmesi için de bir kez daha çağrıda bulunacak.
Hayvan iletişimini insan diline çevirmek mümkün mü?
Amerika’da önemli bilimsel araştırmaları desteklemek için düzenlenen yaklaşık 500 bin dolar ödüllü
Coller Dolittle Yarışması’na sunulan araştırmalardan biri de makine öğrenimi ve yapay zeka kullanarak hayvan dilinin şifresini kırmak için yapılan proje oldu.
Amerikan teknoloji dergisi Wired'da hayvan dili uzmanı Cambridge zoologu Arik Kershenbaum’un duyurduğu proje parlak bir gelecek öngörüyor. Kershenbaum proje ile ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Sahada bırakılan kayıt cihazları ormandaki şebeğin veya kuşların seslerini uzun süreler boyunca 7/24 dinliyor ve böylece devasa veri kümeleri artık çevrimiçi hale geliyor. Manuel olarak yönetilmesi imkansız olan bu büyük veri kümeleri artık evrişimli sinir ağlarına dayanan yeni otomatik algılama algoritmalarıyla binlerce saatlik kayıtlar boyunca hayvan seslerini seçebiliyor ve bunları doğal akustik özelliklerine göre farklı türlerde kümeleyebiliyor. İleride hayvan seslendirme dizilerindeki gizli yapıyı bulmak için derin sinir ağlarını kullanmak gibi yeni analitik algoritmalar mümkün hale gelebilir; bu da insan dilindeki anlamlı yapıya benzer olabilir. Peki, bu hayvan sesleriyle tam olarak ne yapmayı umuyoruz? Bazı kuruluşlar bir türden gelen sinyalleri bir başka tür için tutarlı sinyallere dönüştürmeyi hedefliyor. Yani hayvan iletişimini insan diline çevirmek için çalışıyor. Ancak çoğu bilim insanı halen hayvanların kendilerine ait gerçek bir dilleri olmadığını savunuyor.”
Havai fişek sevdası doğaya ve canlılara zarar veriyor
Bir yılbaşı daha geride kalırken, İzmir’de ve Türkiye’nin birçok ilinde yeni yıla girerken yine havai fişeklerle kutlamalar yapıldı. Birçok STK havai fişeklerin hem hayvanlara hem de çevreye verdiği zararları gündeme taşıyarak; drone veya lazer gibi “zararsız” eğlence modellerine yönelme çağrısı yaptı.
WWF Türkiye’nin sosyal medya hesabından “Havai fişeklerin yaşamı nasıl tehdit ettiğinin farkında mısınız?” başlığı ile yapılan paylaşımda bu konuya değinilerek şu ifadeler kullanıldı:
“Havai fişekler, eğlence ve kutlama anlarında sıkça kullanılsa da canlılara büyük zararlar veriyor.
Patladığında ortaya çıkan plastik ve kimyasal atıklar, doğayı kirletirken, yüksek sesleri ve ışıkları, kuşları paniğe sürükleyerek bulundukları güvenli alanları terk etmelerine hatta ölmelerine neden olabiliyor. Kutlamalarımızın bedelini canlılar ödemesin! Bu kısa süreli görsel şovların yarattığı kalıcı zararları görmezden gelmeyip, kutlamalarımızda doğa dostu yöntemler kullanmak şart…”
HAYTAP ise şu mesajı paylaştı: “Eğlencenizi Kana Bulamayın... Havai fişekler kuşlarda geçici işitme kaybı ve görme problemlerine neden oluyor. Patlama esnasında oluşan yüksek ses ve basınç kuşları sakat bırakabiliyor veya korkudan kalp krizi geçirip ölmelerine sebep olabiliyor. Bunun yanında göçmen kuşların göç yolları zarar görüyor. Ayrıca yuvadaki yavrular, annelerinin panik içinde yuvalarını terk etmesiyle ölüme mahkum olabiliyorlar."
"Kuşlar her zaman sevdiklerine şarkı söyler."
- Anthony T.Hincks / Yazar