Çok duyduk diyebilirsiniz ama aslında çok duymadık. Tam olarak virüsün nasıl ve neden öldürdüğünü çoğumuz bilmiyor.
Benim ise salgının başında beri ilk merak ettiğim bu.
Virüs tam olarak nasıl öldürüyor?
Neden Covid-19 ölümcül?
Neden çoğu kişi semptom bile göstermeden hastalığı atlatıyorken bazıları için keskin bir düşmana dönüşüyor?
Televizyonlarda birçok uzmandan el yıkama, sosyal mesafe üzerine sürekli uyarılar duyduk ama virüsün detaylı mekanizması hakkında neredeyse hiçbir şey duymadık. Açıkçası dünyadaki araştırmaları takip ettikçe televizyonlarda uzman diye bilinen kişilerin bazılarının dahi hastalığın ilerleyişi hakkında tam bilgisi olmadığını gördüm. Oysaki bu benim için merak olan uzmanların asıl işi olmalı.
Ve okuyacaksınız bu bilgilerde değerli başka bilgiler de var.
Öğrenebildiğim kadarı ile ve basit benzetmeler ile anlatacağım;
Covid-19 virüsü solunum yoluyla vücudunuza giriyor.
Virüs ilk olarak burnunuzdan nefes borunuzun üstüne yerleşiyor. Burada ACE2 proteinlerine sahip hücrelerinizi buluyor. Hücrelerin içlerine girmek için bu proteinlere tutunuyor. RNA’sını hücreye enjekte ediyor. Ve hücrenin imkanlarını kendinin kopyalarını yapmak için kullanıyor. Bu üretim hücreyi patlatacak kadar artıyor. Hücre patlıyor bu sefer saçılan kopyalar diğer hücrelere de aynı işlemi yapmak için saldırıyor.
Bu aşama yani enfekte olduktan yaklaşık 14 günden sonra 4-5 gün boyunca devam ediyor. Vücudunuz virüsü tanımadığı için başta önlem alamıyor. Ancak 4-5 gün sonra bir şeylerin ters gittiğini fark ediyor. Virüse özel antikorları olmadığı için diğer seçenek olan en güçlü silahlarını ama biraz da en aptal silahlarını “her şeyi yok et askerlerini” bölgeye gönderiyor.
Vücudun bu askerleri gerçekten her şeyi yok etmeden sorumlular. Bölgeye ulaştıklarında çevrede ne varsa hepsini yok etmeye girişiyorlar. Bu kaba askerlerin saldırısı başarılı olursa her şey üst solunum yolunda olup bitiyor. Covid-19 sizin için basit bir grip gibi gözüküyor. 4-5 gün içinde ateş, boğaz ağrısı, kuru öksürük ve burun tıkanıklığı ile hastalığı atlatmanız mümkün.
Sorun bu Covid-19 virüslerinden bazıları bu saldırıdan kurtulup akciğerlerinize ilerlerse başlıyor. Akciğerler hücrelerini de tahrip edip burada kendini ürettirmeye başladığında vücut, virüse özel bir çözüm bilmediğinden yine o bölgeye de bu “her şeyi yok et askerlerini” gönderiyor. Bu askerler yine lise ergeni gibi rastgele her şeye ateş etmeye devam ediyorlar. Akciğer hücreleri veya hücrelerin koruyucu tabakaları dahil o bölgede her şeyi yok etmeye başlıyorlar. Ve virüs istilası ile savaş ilerledikçe akciğerler istiladan ve hasarlardan dolayı oldukça zarar görüyor. Solunum zorlukları başlıyor. Hatta soluk alıp vermek için cihaza ihtiyaç duyabiliyorsunuz. Bu aşama zatürre anlamına geliyor.
Üstelik buradaki virüs savaşı asıl sorununuz da olmuyor. Ardından bu savaş ile beraber koruyucu tabakasını kaybeden akciğer hücreleri bakterilere karşı da savunmasız hale geliyor. Ve bakteriler virüslerden de hızlı bir şekilde bu alanda çoğalmaya başlıyor.
