'Laz' sözcüğü, Ahmedi, Şükrüllah, Aşıkpaşazade ve Karamanî Nişancı Mehmed gibi ilk Osmanlı vakanüvislerinin vakayinamelerinde kullanılır. Ahmedi, Sırbistan'ı kastederken, Sırbistan kralı Lazaroviç için de kullanıldığı görülür
Ahmedi, Şükrüllah, Aşıkpaşazade ve Karamanî Nişancı Mehmed gibi ilk Osmanlı vakanüvislerinin vakayinamelerinde ‘Laz’ sözcüğü geçer. Ahmedi, Orhan Gazi ile I. Murad’ın Laz’a asker gönderdiğinden söz eder ki burada kastedilen Sırbistan’dır. Şükrullah ise vakayinamesinde Laz ülkesi, Laz begi ve Laz eli kavramlarını kullanır.
İlk iki kavram Sırbistan iken, sonuncusu ile Sırbistan kralı Lazaroviç’i kasteder. Aşıkpaşazade, Laz ve Lazoğlu kavramlarını kullanır. Aşıkpaşazade’nin Laz sözcüğü ile Sırp, Sırbistan ve Sırp kralını kastettiği anlaşılıyor. Nişancı Mehmed’in kullandığı Laz çerisi (askeri) sözcüğünü, Sırp askeri anlamında kullanıyor. Yine Laz eli sözcüğü ile Sırbistan’ı kastederken, Laz kâfiri sözcüğü ile Osmanlıların düşmanı olan gayrimüslim Sırpları kastediyor.
TRABZON'UN FETHİNDEN SONRA
Fatih Sultan Mehmed devri tımar defterlerinde de tımar sahibi askerler arasında Lazî sıfatını taşıyan sipahiler, Lazî Mehmed gibi zikredilir. Burada kastedilen, Sırbistanlı Mehmed'tir. Sırbistanlı gayrimüslim sipahiler de Lazî sıfatıyla zikredilebilir. İlk Osmanlı belge ve kroniklerinde, Laz sözcüğü ile Doğu Karadeniz bölgesinde yaşayan Laz halkıkastedilmez. Hatta 1461’de Trabzon’un Osmanlılarca fethinden sonra yapılan Osmanlı nüfus sayımlarında da Doğu Karadeniz bölgesi halkı için Laz sözcüğü kullanılmaz. Bunlar için Trabzonî veya Trabzonluyan tanımlaması yapılır. Trabzonî denilen kendine mahsus bir tip vardır. Fetihten sonra Trabzon’dan İstanbul’a sürülen aileler için Laz tanımlaması yapılmaz. Fetihten sonra Trabzon’a Niksar, Amasya, Bafra, Osmancık, Merzifon, Gümüşhacıköy, Turhal, Zile, Samsun gibi Kızılırmak bölgesinden Müslümanlar sürgün yoluyla Trabzon merkezde iskân edildiler. Osmanlı idaresi bunlar için de Laz tanımlaması yapmaz. Bunlar ‘Müslüman cemaat’ olarak tanımlanır. Yine Trabzon’da mukim Venedikliler ile Cenevizlileri de Osmanlı idaresi Laz olarak tanımlamaz.
SIRBİSTAN İÇİN KULLANILIYOR
Osmanlı idaresinin Tanzimat’a kadar Laz sözcüğüyle Sırp ve Sırbistan’ı kastettiği belgelerle sabittir. Yavuz Sultan Selim’in sultan olmadan önceki maiyeti de çoğunlukla Trabzonî’dir. Trabzonî ile Laz sözcükleri arasında da bir bağlantı görülmüyor. Laz sözcüğü Osmanlı arşiv belgelerinde kullanılmazken, smsun2un doğusunda yaşayan halkıtanımlamak için halk arasında kullanılmıştır. 1923’te Tirebolulu Hüseyin Avni Alparslan, Laz kavram kavram kargaşasını çözmek için Trabzon İli Laz mı? Türk mü? başlıklı bir kitap yayınlamıştır. Ona göre, 20'nci yüzyılda sadece Pazar ve Hopa’da yaşayanlara Laz denilir. Doğu Karadeniz’in diğer yerlerinde Lazlar yaşamaz. Antony Brayer’in 1461 Trabzon'un Osmanlı fethinden sonra Lazların bölgede bağımsızlıklarını sürdürdükleri iddiası teyit edilemiyor, zira Osmanlılar bölgede Laz diye bir halkı tanımlamıyorlar. 1580’den sonra çoğunluğunun Müslüman olduğu iddiası da şüphelidir. Lazların 1840’a kadar derebeylerin himayesinde özerk yaşadıkları iddiasını da Osmanlı belgeleri desteklemez.
Batılı devletlerin çıkardığı suni kimlik
Doğu Karadeniz’de yaşayan farklı bir etnik grup olarak Laz tanımlaması, Tanzimat’tan sonra Batılı emperyalist devletler tarafından Osmanlı ülkesini parçalamaya yönelik gayretleri çerçevesinde ortaya çıkarılan suni bir kimliktir. Lazistan (coğrafi bir bölge olarak, siyasi bir kavram olarak değil) veya Lazistan mebusu gibi kavramlar, 1856’dan sonra ortaya çıkarılmıştır. Bu kavramlar Cumhuriyetin ilk yıllarında kullanılmış ama sonradan kaldırılmıştır. Brayer, modern Lazların Türkleştirildiğini, Anadolulu olarak kabul edilmediklerini ve siyasi sorun çıkarmayan bir azınlık olduklarına dair görüşlerini de belgelendirmek zordur. Brayer’in tek ölçütü, Lazca konuşmalarından dolayı kendilerini Laz olarak tanımlamasıdır. Bizans İmparatorluğunun, Trabzon Rum İmparatorluğunun veya Gürcülerim nüfus kayıtlarında veya resmi belgelerinde bunların hangi sözcükle tanımlandıklarını bilmiyorum (belki Çani olarak tanımlandılar). Ama Osmanlıların bunları Tanzimat sonrasına kadar Laz olarak tanımlamadıkları açıktır. Osmanlılarda Çani tanımlaması da yoktur. Osmanlıların Laz olarak tanımladığı unsur, Stefan Lazaroviç’in halkı olan Sırplardır.