İzmir’den ne çok değerli insan geçti. Bunlardan biri de yazar, gazeteci ve fotoğraf sanatçısı, romancı İzmir ÇEŞMELİi Değerli Cavit Kürnek’tir. Benim Cavit Ağabeyi sadece ortak dostlar aracılığıyla, uzaklardan küçük bir dokunuşla tanımışlığım var. Ama yaşam çabası, fotoğrafları, öyküleri beni etkilemiştir. Ayrıca İzmir odaklı iki romanı da edebiyatımız için değerli bir nottur. Özellikle Şair Arkadaş Z. Özger ile olan dostluğu ve ortak hatıraları da edebiyatımızın yazılı hafızasında yerini korumaktadır. Değerli yazar Ali Aksakal ağabeyimiz de bu konuda sözü olan bir isimdir.

Arkadas.z.ozger 7

Bu yazı dizisini kaleme alırken, en korktuğum şey bu sayfalarda yer almayı fazlasıyla hak eden İzmirli bir edebiyatçıyı eksik bırakmamdı. Sağ olsunlar, çok değerli dostların katkı ve önerileriyle bu sınavdan geçmek için çaba gösteriyorum. Notlarımda olmasına rağmen, bana Cavit Kürnek’i unutmamamı hatırlatan Değerli Şairimiz Ağabeyim Asım Öztürk’e ve Değerli Şairim Sevgili Mustafa Özturanlı’ya tekrar teşekkür ediyorum. Bu yazı dizisinde elbette unuttuklarım, eksik bıraktıklarım olacaktır. Ama bu dizi yazı, ilerde bir kitap olarak yayımlanacağı için, çok şükür bu eksikliğimi ve İzmir’in güzel edebiyat insanlarına vefa borcumu o kitapta ödemeye devam edebilirim.

İZMİR’DE BAŞLAYAN BİR ÖMÜR

İsmail Cavit Kürnek, 25 Ağustos 1933 tarihinde İzmir’de dünyaya geldi.

Babası, Kıbrıs Lefke’den göç eden Gümrük Muhafaza memuru Salih Suphi Kürnek’ti; annesi ise Sakız Adası’ndan mübadele ile gelen Leyla Hicran Hanım. Bu kökenler, Kürnek’in kimliğinde tarihsel kırılmaların, göçün, aidiyetin ve özlemin izlerini taşımasına neden oldu. Özellikle annesinin anlatıları ve mübadelenin ruhsal tortusu, daha sonra yazacağı romanlara derinlikli duygusal katmanlar eklemiştir. Çocukluğunu Karaburun’da geçiren Cavit Kürnek’in ilk yılları doğanın içinde, yoksulluğun kıyısında, ama hayal gücünün merkezinde şekillendi. İzmir'e döndükten sonra Karataş Ortaokulu'nda öğrenimini sürdürdü.

Genç yaşta karşılaştığı ekonomik zorluklara rağmen entelektüel merakı, onu sinema salonlarına, tiyatrolara ve kitapçılara sürükledi.

Cavit Kürnek 1

ERDEMLİ BİR HAYAT

Cavit Kürnek’in hayatının büyük bir bölümü matbaacılık, gazetecilik ve sendikacılıkla iç içe geçti. Basın-İş Sendikası İzmir Şube Başkanlığı görevini yürütürken, işçi hakları konusundaki duyarlılığı ile tanındı. 1968 yılında yayımlanan bir öyküsü nedeniyle yargılandı; bu, onun kalemiyle ifade ettiği düşünceler için verdiği ilk mücadeleydi. 1980 darbesi sonrası dönemde de siyasi baskılarla karşı karşıya kaldı. Bu yönüyle Kürnek, yalnızca bir sanat insanı değil, aynı zamanda fikirleri uğruna bedel ödemeye hazır bir vicdan adamıydı. Yazarımızın dostu olan Değerli Ağabeyimiz Yazar Ali Aksakal tarafından kaleme alınan özgeçmişinde, Kürnek’in ilk imzalı eserinin ‘Kiralık Duvak’ adlı Ege Ekspres gazetesinde yayımlanan şiiri olduğu vurgulanır. Aksakal, Kürnek’in diğer eserlerinin Varlık, Dost, Evrim, Dönemeç ve Menteşe dergilerinde yayımlandığını belirtmiştir. Cavit Kürnek’in bir şiir kitabı yok. Ama en azından yakın dostlarında bulunan yayımlanmamış şiirleri olduğunu tahmin ediyorum. Ayrıca ‘Kiralık Duvak’ adlı şiirine ulaşma imkanım olmadı.

