"ADALET" yürüyüşü AKP'nin kimyasını bozdu. Kontrol edemedikleri bu oluşum yalnızca üst
kademelerinde değil tabanında da yankı buldu. Yürüyüşe katkı koyanlar ve Kılıçdaroğlu'nu gittiği yerlerde karşılayanlar arasında bu tabanda yer alanların da bulunmasının yönetim kademelerinde
tedirginlik yaratığı görülüyor. AKP Genel Başkan'ı Erdoğan, Başbakan Yıldırım, Adalet Bakanı
Bozdağ'ın açıklamaları bunun somut göstergeleridir. MHP Genel Başkan'ı Bahçeli'nin
iktidarın kontrol edemediği gelişmeler karşısında partisinin geçmişini hatırlatan "karşı yürüyüş
başlarsa" tehtidini içeren yaklaşımı, iktidar politikalarına her zaman destek olan Bahçeli'nin
de olayın siyasi dengeleri değiştirebileceği endişesini taşıdığını gösteriyor. Ancak kimse
işin özüne bakmıyor.
"ADALET" var mı, yok mu? Bunu herkes sorgulamalı yanıtını vermelidir. CHP, Kılıçdaroğlu Genel Başkan seçildiğinden bu yana ilk kez kamuoyunu arkasına alan bir politika ortaya koydu. Bir "OYUN KURUCU"(game-maker) olarak insan hakları beyannamesinde yer alan ilkelerin başında gelen "ADALET" kavramının insan ve devlet yaşamında ne kadar önemli olduğunu bu eylemle ortaya koydu.
Bu süreçte toplumu oluşturan her kesim sınav verecek. Kim adalet, demokrasi, özgürlük istiyor,
kim istemiyor belli olacak. Bu eylemi engellemek için yapılacak girişimlerin faturası ne FETÖ'ye
ne PKK'ye yüklenebilecektir. Fatura iktidara kesilecektir. Diş macununu sıktıktan sonra tekrar içeri sokamazsınız. Herkes bu gerçeği görmelidir.