O sırada vücudunuz virüs ile savaşmaktan yorgun olduğu için bakterilerin enfeksiyonu ile mücadele edemeyecek bir hale geliyor. Ve enfeksiyonu engellemek için mukus üretimini arttırıyor. Savaş hasarları, iltihap ve bu mukus (balgam) akciğerleri boğuyor nefes alamadığınız için gerçekten de suyun altında kalmış gibi bir boğularak ölüm gerçekleşiyor.
İşte bu sebepler ile uzmanların virüsün nasıl öldürdüğünü ve bu mekanizmayı tam olarak öğrenmeleri çok önemli. Yeni bilgiler arttıkça eski bilinenler de önemli hale geliyor. Öyle ki bu bilgiler değerlendirildiğinde pandemiye karşı önemli bir silahın 100 yıl önceden bulup kullanmış olabileceğimiz fark edildi. Verem aşısı. Burasını ilginç bulduğum için bu bilgileri de yazıya dahil etmek istedim.
Verem aşısı önler mi?
Geçen haftalarda dünya da ki tıp insanları, verem aşısının vücuda bakteriler ile savaşta yardım etmiş olabileceğine dair bulguları değerlendirmeye başladı. Verem aşısı yapılan ülkelerde ölüm oranlarının 5-6 kat daha düşük olduğu fark edildi.
Zorunlu verem aşısı programı olmayan ülkeleri sıralarsam durumu net olarak anlayacaksınız. ABD, İngiltere, İtalya ve İspanya. Salgından en çok etkilenen İran zorunlu bir aşı programına ancak 1987’den sonra başlamış.
İspanya’nın komşusu ölüm oranı yine düşük olan Portekiz’de verem aşısı programı varken İspanya’da zorunlu tutulmamış. Almanya’nın salgından dolayı ölüm oranı düşük doğu eyaletleri ve sıkı bir aşı programı olan eski SSCB ülkelerinde ölüm oranlarının neden batı ülkelerine göre düşük seyrettiğini analiz edildiğinde farkın yine uygulanan aşı programları olduğu düşünülüyor.
Türkiye 1974’ten beri zorunlu verem aşı programına sahipti. 2000’li yıllarda bu isteğe bağlı hale getirildi. Uzun zaman öncede verem aşısının ilginç bir yan etkisi de ortaya konmuş. Aşı vücudu sadece tüberküloz bakterisine karşı değil diğer solunum yolu bakterilerine karşı da eğitiyormuş. Bu sayede vücut bu diğer bakterileri her an tanır hale geliyormuş. Covid-19 sonucu ortaya çıkan bakteri istilasına da bu eğitimin yardımcı olduğu düşünülüyor.
Şu net bilinmeli ki verem aşısı ve Covid-19 ilgisi için her şeyin şu an belirsiz olduğunu da bilim insanları söylüyorlar. Yine de Avustralya, Hollanda başta olmak üzere birçok ülke şimdi araştırma grupları ile bu aşının gerçekten Covid-19 için etkin olup olmadığını değerlendiriyorlar. Bulgular doğrulansa dahi bu aşı yine de yardımcı bir çözüm olacak. Ve ayrıca verem aşısının yanlışlıkla hastalığı kapmış kişiler üzerinde denenmesi olasılığı daha ölümcül. Çünkü zayıf bir verem mikrobunu vücuda veriyorsunuz. Bağışıklık sisteminiz zayıf ise bu aşı tek başına dahi sizi öldürebilir.
Tüm dünya bu salgın için artık başka bir seviyede çalışıyor. Ben ümitsiz değilim. Bir noktada her şey yoluna girecek ve bu hastalık ile mücadele etmeyi öğreneceğiz. Bizim yapacağımız ilk olarak virüse yakalanmamak. Bir şeyler için panik yapmadan önce lütfen virüsü kapmamanın her şeyden önemli olduğunu anlayın.
Makalenin sonundaki videoyu da izlemenizi tavsiye ederim. Türkçe altyazılı ve açıklayıcı bir şekilde Covid-19 virüsünün sürecini anlatıyor.
Sağlıklı günler dilerim.