Sözlüklere baktığınızda “sıradan” şöyle tanımlanıyor: hiçbir özelliği ve değeri olmayan, sıra işi, bayağı, değersiz, niteliksiz. Bunların olma durumuna da “sıradanlık” deniyor. Bir söz, iş, tutum, davranış vb, genel içinde sıradan olabilir, sıradanlık taşıyabilir ve böylece onu özel bir konuma yerleştirir. Peki ya sıradanlık geneli ele geçirirse, ona ne denir? Onun yanıtı da yazının başlığıdır. Kısaca içinde boğulduğumuz, bizi kıskıvrak pençesine düşürmüş, doğallaştırılması için topyekûn ve taammüden çalışılan bataklıktan başka bir şey değildir.

Düşüncenin, duyarlığın, algının, yorumun felç olup, yaşam kalitesinin yerlerde sürüklendiğinin farkına varamamaktır sıradanlık. Olup biteni görememek, süzememek, nedenlerini ve sonuçlarını sorgulayamamaktır. Wilhelm Reich “Dinle Küçük Adam”da, sıradanlığın yarattığı insan tipini, enine boyuna ve bizzat ona seslenerek anlatır. Düzenin varoluş nedeni odur ve düzen de onu baş tacı yapar. Çünkü sıradanlık, düzenin tükenmez besin kaynağıdır. Varlığını borçlu olduğu sıradanlığı okşar, över, makul ve iftihar duyulacak bir rol model olarak sunar. Sıradanlık, biyolojik gereksinimlerin karşılanmasıyla sürdürülecek bir yaşama mahkûm olmak ve bunun ayrımında olmayı düşünememektir. Düzen bunu, kendine minnet duyulacak bir oranda karşılar. Sıradan insanın beklentilerini sürekli kısık ateşte tutar ve azar azar karşılayarak, yaşaması için tek çaresinin düzene mutlak bağlılık olduğuna inandırır. Bu ateş, sorgusuz sualsiz kabul edilmesi dayatılan şeylerden beslenir. Körü körüne inançlar, aidiyetler, çağa ve insanlığa yakışıp yakışmadığı asla tartışılmayacak yasalar, gelenekler, devlet yapılanması sayesinde süreklilik kazanır. Zaman zaman harlanması, anımsatılması, mutlak bağlılığın pekiştirilmesi gerekir. O zaman, kendine benzemeyenler anımsatılır. Bu anımsatma, kuşkusuz bir arada ve demokratik kurallar içinde yaşamayı öngörmez. Ötekileştirme, düşmanlaştırma, küçümseme, kendini yüceltirken herkesi ve her şeyi aşağılama, bu anımsatmaların ilk akla gelenleridir. Sıradanlığa karşı gelenlerin başlarına gelenler, onlara uygulanan cezalar, yetmedi neredeyse takvime bağlanmış skandallar, katliamlar, kıyımlar, birer ibret olarak sunulur. Başına gelmedikçe, ürküntüden sevince çalkalanan bir girdapta sıradanlık mutludur. Mutluluğun ve güvende olmanın kesintiye uğramaması için kolaylıkla yer değiştirebilir. Çünkü sıradanlık, hiçbir etik, vicdan ve hukuk kaygısı olmadan, hiçbir değeri samimiyetle savunmadan yaşamayı kabullenmekten geçer. Hoş neyi kabul ettiğini ya da reddettiğini de bilmez. Dün peşine düşüp alkışladıklarının, yarın aşağılanıp cezalandırılmasını gönül rahatlığıyla izleyebilir ve yeni egemenlerini çılgınca alkışlayabilir. O nedenle düzen, bir yandan sıradanlığa övgüler düzerken, aynı zamanda dehşetli biçimde ondan korkar. Çünkü onun, en az kendisi kadar güvenilmez olduğunu bilenlerin başında düzen gelir.

Böylesi bir yapının ortaya çıkardığı her şey de sıradandır, sıradanlığın övgüsünü yapar, zevksiz ve sakil bir üretim çarkında yeni sıradanlık örnekleri yaratır. Böylece basında, sanatta, ekonomide, sporda, hukukta, siyasette, kısaca yaşamın her alanında sıradanlığın şahane örnekleri topluma ve yaşama egemen olur. O egemenlikte insanın özgür, özerk, bağımsız yaratısına, paylaşımına, tercihlerine ve savunusuna dair bir yaşam alanı ya yoktur ya da kısıtlı bir alanda, her türlü tehditle yüz yüze yaşamak zorundadır. Sıradanlığa itiraz da, sıradanlaşmak zorundadır. Bu bir paradoks değildir. Düzen muhalif olana, muhalifliğini sıradanlaştırdığı oranda tahammül gösterip, izin verebilir. İstenen muhalif tipi, “değiştirmeyi” zinhar düşünüp söylememeli, bu amaçla örgütlenmemelidir. “Tadilat ya da düzeltmenin” dışına çıkacak her türlü değişim talebi, anında şeytanileştirilir, terörize edilir, yeni ibret malzemesine dönüştürülüp, her açıdan cezalandırılmaya uğratılır. Bu nedenle sıradanlığın egemenliğinde, egemen ile tadilatçının, değişim isteyene karşı birlikte çullanması, tarihte sıklıkla görülen bir sonuçtur. Sıradanlığın egemenliği, nihayetinde faşizme ulaşır. Çünkü sıradan insanların gündelik davranışları, faşizmin sıradan örnekleriyle doludur. Trafikte, sokakta, evde ya da iş yerinde yaşanan artık budur. Doğadan kadına, çocuktan hayvana, ülkeden değerlere her şey sıradan olanın pençesine düşmüştür… Sıradan bir yazıydı, buraya dek okuduğunuz için sağ olun, var olun.