Kitap (1)

SANATLA DOLU KIRK YIL

Fotoğrafçılığa 16 yaşında başlayan Kürnek, bu alandaki yeteneğiyle kısa sürede tanındı. İzmir’in ilk renkli fotoğraf laboratuvarını kurdu. Fotoğraf onun için sadece bir görsel anlatım biçimi değil; bir yaşam felsefesiydi. Objektifinin arkasında insan hikâyeleri, sokaklar, taş duvarlar, balıkçı tekneleri ve unutulmaya yüz tutmuş hayatlar vardı. Aynı zamanda, fotoğrafçılığı edebiyatla da iç içe geçirdi. Foto-röportajlar, onun yaşamı belgeleyen ama aynı zamanda şiirselleştiren anlatı yöntemlerindendi. Kimi zaman bir kartpostala dönüşen kareleri, kimi zaman bir romanın içine serpiştirilen görsel izlenimleri oluşturdu. Kürnek edebiyatın zenginliğinden süzmeyi başardığı fotoğraf kareleriyle bu sanatta dikkat çekici bir iz bırakmayı başardı. Cavit Kürnek için İzmir’i anlatmak bir aşktı… Kürnek’in edebi üretimi, İzmir’in tarihî, kültürel ve duygusal katmanlarıyla derinlemesine bağlantılıdır. Örneğin “İzmir’in İnce Gülü” adlı romanında, bir çocuğun gözünden Kordonboyu’ndaki atlı tramvaylar, fayton sesleri, kıyıdaki balık restoranları ve sokakların kokusu ustalıkla anlatılır. Bu roman, bir şehrin nostaljisini değil, bir insanın bir şehre duyduğu koşulsuz sevgiyi temsil eder:

İzmir! Mavi ayaklı güvercin!

Ne zaman İzmir’i betimlemeye kalksam, hep kuşa benzetirim...”

Kürnek için İzmir, bir kent olmaktan öte; bir hafıza, bir hayal, bir sevgilidir.

KIRILGAN BİR RUHTAN KALANLAR

Cavit Kürnek’in Şair Arkadaş Z. Özger ile mektuplaşmaları, Türk edebiyatında nadir rastlanan bir içsel açılımı gözler önüne serer. Bu mektuplar, yalnızca iki şair/yazarın karşılıklı düşünce alışverişi değil; insanın kendiyle hesaplaşmasının, sevgiyi ve yalnızlığı tanımlama çabasının yalın birer belgesidir. Cavit Kürnek, yazdığı satırlarda sık sık çocukluk yoksunluğuna, içsel çatışmalara, bedensel kusurlara ve duygusal yaralara temas eder. Kürnek Arkadaş Z. Özger ile tanışmasını ve karşılıklı mektuplarını, kendi yazımıyla şöyle özetler:

İnsanları tanıdığımızda, izler kalır belleğimizde. Zayıf şişman, esmer sarışın, güzel çirkin gibi. Fiziksel özelliklerinden sonra gelir beyinsel veriler. Çünkü, fizik özelliklerin gözle görülür, elle tutulur kolaycılığı vardır.

Arkadaş'ı tanıdığım gün, sarı, soluk, kırılgan bir yaprakla tanıştığımı hemen anladım. Benzerler birbirini iter diye bir kanı geliştirilmiştir. Biz birbirimizi itmedik.

Tarih önemli mi? Belki yüzyıllar önce, belki dün, Arkadaş ile İzmir'de tanıştık. Birbirimizi sevdik. Hatta birbirimize “muhtaç” olduğumuz, biçim, öz ve gelecek umudu olduk. Aylarca mektuplaştık. O'nu ısrarla İzmir'e çağırıyordum.

Gel, birlikte gidelim, bir deniz kenarı olalım’ diyordum.

O, yaşamı boyunca hiç denize girmediğini, güneşte gövdesini yakmadığını yazıyordu.

Gel’ diyordum. ‘Bizi bir deniz bilir. Bir deniz bizi olduğumuz gibiliğimizle sarar, bağrına basar.’

Gelmedi... Son mektupları, alınganlıklar ve haketmediğim suçlamalarla doluydu. Kendimi savunmadım. Suçlamalarında, elbette haklılık payı vardı. Ama, hangimiz yanlış yapmadık ki? Hala, neden yapıyoruz?

Birden kesildi arkadaşlığımız. Onu uzaktan izledim hep.

Geçen günler, ona duyduğum sevgiyi azaltmadı. Ama, bir gün, ölümü mü, öldürülüşü mü, ne olduğunu bilemediğim bir kendime gelişle sarsıldım.

Yanlışlarımın en acı ve bağışlanması olanaksız olanıyla, deniz kıyılarında dolaşmaya çıkalı yıllar oldu. Bir gün, onunla yeniden karşılaşacağımı umuyorum.

Yanlışlığı, bir umut çiçeği gibi, tekdüze geçen günlerimle suluyorum. Mektuplarından küçük özetler çıkardım. Yüreğinin özsularıdır bu özetler.”

Cavit Kürnek’in duyarlı yüreği bir arkadaş ölümüyle hayata tüm pencerelerini kapatmıştır bir süre… Kürnek’in Arkadaş Z. Özger’in kendisine mektuplarından çıkardığı özetler ise yüreğinin dökülüşüdür hakikatten de… İşte bu satırlardan bazıları:

Şubat 1969

öyleyse

merhaba yeni tanış
(sevindik mi)

herkesin ayrı bir insan tanımı olursa, nasıl sevebilirler birbirini.

Mart 1969

ben başkası için önemli bir insan olabilir miyim diyorum, ve artık başkası benim için önemli bir insan olabilir mi diyorum, ve artık ben kendim için bile önemli biri olabilir miyim diyorum.

aslında ben iyi değilim biliyor musun, kötüyüm, çirkinim, dost tutmayan bir yüzüm var. benim yüzüm, korkutan hep. ve içimde hep o korku, ‘acaba’ diyorum... 'beni bir daha görse...'

elimde değil, böyleyim ben. acılarla geçen çocukluğum, yaşıyamadığım. ve o hep yaşıyamadıklarımla yoğrulu geçmişim, yeniyetmeliğim. gençliğimi eskiten rüzgar.

herkesten ayrı şeyler bekleme benden, ah. ben herkesten biriyim./biri miyim./

yazdığımız her tümce bir yüreğin bir yüreğe birşeyler sunması değil mi. sindirebilmeliyiz bunları.

13 Mart 1969

kimseyi başkalarından duyduğum gibi tanımam, çünkü kimse başkasını kendi tanıdığı gibi tanıyamaz./herkes kendini zor tanıyorken./

kim ki kendini açığa komaktan korkmaz, o saygın bir insandır./ herkes kendi yorumunun cellatıdır biraz da./

sevmek bir ince iş sonra.

sevgi, işte trajedinin ta kendisi...

9 Mart 1969

her insan bir umuttur, ama her umut bir olasılıktır.

sevgi öksüz bir çocuktur.

aşkı iyi kullanmak gerek.

ve kendikendime mektuplar yazıcam.

-sevgili acı. bugün ne de güzelsiniz.

(Sevdadır 5. baskı, S. 139-145)

Bir zamanlar bu satırların tanığı olan Cavit Kürnek yalnızca yazan biri değil, aynı zamanda kültürel bir özveri insanıydı. Çeşme’de “Çeşme Kültür ve Sanat Derneği”nin etkin bir üyesiydi. Yaşadığı yere kültürel katkı sunmayı bir sorumluluk olarak görür; üretimlerini bu bağlamda paylaşmaktan hiç kaçınmazdı. Cavit Kürnek 22 Şubat 2019’da hayata gözlerini yumduğunda, geride yalnızca beş kitap, onlarca şiir, yüzlerce fotoğraf ve not defteri bırakmadı. Aynı zamanda bir duruş, bir iz, bir kültürel hafıza da bıraktı. Yeğeni Arda Gönül’ün titizlikle koruduğu özel kütüphanesi, onun kitaplarının bir kısmını gelecek kuşaklara aktarıyor. Her kitapta bir el yazısı, bir imza, bir not; bir insanın, yaşadığı çağa attığı sessiz ama kalıcı damga. Kürnek’in yaşamı, edebiyatla, sanatla ve sorumlulukla yoğrulmuş bir ömrün örneği. Onun gibi isimler, şehirlerin sokaklarında değil; hafızalarda yaşar. Ve hafıza, her zaman en güçlü tanıklığı saklayan yerdir. Bu yazı, onun bir kent belleğine, bir edebiyat evrenine ve en çok da insan kalbine bıraktığı o "fotoğraf karelerini" görünür kılmak için kaleme alınmıştır. Çeşme’nin değerli yazarı Ruhi Çelik’in Cavit Kürnek hakkında yazdıkları da ilgiyle, sevgiyle okunmaya değerdir. Cavit Kürnek’in iki şiirine de sağolsun Sevgili Mustafa Özturanlı’nın yaptığı arşiv taraması sonucu ulaşabildim. Ruhu şad olsun Cavit Kürnek’in yaşamını ve sanatını saygıyla selamlıyorum.

Cavit Kürnek Bir Koroda

BAZEN BEN DE YAŞARIM

Yokluğunla mutluysam

Yelkenler açıp tasalarıma

Bir bir çözüyorsam bağıntıları rıhtımlardan

Kahkahalarım

Sıvaları dökülmüş

Duvarlarda parçalanıyorsa arasız

Arsız çocuklar gibi

Kemiriyorsam elimdeki kadehi

Damlarda transatlantikler yüzdürüyor

Okyanusları kurutuyorsam

Sigaramın külüyle

Aya, yıldıza

Oltalar atıyor

Seni arıyorsam

Bil ki:

Ben de yaşıyorum bu gece…

(EVRİM DERGİSİ 1962)

SUYUN ALTINI

ÖZLÜYORUM

Bir delik delmek istiyorum

Artık bu gemiye

Umduğumdan güçmüş

Suyun üstünde durmak

Ben

Yosun kokusunu severim

Midyeleri de

Besbelli

Daha mutlu olurum

Denizin dibinde

(İzmir İzmir Kent Kültürü Dergisi Sayı: 74, Kasım-Aralık 2008)